BUSENAZ’LARIMIZ, METE’MİZ VE ERAY’IMIZ…

Tokyo Olimpiyatları’nın ülkemiz açısından oldukça verimli geçtiğini söyleyebiliriz. Daha önceleri varlık gösteremediğimiz spor dallarında başarılı olduk. Bir ilki başararak okçuluk ve kadın boksunda altın madalya kazandık. Olimpiyatların ana sporlarından biri olan jimnastikte ilk madalyamıza ulaştık. Bütün bunları devşirme sporcularla değil, kendi yetiştirdiğimiz gençlerimizle yaptık. İlk defa 13 madalyaya ulaşarak kendi madalya rekorumuzu kırdık.
Kadın voleybol takımımız çeyrek finalde elenmesine rağmen takım sporlarında dünyanın en güçlü takımları ile aynı seviyede performans gösterdi. Her takımın her takımı yenebildiği turnuvada şampiyon olan ABD’ye karar setinde yenildi. Çeyrek finalde daha alt seviyede bir takım olan Güney Kore’ye yenilen oyuncularımız maçtan sonra ağlarken biz de gözyaşlarımızı tutamadık ama her turnuvada iddialı olacaklarını gösterdiler ve bize çok keyifli bir turnuva yaşattılar.
Bir de madalyayı kıl payı ile kaçıran sporcularımız var. Cirit atmada Eda Tuğsuz’un aldığı olimpiyat dördüncülüğü madalya kadar değerli. Atıcılıkta 10 metre havalı tüfek müsabakalarında Ömer Akgün dördüncü oldu. Okçuluk karışık takım kategorisinde Yasemin Ecem Anagöz ve Mete Gazoz turnuvayı dördüncü olarak tamamladı. Pentatlonda İlke Özyüksel olimpiyat beşinciliğine ulaştı. Üç adım atlamada Necati Er olimpiyat altıncılığına uzandı. Sırıkla atlamada Ersu Şaşma Türk olimpiyat tarihinde finale kalan ilk sporcumuz oldu. Yelken’de Alican Kaynar tarihimizde ilk defa madalya müsabakasına katıldı ve sekizinci oldu. Artistik jimnastikte İbrahim Çolak beşinci, Adem Asil altıncı, Ahmet Önder yedinci sırayı aldı. Bu branşlarda daha önce olimpiyatlarda varlık gösterememiştik.
Kadın sporcularımız Tokyo Olimpiyatları’na damgasını vurdu. Daha önceki olimpiyatlarda madalya alan toplam kadın sporcu sayımız 5 iken sadece Tokyo’da 5 kadın sporcumuzla madalya kazandık. En keyifli maçlar Busenaz’ların maçlarıydı. Önceki olimpiyatlarda toplamda 6 branşta madalya kazanmış iken sadece Tokyo’da 6 farklı branşta madalya kazandık. Bu başarılar bireysel çabalar ile gelmişse bir istisna olarak kalır. Doğru kurgulanmış bir sistemin ürünü ise bundan sonraki olimpiyatlar için umutlanabiliriz.
Bir de geriye gittiğimiz branşlar var. Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu ile dünya halterine damgamızı vurmuş ve yeni sporcular yetiştirmeye başlamıştık. Ne yazık ki taciz skandalları, işi ehline teslim etmeme halterde ülkemizi tükenme noktasına getirmiş. Her olimpiyatta en büyük altın madalya umudumuz olan güreş ve tekvando dallarında sadece bronz madalya alabildik. Atletizmde doping skandallarından sonra madalya şansı olan sporcu yetiştiremedik.
İlk defa farklı branşlarda madalyalar kazanmamız bir şeylerin doğru yapıldığını gösteriyor. ‘Busenaz’larımızı, ‘Mete’mizi ve ‘Eray’ımızı örnek alan genç sporcularımız umarım sonraki olimpiyatlarda bu başarıları devam ettirirler. Büyük kulüplerimiz halkımızın ve devletimizin kendilerine sağladığı kaynağın onda birini olimpik branşlara ayırsa jimnastik dalında yakaladığımız ivmenin benzerini atletizm ve yüzme gibi diğer branşlarda da yakalarız. Varlığını sürdürebilmek için ekonomik açıdan devletin desteğine muhtaç olan bu kulüplerimiz olimpik spor dallarına kaynak ayırmaya yönlendirilebilir. Merak etmeyin, fazla bir kaybımız olmaz. İki yabancı eksik olur, o kadar. Kulüplerimizi bitiren de bu transferler değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Onur Aydoğan Arşivi