Tuğçe Küçük

Tuğçe Küçük

ÇOĞUNLUĞUN ZORBALIĞI

Çoğunluğun çizdiği çerçeveden çıkılmadığı müddetçe herkes özgürdür. Ancak bir düşünce bu çizgilere değmeyegörsün…! İşte o andan itibaren türlü şiddetin, nefretin, zorbalığın tek hedefi oluverir…

‘Bir ulus, evrensel toplumu temsil etmek ve onun yasası olan adaleti tesis etmekle yükümlü bir jüri gibidir. O evrensel toplumu temsil eden jüri, yasasını uyguladığı toplumun kendisinden daha fazla güce sahip olmalı mıdır?’

Bu soruyu insanlara yöneltiyor olsak duyacağımız cevap yadsınamaz oranda ‘evet’ olacaktır. Demokratik geleneğin insanları genellikle tüm iktidarın onu temsil eden çoğunluğun tekeline verilmesinde bir sakınca görmezler. Ancak sözünü ettiğimiz çoğunluğun, kendisi dışında kalan azınlıkla tamamen zıt görüş ve çıkarlara sahip olduğu düşünüldüğünde sınırsız güçle donatılmış bir çoğunluğun bu gücü muhaliflerine karşı kötüye kullanmayacağına gözü kapalı şekilde inanan biri var mıdır gerçekten?

Dolayısıyla sınırsız gücü temsil eden sistem içinde (ki bu yönetim şekli krallık da olsa, monarşi de olsa, cumhuriyet de olsa) denetimsiz bir otoritenin temelde kötü ve tehlikeli olduğu kabul edilmeli.

Yasama, yürütme ve yargının tek elden yürütüldüğü bir ‘çoğunluğun tiranlığı’nda bir insan ya da bir insan topluluğunun adaletsizlikten yakınacağı mercii çoğunluğu temsil eden yasama kuvvetleri mi olmalı, çoğunluk tarafından atanan yürütme kuvvetleri mi olmalı yoksa silah altındaki çoğunluk diyebileceğimiz kolluk kuvvetleri mi olmalı? Bunun aksine birbirinden bağımsız yasama, yürütme, yargı kuvvetlerinin olduğu bir tablo zorbalığın bileğini bükmez mi?

Ele geçirilmesi zor, engellenmesi çetin güç: düşünce

Çoğunluğun zorbalığını tehdit edecek en büyük güç ise düşüncedir. Düşünce, çoğunluğun ölçüsüz gücünün en nihayetinde meydana getirdiği zorbalığa karşılık ele geçirilmesi zor, görünmez, engellenmesi çetin bir güçtür. Halihazırda söz edebileceğimiz iktidarların otoriteleri içerisinde gizliden gizliye dolaşmakta olan ‘düşman’ düşüncelerin önüne geçilememesi bunun bir kanıtıdır. Diğer taraftan da çoğunluğun zorbalığına pek tabii tehdit olan ‘düşünce’ elbette ki otoritelerce bir çerçeve içinde tutulmaya çabalanır. Çoğunluğun çizdiği çerçeveden çıkılmadığı müddetçe herkes özgürdür. Ancak bir düşünce bu çizgilere değmeyegörsün…! İşte o andan itibaren türlü şiddetin, nefretin, zorbalığın tek hedefi oluverir…

Zincirler ve cellatlar: Eskiden zorbalığın kullandığı kaba araçlar bunlardı ama günümüzde uygarlık, despotizmde bile mükemmelleşti halbuki despotizmin artık öğreneceği bir şey kalmamış gibiydi.

Eskiden, tek bir kişinin mutlaki yönetimi hüküm sürmekteyken vücuda vurulan darbelerden ruh kendini kurtabiliyor, özgür kalabiliyordu. Ancak demokratik bir cumhuriyetten söz ederken artık zorbalık zincirlerden, cellatlardan, sopalardan soyutlaşmak suretiyle, vücutları bırakıp doğrudan ruha yöneliyor. Ve o diyor ki; benim gibi düşünmezsen seni öldürmeyeceğim. İstersen elbette farklı düşünebilirsin. Hayatın malın, mülkün seninle kalır ancak böyle olduğu takdirde sen artık aramızdaki yabancısın… İnsanların arasındasındır ama insan olma hakkını yitireceksin. Sana duyulan saygıyı yitireceksin. Özgürsün, istediğin gibi düşünebilirsin ancak sana bahşedilen bu yaşam ölümden de beter…

Özgür –mış gibi

Sözünü ettiğimiz çoğunluğun içerisinde çıkar sağlayan sınıflar seve seve bile isteye iktidara boyun eğeler. Gelgelim halk da yapar bunu ama neden yapar? Zayıflıktan, süregelen alışkanlıktan ya da cehaletten veya belki de iktidara sahip olan kişiye duyduğu sevgiden… Kendi iradesini iktidarın iradesine feda etmekten kıvanç duyar. Bir fikre katılıyor –muş gibi görünmek suretiyle itaat etmek yukarıda bahsini açtığımız özgürlüğün çerçevesi içinde dolaşmaya da bağlanabilir. Böylece bahsettiğimiz çoğunluk ruhsal bir bağımsızlığa, özgür düşünceye sahip olmanın huzuru içerisindedir.

En nihayetinde ölçüsüz bir gücün meydana getirdiği adaletsizliğe, zorbalığa, çoğunluğun zorba durumunda bulunurken bile düştüğü alçakça duruma, fikirlerin, değerlerin önemsizleştiği, insanların alçaldığı vaziyetlere değinmeye çalıştık. Bunlara ek olarak kaydedilmesi gereken şeyse zorbalığın öyle ya da böyle mutlaka kaybedecek olduğudur. Gücü, kuvveti, koşulsuz yetkiyi suiistimal eden zorbalık önünde sonunda yok olacaktır.

*Tocqueville, A. D. (2021). Çoğunluğun Zorbalığı. (İ. M. Uysal, Çev.) Can Yayınları.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tuğçe Küçük Arşivi