BU ÜLKEDE İNÖNÜ VE CİNDORUK ÖRNEĞİ DE VAR!

BU ÜLKEDE İNÖNÜ VE CİNDORUK ÖRNEĞİ DE VAR!
Tarihler ve isimler değişse de, Türkiye’de iktidarların davranış kalıpları da kurgusu da hiç değişmiyor. 1994’deki davranış kalıbı ile 2020’deki davranış kalıbı aynı. Gücü elinde toplayanlar farklı bir yaklaşıma...

Tarihler ve isimler değişse de, Türkiye’de iktidarların davranış kalıpları da kurgusu da hiç değişmiyor. 1994’deki davranış kalıbı ile 2020’deki davranış kalıbı aynı. Gücü elinde toplayanlar farklı bir yaklaşıma tahammül bile gösteremiyorlar. Kendi öngörüsüzlüklerini kabul etmek bir yana, hep çok matah bir şeymiş gibi sunmaya çalışıyorlar. Öngörüleri, evrensel hukuka bakışları güçlü ve vicdan sahibi insanları dinlemek bile istemiyorlar…
1991’de Erdal İnönü’nün özel çabasıyla sağlanan birlik sonrası SHP listelerinden milletvekili seçilen DEP (Demokrasi Partisi) milletvekillerine gösterilen tavırla, yapılan söylem arasında, aradan geçen 30 yıla rağmen hiçbir fark yok. 1991’deki SHP-DYP koalisyon hükümetinin programına da yansıyan demokratikleşmeyi dikkate almak yerine, Kürt sorununun çözümünü istemeyenler, sürekli olarak DEP milletvekillerini hedef tahtasına oturttular. Üstelik bu yalnızca sağ da yoktu, Ecevit de buna dahildi. Ecevit her fırsatta “DEP günahının sorumlusu sizsiniz” diye İnönü’yü suçluyordu…
Refah Partili Hasan Mezarcı’nın Atatürk’e ve Cumhuriyet’e hakaretten dolayı dokunulmazlığının kaldırılmasını fırsat bilen çeşitli güçler DYP ve ANAP’lıların ortak imzalarıyla 6 DEP milletvekilliğinin (Leyla Zana, Hatip Dicle, Mahmut Alınak, Selim Sadak, Sırrı Sakık, Orhan Doğan, Zübeyir Aydar ve Ahmet Türk) dokunulmazlığının kaldırılmasını meclise getirdiler.
Meclisin abluka altına alındığı, dönemin DGM Başsavcı Nusret Demiral’ın “PKK yasa dışı örgütü dağdan inmiş, yüce meclise girmiştir” dediği, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın “gerekirse meclise girer alırız” dediği sırada dönemin TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un tavrı, “yapacak bir şeyimiz yok” diyenler için o gün de örnek bir davranıştı, bugün de…
Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral her şeyin çok gergin olduğu bir ortamda 22 HEP milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlamış ve bunu meclis başkanlığına göndermiş, o dönem TBMM Başkanı olan Cindoruk bu dosyaları kabul etmeyerek o dönem Başbakan olan Demirel’e geri göndermişti…
Cindoruk’un fezlekeleri reddetme gerekçesi ise ders gibiydi: “Demokrasinin içeriğine ve Anayasa’ya aykırı olan bu fezlekeyi TBMM’nin ve rejimin kimliğini savunmak amacı ve kararlılığı ile geri gönderiyorum, işleme koymuyorum.”
Nitekim Cindoruk daha sonra 2012’de bu durumu şöyle anlatır: “O zaman da söyledim: Meclis’e fezlekeleri gelirse bu parlamento büyük çoğunlukla o milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırır. Kamuoyu desteği de var ama bu yanlıştır, siyaset muhatabını kaybeder. 1994’te dokunulmazlığının kaldırılmasını istemediğim Leyla Zana ile bugün Başbakan oturup 2 saat görüştü. Henüz mahkum olmamış 8 milletvekilini Parlamento’ya getiremeyen Meclis, bir de bu milletvekillerini Meclis dışına iterse eksik bir Meclis haline gelir. Siyaset üslubunu düzeltmeli, kahramanlık kokan konuşmalar sonuç vermedi, vermiyor. Terörle mücadelede ilk iş sabırdır.”
İNÖNÜ: ÖNEMLİ OLAN DEMOKRASİYİ YERLEŞTİRMEK
Dönemin SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’de yalnızca HEP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıkmıyor, RP’li Hasan Mezarcı’nın dokunulmazlığının kaldırılmasına da karşı çıkıyor ve şöyle diyordu:
“İstanbul Milletvekili Hasan Mezarcı’nın birçok konuşması, başta büyük Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların fikirlerine ve amaçlarına karşı bir anlayış içinde olduğunu gösteriyor. Böyle bir anlayış benim siyasal görüşlerime taban tabana zıttır. İnanıyorum ki, toplumumuzun büyük çoğunluğunun sağlıklı değerlendirmesiyle de çelişmektedir. Ancak bu fikirlerin yanlışlığını göstermek, milletvekili dokunulmazlığını kaldırmakla olmaz. Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye’de gerçekleştirdikleri devrimlerin açtığı yolda yürüyen kuşakların yılmayan çabaları, bugün ülkemizde bütün kurum ve kurallarıyla işleyen bir çağdaş demokrasiyi hayata geçirmektedir. Böyle bir demokrasinin temel niteliklerinden biri olan düşünce özgürlüğü, tamamıyla karşısında olduğumuz fikirlerin bile söylenmesine izin vermekle kendini gösterir. Bu nedenle İstanbul Milletvekili Hasan Mezarcı’nın dile getirdiği ters fikirler yüzünden dokunulmazlığının kaldırılmasına karşı oy verdim.”