Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

'Cacabey'ler Müge Anlı semalarında!

Makale yazabilen ve hatta insanlarla canı istediği gibi sohbet edebilen yapay zekâ "Türk aile yapısı"na aykırı mı? Ucuza roket üretip uzaya fırlatmak caiz mi? Peki Ay'da ezan okutsak dünya dışı canlılar bu çağrıyı duyar mı? Bilim gündemimiz şu sıralar hayli önemli konularla dolu ve "milli irade" kritik sorulara ATV ekranlarında çok acil cevaplar bekliyor!

Batı dünyası boş boş işlerle uğraşmaya devam ededursun ilim ve irfan dolu bir haftayı daha geride bıraktık, şanlı 2023 yürüyüşümüze hız kattık! Göğsümüzü kabartan ilk gelişme, iletişim alanında yaşandı. ABD'nin Texas Üniversitesi'ndeki bir araştırma, ayrılmaya karar veren çiftlerin sosyal medyada değişen paylaşımlarını konu ediyordu. Reddit'te 6800 kullanıcının gönderilerini inceleyen psikologlar, ilişkiden soğuyan kişilerin (farkında olmadan) "ben" zamirini daha çok kullandıklarını kanıtlıyordu. Böylece aşkın sonuna gelindiği, daha aylar öncesinden kendini belli ediyordu. Psikolog Sarah Seraj'a göre cümleye "ben" diye başlayan insanlar, aynı zamanda depresyonda da olabilirdi. Peki bundan bize neydi?..


Bu sözde bilimsel gelişmeye ülkemiz adına en güzel cevabı RTÜK verecek; FOX TV'de yayınlanan "Sen Çal Kapımı" dizisine idari para cezası kesecekti! Çünkü dizideki masaj, jakuzi ve duş sahneleri "Türk aile yapısı"na uygun değildi! Hain bir küvetin toplumumuzu zehirlemesine asla izin verilemezdi!..

BİLİM TAMAM... AMA ÖNCE GÜZEL AHLAK...

İngiliz yazar Dolly Anderton ise günümüz flörtlerinde özellikle erkeklerin aniden ortadan kaybolmasına kafayı takmıştı. Sahiden de her şey güzel başlıyor, romantik bir gecenin ardından erkeklerden bir daha ses çıkmıyordu. Acaba "ghosting" (hayaletleşme) adı verilen bu trend, bir tür "sorumluluktan kaçma" refleksi miydi? Yoksa 30 yaş üstü kadınların bir an önce çocuk yapma telaşı mıydı korkutan erkekleri?.. Yeni romanı "Ghost"ta bu temayı inceleyen Anderton, şimdiden "çok satanlar" arasındaki yerini almıştı.


İşte tam olarak buydu "Batı"!.. Akılları fikirleri ticarette ve gayrimeşruluktaydı! Oysa bizim sadece ilmimiz değil, çok şükür manevi değerlerimiz de vardı! Ve Müge Anlı Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün canlı yayınları, bu gerçeği bir kez daha kanıtlayacaktı.

İLLE DE MUAMMER!..

35 yaşındaki üç çocuklu şoförüyle kaçan dört torun sahibi Sevgi ablamızı tanıyorduk bu yayınlarda. Kocası Davut kendisine dönmesi için stüdyoda yalvarıyor, ilanıaşklar ediyor, ama Sevgi ablamız "İlle de Muammer!" diyordu. Gerçi Muammer'in daha önce bir adamı ağaca bağlayıp penisinden yakmak gibi ufak bir sabıkası vardı ama o kadar kusur Muammer'de de olurdu! Neticede sevgililer mutluydu ve toplumumuz yerli ve milli aşka dair en kalbî mesajları Sevgi abladan alıyordu.


Bu sırada uluslararası düzeyde 25 akademisyen, yayınladıkları bir makale ile okyanuslardaki gürültü kirliliğine dikkat çekiyordu. İnsanlığın gerek gemiler gerek sondaj çalışmalarıyla yarattığı bu kirlilik önce sudaki canlılara, sonra da ekosisteme büyük zararlar veriyordu.


Elbette ki bunun bir haber değeri yoktu çünkü ülkemiz okyanus kıyısında bulunmuyordu. Hem okyanus dediğin su, su dediğin küvetti ve küvetten her türlü ahlaksızlık beklenebilirdi!..


BİZE İNSANLIK LAZIM...

Aynı hafta San Francisco merkezli OpenAI şirketinin GPT-3 adlı yeni bir yapay zekâ geliştirdiğini öğreniyorduk. Daha önce Frank Sinatra gibi müteveffa sanatçılara algoritma sayesinde yeni şarkılar besteleten (!) firma, şimdi saniyeler içinde her türlü metni yazabilen GPT-3'ü geliştirmişti. Dahası, GPT-3'ün The Guardian gazetesine yazdığı makale çok ses getirmişti ve kendisine sorulan sorulara canı istediği gibi (!) cevap verebilmekteydi. Yani gelecekte editörler işsiz kalabilir, robotlar pekâlâ edebiyatta var olabilirdi!


İyi de şiir miir karın doyurur mu? Asla... İşte bizim yerli robotumuz Ada, geçirdiği ufak kazanın ardından sahalara dönmüş, Bursa'da bir pazar yerine intikal etmişti. Burada esnafa iyi dileklerde bulunan Ada, İnegöl'e özgü "Kurşunlu çileği" satın alarak kalplerde taht kuracaktı. Çünkü bize edebiyat değil, önce insanlık lazımdı!..

UZAYDA ÇAN SESİ İSTEMİYORUZ!

Bu düsturla geldiğimiz noktada Angela Merkel, ülkemizde 8 milyon 400 bin üniversite öğrencisi olduğunu öğrenince hayrete düşüyor, gıptayla iç çekiyor. Ve şansölyenin memleketinde iki gariban girişimci çıkmış, uzaya yeni fırlatma sistemleri tasarlıyor; bunları çok ucuza mal ederek Elon Musk'a rakip olmayı planlıyor! Daha bir Diyanet Holding'i bulunmayan Almanya, Ay'ı çan sesleriyle inletmek varken kısa vadede uzaya yıllık 20-30 roket fırlatacak bu iki gençten medet umuyor!

Aynı hafta Harvard Üniversitesi'nden astronomi profesörü Avi Loeb, üç yıl önce Güneş Sistemi'nde rastlanan "Omuamua" adlı nesnenin dünya dışı varlıklara ait olduğunu; artık bilim dünyasının "korkaklığı" bırakıp uzaylılar gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini söylüyo


Ve salı günü Birleşik Arap Emirlikleri'nin "Hope"u, çarşamba ise Çin'in "Tianwen-1" adlı uzay araçları Mars'ın yörüngesine ulaşıyor. Derken bilim insanları Mars'ın atmosferinde su buharına rastlıyor, bu da "Kızıl Gezegen"de daha önce bir yaşam olduğu tezini kuvvetlendiriyor.


Hepsi kuru bilgiler... Esas yerli ve milli astronotumuzun adı ne olacak? Cacabey mi Muammer mi?..

İşte tam da bunları tartışmak için var ontoloji ve epistemoloji...

Roket resimaltı: Rocket Factory Augsburg'un kurucuları Stefan Brieschenk (solda) ve Jörn Spurmann, düşük maliyetli uzay roketleriyle Elon Musk'a rakip olmayı hedefliyor.

Robot Ada resimaltı: Bursa'da pazar yeri ziyaret eden robot Ada, esnafa iyi dileklerini sundu ve İnegöl'e özgü "Kurşunlu çileği" satın aldı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi