Çöplü topraklar üzerinde

Vatanı sevmek nedir? Yaşadığınız ülkenin havasını, suyunu, toprağını sevip korumuyorsanız vatansever, milliyetçi, yerli ve milli ya da ulusalcı sayılır mısınız? Yeri geldiğinde bir karışını vermeyeceğinizi, ırmağının akışına öleceğinizi söylediğiniz ülkenize, birkaç kişinin para kazanması için çöplük muamelesi yapılmasına imkân veriyor ya da ses çıkarmıyorsanız hançerenizi yırtarak marş söylemeniz ne işe yarar?

Başta plastik atıklar olmak üzere çöpü geri dönüştürmek küresel bir sorun haline geldi. Başka ülkelerin doğal kaynaklarını sömürerek kendi kalkınmalarını yaratan ülkeler, bu kalkınmanın tetiklediği tüketimden kaynaklanan çöpün geri dönüşümünün yaratacağı etkileri kendi ülkelerinde görmek istemiyor. Özellikle tehlikeli veya bertarafı zor ya da maliyetli atıkları başka ülkelere gönderiyor. Böylece doğal kaynaklarını alıp götürdüğü, emeğini sömürdüğü ülkeleri, kendi ürettiği çöpler için çöplük haline getirerek bir kez daha sömürüyor. Maalesef ülkemiz de gelişmiş ülkelerin çöplerinin gönderildiği yerlerden biri haline geldi. 2019 yılında 582 bin ton, 2020 yılında 660 bin ton plastik atık Avrupa’dan Türkiye’ye getirildi.

Plastik atıkların ülkemize getirilmesine karşı oluşan tepkiler üzerine 18 Mayıs 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğle “polimer atık” yani plastik atık ithalatı yasaklandı. 2 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe giren bu yasak sadece birkaç gün dayanabildi. 10 Temmuz 2021’de ülkemize getirilen çöpler için “sıkı denetimler” yapılacağı teminatı verilerek yasak kaldırıldı. Elbette kimse “sıkı denetim” sözüne inanmadı ve 2021 yılında Avrupa’dan Türkiye’ye gelen plastik atık miktarı 685 bin tona yükseldi. Greenpeace tarafından 2021 yılında hazırlanan raporda, bırakın sıkı denetimi İngiltere ve Almanya’dan ithal edilen binlerce ton plastik atığın geri dönüştürülmeyip, Adana çevresindeki yol kenarlarına, tarlalara, derelere, nehirlere ve denize döküldüğü, açık alanlarda yakıldığı yazıldı.

Greenpeace’in raporu geçen hafta yapılan bir haberle bir kez daha doğrulanmış oldu. Bloomberg haber ajansından Kit Chellel, Londra’daki çöplerin nereyi gittiğini takip etmek için üç çöp poşetine GPS cihazı koydu. Bu poşetlerden ikisi Hollanda, Almanya ve Polonya üzerinden Adana’ya geldi. İşin kötü yanı çöp poşetlerinin gelip kaybolduğu yerde bu atıkları geri dönüştürecek tesis bulunmuyor.

Çıkan haberlere karşı açıklama yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, “görüntülerin yeni olmadığını” ve “bahsedilen alanda tehlikeli atığa rastlanmadığını” açıkladı. Elbette açıklamada yer alan “tehlikeli atık” ve “bahsedilen alan” vurgusu kimsenin dikkatinden kaçmadı. Zira bakanlık, tehlikeli atıktan bahsederken habere konu olayın plastik atık ve çöp olduğunu ve haberde bahsedilen alan dışında bir alana mesela hemen yakındaki dere kenarlarına bakıp bakmadığını açıklamış olmuyor. Basit bir kelime oyunu ile olayı gizleme çabasına giriyor. Oysa bakanlığın bulamadığı çöpleri CHP Adana milletvekili Burhanettin Bulut, çöp alanı olmayan bir yerde kısmen yakılmış kısmen öylece atılmış halde buldu ve durumu kamuoyu ile paylaştı. Zaten bölgede yaşayanlara sorduğunuzda size kolayca gösterebilecekleri açık alanlara, dere kenarlarına bakarsanız yabancı ülkelerde satılan ürünlerin ambalaj ve plastik atıklarını görmeniz mümkün.

O nedenle en başta sorduğumuz sorulara kısa cevaplar verelim. Vatanı sevdiğini söylemek öyle sözle, marşla, hamasetle, elinizi şekilden şekile sokan parmak hareketleri yapmayla olmaz. Vatanı sevmek, vatanın toprağına, ağacına, kuşuna, doğal kaynaklarına sahip çıkmayı gerektirir. Elin kendi ülkesine kıyamadığı için imha etmediği çöpü buraya getirip derelere döken, yakan, Çukurova’nın bereketli topraklarının “çöplü topraklara” çevrilmesine göz yuman hiç kimse “sıkı denetim yaptığını” ve vatanını çok sevdiğini söylemesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aydın Arşivi