Çark etmeler...

Çark etmeler...
İsveç ve Finlandiya için anlaşmanın bu kadar çabuk olmasını NATO ve üyeleri de beklemiyordu. Zirveden bir sonuç çıkmayacağı, müzakerelerin devam edeceği, ancak ileri bir aşamada mutabakat sağlanacağı düşünülüyordu.NATO...

İsveç ve Finlandiya için anlaşmanın bu kadar çabuk olmasını NATO ve üyeleri de beklemiyordu. Zirveden bir sonuç çıkmayacağı, müzakerelerin devam edeceği, ancak ileri bir aşamada mutabakat sağlanacağı düşünülüyordu.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bile bu hızlı gelişmeye yönelik hayretini gizlemedi. “Eşi görülmemiş derecede hızlı bir süreç oldu. Mayıs ortasında başvuru yapıldı ve şimdi katılım için davet yapılacak. Daha önce bu kadar hızlı bir süreç olduğunu sanmıyorum” dedi.

Erdoğan çabuk çark etti. Biden ile bir telefon ve 1 saat 10 dakikalık yüz yüze görüşme yetti. “Asla giremezler”den, “aramıza hoşgeldiniz”e çok çabuk gelindi.
Erdoğan bunu hep yapıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011’de de NATO’nun Libya’ya müdahalesi öncesi “Böyle saçmalık olur mu yahu, NATO’nun ne işi var Libya’da?” demiş, kısa bir süre sonra da “NATO’nun devreye girmesi, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil etmesi gerekir” noktasına kadar gelmişti. Hatta İzmir, bu müdahale sırasında harekat merkezi olmuştu.

Yakın zamanlardaki “çarkları” hatırlatmaya gerek bile yok. Rahip Brunson için “Bu can bu bedende olduğu sürece…” ama Trump’ın çıkışı sonrası rahibin apar topar ABD’ye gönderilmesi. Deniz Yücel için “asla…” ama Angela Merkel’in bir sitemiyle gazetecinin hapisten çıkarılıp Almanya’ya yollanması.

İçe dönük dış politika
Türkiye’nin özellikle son dönemlerde, Dışişleri Bakanlığı’nı da diplomat olmayan siyasetçi veya “yakınlar”la doldurduğu ortada. Tamamen içeriye dönük… Bu nedenle bu inişli çıkışlı, istikrarsız ve çark etmelerle dolu seyri “kişisel” algılamamak gerekir. Bunu izleyen ve değerlendiren Batılılar ise ince ve yumuşak diplomasiden hiç sapmadan dilediklerini elde ediyor.

Türkiye’nin, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini destekleyeceğini duyurduğu mutabakat metninin imzalanmasına giden süreçte de bu “ince diplomasi” uygulandı. ABD Başkanı Joe Biden geri planda kaldı; son ana kadar ortaya çıkmadı; ancak F-16’larla ilgili kozu hep elinde tuttu.

Biden ile bir telefon görüşmesi yetti. Memorandum imzalandı. Daha sonra biraraya gelen iki liderin görüşmesine dair ABD açıklamasında F-16’lardan söz bile edilmedi; sadece üç ülke arasında varılan mutabakattan duyulan memnuniyet dile getirildi. Ancak bu görüşme sonrası ABD Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Savunma Bakanlığı Müsteşarı Celeste Ann Wallander, Türkiye’nin F-16 filosunu modernize etme planlarını desteklediğini söyledi. “Türkiye’nin güvenliği NATO’nun güvenliği demektir” diye konuştu.

Tabii F-35’lerden dışlanmış bir Türkiye’nin “F-16’ların modernizasyonu” gibi bir durumdan memnun kalması da ayrı bir konu. Bundan memnuniyet duyulmalı mı? Mesela komşumuz Yunanistan, F-35’ler için anlaşma yaptı.

Bu arada üye ülkeler, anlaşmazlıklar konusunda fikir beyan etmedi. Bu durumlarda hep devreye giren Almanya ve Fransa, bu defa “arabulucu” rolü üstlenmedi. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Türkiye’nin haklı talepleri olduğuna vurgu yaptı. Böylece Madrid’deki NATO liderler zirvesinde iki kuzey ülkesinin savunma ittifakına üyelik sürecinin ilerlemesinin önü açıldı.

Bildirinin resmiyeti yok
Ankara, Stockholm ve Helsinki’nin yayımladığı ortak bildirinin hukuki bir yapısı bulunmuyor; sadece söz beyanından ibaret. Üstelik FETÖ ve PYD’den “terör örgütü” olarak bahsedilmiyor. PKK ise hem AB hem de ABD’nin listesinde zaten “terör örgütü” olması nedeniyle böyle anılıyor. Bu bildiri, Kenan Evren döneminde Yunanistan’ın NATO’nun askerî kanadına dönüşündeki ünlü “Rogers Planı”nı hatırlattı. O dönem “asker sözü verildi” denmiş ama daha sonra Yunanistan’ın Türkiye’ye verdiği taahhütlerin hiçbiri Atina’nın üyeliği sonrası hayata geçirilmemişti. Üstelik Atina bu durumu “diplomatik başarı” olarak yıllar boyu dillendirmişti.

O muhteşem karikatürü gördünüz mü? Hani Maraş dondurmacıları alıcılara külahı kepçeyle uzatırken ters döndürür, eller boşa çıkar, iki külah takar boş külahı verir, alıcıyla oynar da oynar. Önce güler, sonra sabırsızlanır ve sonra da bıkar ve isyan edersiniz. İşte Erdoğan’ı dondurmacı, İsveç ve Finlandiya’yı da alıcı olarak gösteren o karikatüre bir bakın.

Durumun özeti.