Cari açığı nasıl okumalıyız?

Son Güncellenme Tarihi: Şubat 18, 2021 / 14:54

Ekonomik gösterge, ekonomik ve finansal eğilimleri-değişimleri öngörmek ve analiz etmek için kullanılan veri çalışmaları olarak tanımlanmakta. Öngörülerin türüne göre göstergeler, “öncü, eş zamanlı ve gecikmeli” olmak üzere üçe ayrılıyor. Bu göstergeler, ekonomideki karar alma mekanizmaları açısından da büyük önem taşımakta.
Bu hafta siz değerli okurlar için geçen hafta TCMB tarafından Aralık 2020 dönemine ilişkin açıklanan gecikmeli göstergeler arasında yer alan cari açığa dair yazmak istedim.
TCMB, 2020 yılı Aralık ayı ödemeler dengesi istatistiklerini paylaştı. Buna göre, cari işlemler açığının, 2019 yılının Aralık ayına göre 473 milyon Dolar artarak 3 milyar 210 milyon Dolar gerçekleştiği ve bunun sonucunda 2020 yılı cari işlemler açığının 36 milyar 724 milyon Dolar olduğu belirtildi. Bu açığın büyük ölçüde rezervlerle karşılanmasından ötürü resmi rezerv varlıkları 2020’de 31,9 milyar Dolar azaldı.
Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının ise 2019 yılının aynı ayına göre 329 milyon ABD Doları azalarak 3.344 milyon ABD Dolarına gerilediği açıklandı. Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı 2019 yılının Aralık ayında 1.579 milyon ABD Doları fazla verirken bu ayda 940 milyon ABD Doları fazla verdiği belirtildi. Hizmetler dengesi altında seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirlerin ise 2019 yılının aynı ayına göre 495 milyon ABD Doları tutarında azalarak 617 milyon ABD Dolarına gerilediği görüldü. Birincil gelir dengesi kaynaklı net çıkışların da 2019 yılının aynı ayına göre 529 milyon ABD Doları azalarak 590 milyon ABD Doları olarak gerçekleştiği belirtildi.
Uzun yıllardır Türkiye ekonomisi için bir kırılganlık unsuru olan cari açığın, düşük büyümenin ve pandemi nedeniyle reel sektördeki daralmanın ithalatı baskılaması sonucu azalması beklenirken hükümetin şirketleri doğrudan gelirle desteklemek yerine kredi kullandırmaya yönlendirmesi sonucu ithalatın artması, açığın Türkiye açısından rahat çevrilebilecek ve finanse edilebilecek bir düzeye inmesini zorlaştırıyor.
Öte yandan cari açığın seyrinde, pandemiye yönelik aşının yaygınlaşması ve pandemi kısıtlamalarının azalması ile Avrupa Birliği ekonomisindeki beklenen toparlanma da belirleyici. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi EUROSTAT’ın Avrupa ülkelerinin ekonomilerine yönelik öngörüleri çerçevesinde geçen yıl Avrupa Birliği içerisinde büyümesini sürdüren tek ülke çok uluslu tıbbi ekipman, ilaç ve bilişim şirketlerine ev sahipliği yapan İrlanda oldu. İrlanda, 2020 yılında yüzde 3 büyümeyi başardı. EUROSTAT’ın son tahminlerine göre 2020 yılında yüzde 6.8 daralan Euro Bölgesi ekonomisi 2021 ve 2022’de yüzde 3.8 oranında büyüyecek. Euro bölgesinde toparlanma işaretlerinin sonucunda Euro/USD paritesinin Euro lehine dönmesi Türkiye’nin ihracatında olumlu bir kıpırdanmaya yol açabilir. Çünkü Türkiye’nin ihracat gelirlerinin ağırlığı Euro cinsinden, buna karşılık girdi maliyetleri ve dış finansman maliyetlerinin ağırlığı USD cinsinden. Bu durumda Euro/USD kuru Euro lehine olduğunda gelirler artıyor buna karşılık giderler göreli olarak veya reel olarak azalıyor ya da sabit kalıyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde ihracatın artıyor görünmesi olasılığı yüksek.
Ayrıca cari açıkta Türk sanayinin de önemli bir kaynağı olan petrol ve enerji olmak üzere hammadde fiyatlarının yönünü ve Çin faktörünü de göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü OPEC’in aylık petrol piyasası raporunda, genişletilen ekonomik kapanmalar ve soğuk havanın 2021 yılının ilk yarısına ilişkin projeksiyonların aşağıya çekilmesine ve petrol stoklarının dip seviyelerini görmesine yol açtığı ve bunun da petrol fiyatları artırdığı vurgulandı.
İşte küresel ekonomilerdeki bu belirsizlikler cari açığın seyri konusunda en önemli risk unsuru. Dolayısıyla Türkiye’nin ithal girdi bağımlılığını azaltıcı ve ihracat kompozisyonunu değiştirici yapısal düzenlemeleri gerçekleştirmeden cari açığını azaltması ve kalıcı iyileşme sağlaması zor. Mevcut model içerisinde ise yapılması gereken fiyat istikrarının sağlanması. Çünkü fiyat hareketliliği enflasyon beklentilerini ve girdi fiyatlarını artırmakta ve oluşan belirsizlik ortamı da ihracat üzerinde baskı kurmakta.

Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F ekonomi bölümünden 1993 yılında mezun olmuştur. Aynı üniversitede lisansüstü eğitim alarak 1999 yılında doktorasını tamamlamış, doçentliğini ise 2009’da makro ekonomi alanında almıştır. 2011 yılında Amerika Birleşik Devletleri İndiana Üniversitesi’nde Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet konusunda araştırmalarda bulunmuştur. 2014’de iktisat politikası alanında profesör olan Durusoy halen Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde kıdemli profesör olarak görev yapmaktadır. Uzmanlık alanı küreselleşme, ekonomi politikaları, kadın istihdamı ve ekonomik şiddet olan Durusoy’un çok sayıda kitap ve kitap bölümü, bilimsel makalesi, yurt dışı ve yurt içi kongre ve konferanları mevcuttur. Ulusal ve uluslararası bilimsel dergilerin editörlüğü yanında bazı bilimsel dergilerin de yayın kurulu üyeliği ve bilimsel hakemliğini yapmaktadır. Elginkan Vakfı Eğitim Merkezi’nde Küreselleşme ve Küresel Rekabet konusunda çok defa eğitim vermiştir. Türk – Japon Kültür ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcılığı, Türkiye Ekonomi Kurumu, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Kadın Gücü İnisiyatifi ve Bolu Mali Müsavirler Odası gibi birçok sivil toplum kuruluşunda üyeliği ve yönetim kurulu üyeliği bulunmaktadır. Bazı dijital platformlarda da yazılar yazan Durusoy uzun süredir müzik ve heykel sanatı ile de ilgilenmektedir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top