Buğday ve İnsan

Buğday, birkaç bin yıl içinde tüm dünyada yetişmeye başladı. En temel evrimsel hayatta kalma ve üreme kriterlerine göre dünya tarihindeki en başarılı bitkilerden biri oldu.
• • •
12 bin yıldır tek bir buğday başağının yetişmediği Kuzey Amerika’nın büyük ovaları gibi bölgelerde, bugün, yüzlerce kilometrekarelik alanda buğday tarlalarında yürüyebilir ve başka hiçbir bitkiyle karşılaşmazsınız.
• • •
Dünya üzerinde buğday, 2,25 milyon kilometrekarelik bir alan kaplamaktadır. Bu kadar önemsiz bir ot, nasıl her yerde bulunan bir bitki haline geldi? Buğday, bunu İnsanı kendi ihtiyacı doğrultusunda yönlendirerek yaptı.
• • •
İnsan 12 bin yıl öncesine kadar normal bir avcı toplayıcı yaşamı sürüyordu, ama bu tarihten itibaren buğday yetiştirmek için giderek daha fazla çaba sarf etmeye başladı. Birkaç bin yıl içinde dünyanın dört bir tarafında insanlar şafaktan gün batımına kadar buğdayla ilgilenmek dışında hemen hiçbir şey yapmaz olmuştu.
• • •
Bu kolay bir iş değildi.
Buğday çok emek isteyen bir bitkidir.
Bu sebeple insan tarlaları temizlemek için beli çatlayana kadar çalıştı.
Buğday kendi alanını, suyunu ve besin kaynaklarını diğer bitkilerle paylaşmayı sevmez.
Bu yüzden erkekler ve kadınlar kavurucu güneş altında uzun saatler çalışarak ot yoldular.
Buğday hastalık kapabilirdi.
Bu yüzden insan, küf ve kurtlara karşı da tetikteydi.
Buna ek olarak, buğday kendisini yemek isteyen diğer organizmalara karşı savunmasız olduğundan çiftçiler çekirge sürülerine ve tavşanlara karşı önlem alarak bitkiyi korumaya çalıştılar, çok su istediği için kaynaklardan ve derelerden su taşıdılar, hatta tezek toplayarak yetiştiği toprağı beslemek zorunda kaldılar.
Böylece buğdayın kölesi olduk.
• • •
İnsanın vücudu, geyiklerin arkasından koşmaya, elma ağaçlarına tırmanmaya uygundu, kaya toplamaya veya su taşımaya değil. İnsanlar bunun bedelini omuz, bel, diz ve boyun ağrılarıyla ödediler.
• • •
Eski iskeletler incelendiğinde tarıma geçişin insanlarda bel fıtığı, eklemlerde kireçlenme gibi kemik sorunlarına neden olduğu görülmektedir. Dahası, bu yeni tarımsal işler o kadar çok zaman almaktaydı ki, insanlar buğday tarlalarının yakınına kalıcı yerleşimler kurmak zorunda kaldılar.
• • •
Bu, onların yaşamını tamamen degiştirdi.
Biz buğdayı evcilleştirmedik, buğday bizi evcilleştirdi.
Evcilleştirmek (domestikasyon) Latincedeki “domus” (ev) kelimesinden türemiştir.
Evde yaşayan ise buğday değil, insan oldu.
• • •
Genetikçiler yıllar boyunca evcilleştirilmiş buğdayın kökenini aramaktaydı. Yakın zamanda yapılan keşifler en azından evcilleştirilmiş bir türün (küçük kızıl buğday) Göbekli Tepe’ye 30 kilometre mesafede bulunan Karacadağ Tepeleri’nde ortaya çıktığını gösterdi. Göbekli Tepe’deki mabet, bir şekilde insanın buğdayı ve buğdayın da insanı evcilleştirmesinin ilk adımlarıyla ilintilidir. Yapıları inşa eden ve kullanan insanları doyurmak için, çok büyük miktarlarda gıdaya ihtiyaç vardı. İnşaatı desteklemek ve tapınağı yönetebilmek için avcı toplayıcılar yabani buğday toplamaktan yoğun buğday tarımına geçmiş bile olabilirler. Normalde öncüler bir köy inşa ederler ve köy büyüyünce ortasına bir tapınak kurarlardı. Fakat Göbekli Tepe’de bulgular, ilk önce tapınağın yapıldığını ve köyün daha sonra tapınak çevresinde geliştiğini işaret ediyor. Aşağıda, meraklıları için Göbekli Tepe’yi anlatan iki resim paylaşıyorum.
• • •
Göbekli Tepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur. Benim için sadece Türkiye’nin değil dünyanın en önemli tarihi eserlerinden birisidir. Keşke ilkokul çağındaki her çocuk MEB’in düzenleyeceği bir programla bu önemli yere götürülse, buranın ve insanlığın tarihi anlatılsa.
• • •
Ne mutlu bize ki bu kadar önemli yapılar bütünü ülkemiz toprakları üstünde. Yaşayan ve doğacak olan bütün insanlar için bu önemli yeri korumak bizim görevimiz. Göbekli Tepe’nin yanına 5 yıldızlı otel, alışveriş merkezi, duble yol yapılmayacağını, taşlarının özel izinlerle yurt dışına kaçırılmayacağını umut ederek yazıyorum bunu.
• • •
Ama bir sorum var: 12 bin yıllık yapılar hâlâ duruyor ama bu yapıların var olma nedenlerinden biri olan, her zaman ekip biçtiğimiz ve kendi kendimize yettiğimiz bir şey artık yok. Sizce kendi ihtiyacımızı artık kendimizin karşılayamadığı bu ürün hangisi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi