Çoklu baro sisteminin getirdikleri…

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 8, 2020 / 06:57

Mevzuat adıyla “Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi” ya da kamuoyunca bilindiği şekliyle “Çoklu Baro” sisteminin önünü açacak düzenlemenin TBMM’deki ilk aşaması tamamlandı.
Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AKP’nin gündeme getirdiği ve ittifakın küçük paydaşı MHP’nin desteklediği kanun teklifi, yurt genelinden baro başkanlarının Ankara’ya yürüyüşü ve avukatlara başkentte polis müdahalesinin gölgesinde, hazırlandığı şekliyle hiç değişikliğe uğramaksızın TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçti.
Şimdi sıra TBMM Genel Kurulu’nda… Kanun teklifi, büyük bir aksilik olmazsa komisyondan geçtiği biçimiyle yasalaşacak. Ve böylece Türkiye yargı sisteminde yepyeni bir dönem başlayacak.
TBMM’deki komisyon çalışmalarında kabul edilen 28 maddelik kanun teklifinde, aynı kentte birden fazla baro kurulması, baroların Türkiye Barolar Birliği’nde (TBB) temsil edilmesiyle ilgili düzenlemeler, gerek yargı camiasında, gerekse iç siyasetteki tartışmalarda öne çıkan başlıklar oldu.
• • •
Buna karşın aynı düzenlemeler çerçevesinde, mesleki ve siyasi tartışmaların arka planında kalan ancak uygulamada önemli sorunlar yaşanmasına neden olacak bazı düzenlemelere dikkat çekmek istiyorum.
Aynı kentte yeni baro açılmasını sağlayacak sayısal yeterlilik konusu bunlardan birisi. Teklifteki düzenlemeye göre, üye sayısı 5 binden fazla olan baroların bulunduğu kentlerde en az 2 bin üyenin bir araya gelmesiyle yeni baro açılabilecek. Teklifteki koşula uyan şimdilik üç kent var: Ankara, İstanbul ve İzmir.
Bu noktada, örneğin 2 binden biraz fazla üyenin katılımıyla kurulan yeni baroda oluşacak görüş ayrılığı sonunda yaşanacak ayrılma süreciyle birlikte üye yeterlilik sayısında sıkıntı yaşayacak baroların, yeniden yeterliliği kazanmak amacıyla başka barolardan üye transferi yapması gerekebilecek. Faaliyetini sürdürebilmek amacıyla yeterli üye sayısına ulaşmak için gerekli bu transferlerin mutlaka maddi ya da manevi bir karşılığı olacaktır. Tıpkı Türkiye siyasetinde her dönem yaşanan örneklerinde olduğu gibi.
Ya da tam tersi, faaliyetinden rahatsız olunan bir baronun transfer yoluyla üyelerinin yeterli sayıdan aşağı çekilmesi sağlanarak kapanmasının yolu açılabilecek.
• • •
İkinci olarak, avukat aidatları üzerinden TBB’de oluşan para havuzunun paylaşılması konusu var. Bilindiği üzere, halen Türkiye’de avukatlık yapmak isteyenlerin ödemekle yükümlü oldukları bir aidat var. TBB’de biriken bu aidatlar, yine TBB yönetimince ihtiyaç sahibi barolara dağıtılıyor. Baro yönetimleri, bu katkıları genellikle baroların gayrimenkul sahibi olması için kullanıyor.
Yeni sistemin yürürlüğe girmesiyle birlikte TBB’nin bu paraları nasıl dağıtacağına yönelik TBMM Genel Kurulu’na gelen teklifte düzenleme bulunmuyor. Malum, para toplama ve toplanan paraların ihtiyaç sahiplerine dağıtılması, son yıllarda ülkede ciddi sorun haline geldi. Yaşanan kimi örnekler nedeniyle kamuoyunda ciddi kuşkular mevcut. Uygulamanın başlamasıyla birlikte bu konuda sorunlar yaşanabilir.
• • •
Bir diğer başlık, yeni kurulacak barolara yapılacak üyelik başvurularının kabul edilip edilmemesi meselesi. Yeni düzenlemede, barolara yapılacak üye başvurularında yaşanacak sorunlar TBB ya da Adalet Bakanlığı’nca çözüme kavuşturulacak.
Bunu bir örnekle açıklamak daha uygun olacak. Örneğin 2 bin 100 üyesi olan bir baroya, 2 bin 200 kişilik bir grup üye olmak istediğinde yapacağı başvurunun baro yönetimince kabul edilmemesi halinde yaşanacak soruna ilk etapta TBB müdahil olacak. TBB’nin onay vermesi, söz konusu baronun mevcut yapısı ve yönetimi tamamen değişebilecek! Böylece TBB’nin, baroların yönetiminde belirleyici olmasının önü açılacak. Sistemin, faaliyetinden memnun olmadığı baro için bu yöntemi uygulaması olası hale gelecektir.
Bu örneği çok ütopik görmeyin. Burası Türkiye, yarın neyle karşılaşacağımızın belli olmadığını hatırlatmak isterim.
• • •
Yine barolara ait ortak kullanım alanları mevcut. Mesela adliyelerde baro üyeleri için ayrılmış özel alanlar bulunuyor. Keza, baroların kendilerine ait olan binaları var. Yeni düzenlemeyle, TBB bu alanların kurulacak barolar arasındaki paylaşımında söz sahibi olacak.
TBB, bu alanların tahsisinde istediği gibi hareket edebilecek. Mesela, İstanbul’da deniz gören katları kendisine yakın baro ya da barolara tahsis edebilecek olan TBB, faaliyetini beğenmediği baroya aynı binanın bodrum katını çalışma alanı olarak gösterebilecek!
• • •
Düzenlemeden sonra yargı sistemine katılacak olan genç avukatların durumu çoklu baro sisteminin sorun yaratacak başlıklarından olacak. Zira, barolar mesleğe yeni giren ya da girecek olan avukatları üye yapabilmek amacıyla bir çok olanak sunacaklar. Bu olanaklar maddi ve manevi karşılıklı olabilir. Ve bu olanaklar elbette siyasi iktidara yakın olan barolar için daha güçlü ve kapsamlı olarak üye adaylarına sunulacak.
Bu noktada barolara kayıt yaptırmak zorunda olacak üye adayı avukatlar, maddi ve manevi güçlü olanaklar ile mesleki etik – ilkeler, ideoloji ve ideal arasında çelişkide kalacak. Uygulamanın başlaması halinde zaman bize genç avukatların nasıl tercih yaptığını gösterecek şüphesiz.
Bu verdiğim örnek ve olasılıklar ilk başta varsayım olarak gözükebilir. Ancak az önce okuduğunuz üzere, bu toprakların özelliğini ve adının Türkiye olduğunu unutmamanızı öneririm.
• • •
Çoklu baro sisteminin oluşmasını sağlayacak düzenlemeyle ilgili hukukçu Ömer Süha Aldan’la konuştum. Savcı olarak yargıya hizmet eden Aldan, CHP’den milletvekili olarak TBMM Adalet Komisyonu’nda CHP üyesi ve sözcüsü olarak görev aldı.
Aldan’la sohbet ederken, görev yaptığı dönemdeki komisyon çalışmaları sırasında kendi yaşadıklarını da anlattı. Aldan, “Çoklu baro sistemi, Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na verdiği tepkiye yanıt değildir. Bu konu eskiden beri süregelen bir konudur. Benim Adalet Komisyonu’nda görev yaptığım dönemde de AKP’liler, bu konuyla ilgili yoklama yaptıklarında biz hep karşı çıktık. Bu durum aslında, AKP’deki ‘Biz her şeye muktediriz. Buna rağmen nasıl olur da barolar bizim olmaz’ düşüncesinin sonucudur. Özellikle İstanbul Barosu çok güçlü ve demokratlarca yönetiliyor. Ayrıca çok geniş olanakları var. İktidarın ‘Biz hâkim olmak istiyoruz’ görüşünü dikkate almak gerekir ” değerlendirmesini yaptı.
Aldan, “Bu konuyu uzun vadeli düşünmek lazım. Teklifin yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesi’ne gidilecek. Anayasa Mahkemesi, ‘Ankara, İstanbul ve İzmir’in ne özelliği var? Çoklu barolar kurulurken sayısal sınırlamayı kaldırıyorum’ görüşünü verirse ne olacak?” diyerek endişelerini dile getirdi.
• • •
Çoklu baro uygulamasının yasalaşması halinde yargı sisteminde çok önemli bir düzenleme yapılmış olacak.
Sonuç olarak avukatlar, hangi dünya görüşünde olurlarsa olsunlar hep özgürlüklerden yanadırlar. Mesleğin doğası budur. Aynı zamanda yine hangi tarafta olurlarsa olsunlar güçlü bir meslek dayanılması vardır. Profesyonellik üst düzeydedir.
Düzenleme yapılırken, siyasi iktidarın bu parametreleri dikkate alması elzemdir.

Tolga Sardan

Tolga Şardan 1968’de Ankara’da doğdu. 1988’de Ankara Rüzgârlı Sokak’ta Ulus gazetesinde mesleğe adım attı. 1989’da Milliyet gazetesine geçen Şardan, 2015’te gazetenin Ankara temsilci yardımcısı oldu. Meslek hayatı boyunca Türkiye’yi yakından ilgilendiren pek çok olayı ve süreci takip etti. Kariyerinin neredeyse tamamı güvenlik ve yargı alanında geçen Şardan, 2013-2018 yılları arasında Milliyet gazetesinde “Büyüteç” adlı köşeyi yazdı. Halen HalkTV’ye ait internet sitesinde günlük yazılar kaleme alan Şardan, haberleriyle Abdi İpekçi, Çetin Emeç ve Muammer Yaşar Bostancı adına verilen ödüllerin yanı sıra, meslek örgütleri ÇGD ve TSYD tarafından da ödüle layık görüldü. Şardan, kitabı hazırlama amacını, “gelecek kuşaklara sağlam ve kıymetli miras bırakma” olarak açıklıyor.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top