Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

CEVAPSIZ SORULAR/ZOR SORULAR

“Umut fakirin ekmeğidir” diye bilge bir söz vardır belleğimizde.
Umutsuz yaşanamayacağını ifade etmek için kullanılır.
Ekmeğin aslanın midesinde kaldığı günümüzde hükümetin, bir müjde olarak gündeme getirdiği reform paketi, karın doyuracak bir umuda dönüşecek mi? Göreceğiz…
Devlet, bizim kültür dünyamızda iyiliğin, şefkatin, adaletin, hizmetin ve düzenin sahibi ve görevlisi olarak vatandaşların sığındığı, “Devlet Baba/Ana” olarak bilinir. Hukukla yönetilen bir kurum olarak devlette zamanla çalışma düzeni bozulur; zulüm üretmeye başlar ve reform yapılmasına (veya yöneticilerinin yenilenmesine) ihtiyaç duyulur.
İdeal devlet bir ütopya olarak Platon’dan (MÖ. 427-547) bu yana her devrin feylesofları tarafından tarif edilmiş ancak hiç gerçekleştirilememiştir. Bu sebeple reform ve devrim, insanlık tarihinin değişmez bir gerçeği ve devletlerin sürekli ihtiyacıdır, vatandaşların da umududur.
18 yılını tamamlayan AKP İktidarı’nın, bu kaçıncı reform paketi bilmiyorum, sorunlara çözüm üretemeyen devlet çarkı için yeni bir reform paketi zorunlu hale geldi, anlaşılan.
Her şeye rağmen, Kovid-19 salgını ve ekonomik sıkıntılar kıskacında bunalan insanlarımıza bir paket olarak ekonomi, hukuk ve demokrasi reformunun yeniden ve yeni “bir umut” olarak sunulması, üzerinde düşünmeye ve konuşmaya değer umutlu bir gelişmedir.
Umarım, AKP’nin yeni bir “aldanma ve aldatma klasiği” ile karşılaşmaz ve hayal kırıklığı yaşamayız.
Sayın Cumhurbaşkanı, “Ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, refahı ve istikrarı sağlamanın en önemli yollarından birinin hukuk devleti ilkesi olduğunu biliyoruz, temel hakların korunmasından mülkiyet hakkının geliştirilmesine kadar pek çok konuda reform yapacağız” dedi.
Adalet Bakanı Sayın Gül ise, “İster yabancı, ister yerli yatırımcı, ister işçi, ister çiftçi, ister işveren, ne olursa olsun hukuk güvenliğini bu anlamda vatandaş lehine koruyacak, tutuklamaların keyfiliğinden uzak, tutuklamayı istisna olarak değerlendiren, hukuk güvenliğini daha da güçlendiren uygulamaları hep beraber sağlayacağız” dedi.
Bunlar güzel sözler ve yapılması gereken doğrulardır.
Anlaşılan, tıkanan ekonomiyi rahatlatmak için hukukta bazı düzenlemeler yapılacak.
Ortalama vatandaş için yine yeniden “acı reçete” kapıda bekliyor.
Aslında, ekonomiyi ayağa kaldıracak olan insanımızın üretim gücüdür.
Taşıma su ile değirmen dönmez! Yabancının parası ile kalıcı bir büyüme mümkün değil…
Bu sebeple demokrasi anlayışında ve işleyişinde yapılacak reform, daha önemlidir ve öncelikli olmak durumundadır.
Daha önce bu köşeden, “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için kapsamlı bir ‘demokratikleşme projesi’ gerçekleştirilmeliyiz” demiştik ve demokrasiden ne anladığımızı geniş olarak ifade etmiştik.
Demokrasi, birey için özgürlük, toplum için yönetime katılım imkanı ve devleti denetleme gücüdür.
Devleti toplumun örgütlü gücü olarak tanımlarsak; bireylerin bir hak ve sorumluluk bağlamında kendi geleceğine karar verebilmesi özgürlüğü ile halkın ülke yönetimine temsilcileri eliyle katılmasını kurallara bağlayan/kurumsallaştıran sistemin adı demokrasidir.
Toplumla devleti tek öznede eyleme dönüştüren rejimin adı demokrasidir.
Günümüz dünyasında devletler için güçlü olmanın en etkili ve en az maliyetli aracı demokrasi yoluyla toplumun gücünü enerjiye dönüştürmektir.
Demokrasi, birey için insan olmaktan kaynaklanan bir HAK’tır ve SORUMLULUKTUR.
Özgürlük ve demokrasi birbirini besleyen iki temel değerdir. İnsan hür doğar; demokrasi sayesinde hür yaşar. Özgür insan, daha üretken daha faydalı, daha barışık, daha dürüst olur; özgüveni sorumluluk duygusu yüksek bir birey olur. Özgür bireylerden oluşan toplum ve devlet daha güçlü olur.
Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin kesintisiz kullanılmasının Anayasal güvence altına alınması, toplumsal ahengi artıracak verimi yükseltecek ve ekonomik kalkınmayı temin edecektir.
Reform paketinde demokrasi konusunda yapılanlar bir samimiyet testi olacaktır.
AKP İktidarı’nın, demokrasi ve hukuk devleti sicili oldukça bozuk, karnesi zayıftır.
“Tek-başına iş başına” diyerek iktidar olan AKP’nin başlarken topluma verdiği söz; Yasakları kaldıracak, yoksulluğu bitirecek ve yolsuzlukla mücadele edecekti; meşhur 3Y meselesi…
18 yıl sonra;
Yasakları kaldırmak için demokrasi reformu yapacaklarına,
Yoksulluğu bitirmek için ekonomi reformu yapacaklarına,
Yolsuzluğu bitirmek için hukuk reformu yapacaklarına,
NASIL İNANACAĞIZ?
Bülent Arınç,
“Ben, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı adaletten yanayız. Biz, adil yargılama istiyoruz. Ancak hâkimler yanlış yapıyor. Uyarıyorum, yakın gelecekte onlar zarar görür” diyebiliyor ve Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala için “Tahliye edilmeleri lazım” açıklamasını yapabiliyor.
“Değerli yargı mensupları , gereken adımları neden atmıyorsunuz? Size birilerinin talimat verme hakkı var mı?” diyerek 138. maddeyi hatırlatan Sayın Cumhurbaşkanı, “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyebiliyor.
Bu Cumhurbaşkanı’nın hukuk devleti reformu yapacağız sözüne,
NASIL İNANACAĞIZ?
Kısacası, FETÖ’nün, PKK’nın, faiz lobilerinin “aldattığı” AKP İktidarı’nın bizi aldatmayacağına,
NASIL İNANACAĞIZ?
Doğrular, doğru adamlar tarafından, doğru zamanda söylenirse bir anlam ifade edebilirler!
İşimiz zor! Umutla, çaresiz bekleyeceğiz ve göreceğiz.
BENCE
Sayın Cumhurbaşkanı reform sözü vermeden önce toplumla bir güven tazelemesi yapmalıdır.
Türkiye’nin temel sorunu güvenirlilik ve güvenlik sorunudur.
Ekonomiyi/ekmeği ise sormayın.
Ekonomi korona oldu; yoğun bakımda; acı reçeteye ihtiyaç var…
“Reformla ekmek artacak” umudundaki vatandaş ise Allah’a emanet!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi