Çin, Amerika ve Türkiye salgını durdurmak için hangi teknolojileri kullanıyor

Malum salgınla mücadelenin en önemli ayağı, toplumdaki bütün corona pozitif kişileri ortaya çıkarmak. Zira salgının kısa zamanda kontrol
edilememsinin en önemli sebebi hasta görünmeyen ancak virüsü taşıyan süper taşıyıcılar. Bunlar bulunmayınca virüs oradan oraya taşınıp duruyor.
Salgınla mücadele ve süper taşıyıcıların bulunması konusunda her ülkenin kendine göre bir stratejisi oluşmaya başladı. Geçen hafta Çin’in
salgını Vuhan’da hapis etmesi ile ilgili bir video
dolaşıyordu. Resmi bir video olmadığı için belki
kimse bunun doğru olup olmadığını söyleyemez
ama hem Çin’in rejimi hem de bakış açıları noktasında mantıklı görünüyordu.
Çıkış noktası hasta görünen ve hasta olan
birisinin hastaneye gelmesi ile birlikte, hastanelerin bağlı oldukları devletin sisteminde hastanın
etiketlenmesi ile başlıyor. Bu aşamadan sonra yine
devlete ait olan WeChat uygulaması ile hastanın
kontrolü sağlanıyor. Ayrıca zaten kameralardan
izlenilen sistem ve wechat’deki lokasyon bilgisinden yola çıkarak, etkileşimde olma ihtimali olan
kişiler ortaya çıkarılıyor. Geçtiği yerlerde geçmişe
dönük temizlik yapılıyor. Whatsapp’e benzeyen
chat uygulamsı aynı zamanda eticaret için temassız ödeme imkanı da sunuyor. Bu sayede salgını
kontrol altında tutuyorlar. Tabii kominist rejimde
kişilerin önemi olmadığı için sistem hukuki problemler de içermiyor.
Demokratik ülkelerde durum bu kadar kolay değil. Kişilerin hakları var ve bunlar çiğnenmemeli.
Birkaç gün önce MIT Üniversitesi, avrupa ülkerinin
kullanabileceği bir başka sistem oluşturdu. Private
Kit isimli bir programla hastaların cep telefonlarındaki bluetooth logları kontrol ediliyor. Bu sayede
bluetooth mesafesinde (ki teoride 10 metre pratikte çok daha kısa) etkileşimli bütün cihaz bilgilerini
alıyor. Hasta kişinin telefonundan izinle alınan bu
bilgiler daha sonra aynı yoldan yürüyen ve/veya
pozitif birine yakın kişilere uyarı veriyor. Bu sayede
önceliği sağlıklı insanları korumak olan yazılım
aynı zamanda hem tehlikeli lokasyonları hem de
kişileri saptıyor. Bu bilgiler lokalde bulunduğu için
GDPR(kişisel veriler açısından sorun yaratmıyor)
MIT bu çözümü şu an 30 farklı ülke ile kullanmayı
konuşuyor.
Türkiye’de ise sistem, corona poztif hastaların
operatör üzerinden bilgilerinin alınması sistemine
dayanıyor. Hastalar veya onlarla 14 gün içinde
bağlantıda olmuş kişiler yer değiştirdiklerinde uyarılıyorlar. Cimer başkanının bilgisini Twitter’dan
verdiği sistemin kvkk(kişisel verilerin korunması
kanununa) aykıırı olmadığı tanıtımda vurgulanıyor. Ancak bu aykırı olmama durumu nasıl gerçekleşiyor, burada tatmin edici bir açıklama yok.
Post- pandemi çağı diye geçen yeni dünyada
artık merkezi olmayan yapıların daha başarılı
olacağını göreceğiz. Bu üç yaklaşım arasından
MIT’nin yöntemi diğerlerinden daha merkezi olmayan bir sistem. Belki bundan sonra salgınlarda
hasta olmamak hatta seyahat ettiğimiz ülkelerde
güvende kalmak için bu veya çok benzer yazılımları kullanacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Atıf Ünaldı Arşivi