Çözüm kapanmada değil aşılamada

Önceki gün açıklanan günlük koronavirüs tablosunda vefat eden sayısı 396 idi. Bu sayı, bugüne kadar bir günde en çok can kaybı anlamına geliyor. Test sayısı azaldığı için vaka sayısı azalıyor görünse de günlük vefat eden sayısında düşme olmaması, pandemiyle mücadelede başarısızlığın tescilidir.

Dahası kamuoyundaki algı, açıklanan rakamlara hala güven olmadığı yönünde.
Gerçek rakamları bilen yetkililer bu yüzden olsa gerek, 18 günlük “tam kapanma” kararı aldılar.
Ancak hepimiz biliyoruz ki, bu kapanma yoksullar, küçük esnaf ve buralarda çalışanlar için. Üretim sektöründe olan işçilerin yüzde 70-80’i çalışmaya devam ediyor.
Yine kısıtlama kararı öncesi başlayan “Covid göçü” siyasi iktidar kadar halkın da durumu yeterince ciddiye almadığını gösteriyor.
Yazlık yerlerin doluluğunu, gidişten sonra dönüş yolundaki trafiği düşündüğümüz zaman Türkiye’nin koronavirüsle bir süre daha yaşayacağını gösteriyor.
Açıkça ifade edelim ki, hiç kimse evet hiç kimse konforunun bozulmasını istemiyor.

RAKAMLAR BİZE DİYOR?
2020’de yaklaşık 8.5 ayda toplam vaka sayısı 2.208.652 iken 2021 ilk iki ayında vaka sayısı 492.936’dır. Yine ilk 8.5 ayda hayatını kaybeden vatandaş sayımız 20.881 iken yılın ilk iki ayında bu sayı 7.688’dir.
Peki Mart-Nisan 2021’deki değişim?
Ocak-Şubat ayında vaka sayısı 492.936, vefat sayısı 7.688 iken; Mart-Nisan ayında vaka sayısı 2.119.003 ve hayatını kaybeden vatandaşımızın sayısı 11.562’dir.
Diğer yandan 2021 ilk dört ayındaki artış 2020’deki 8.5 ayın iki katı kadardır.
Bütün bunlar bize siyasi iktidarın almadığı tedbirlerin maliyetini gösteriyor.
Şubat ayı boyunca lebaleb dolu salonlarda yapılan kongreler ve devamında 1 Mart’ta başlayan açılmanın sonucunu yukardaki tabloda net biçimde görüyoruz.
Özetle yukardaki tablo siyasi iktidarın keyfiyetinin fotoğrafını göstermektedir.

BABACAN’IN GÖRDÜĞÜ GERÇEK
Bu bağlamda başka bir keyfiyet ise kapanma kararı ile birlikte alkol satışı konusunda yapmak istediği oldu-bittidir.
Siyasi iktidarın yasallığı artık “yazılı” kurala değil “sözlü” ifadeye bağlamak istemesinin örneğini yaşadık içki satışında konusunda.
Hukuki hiç bir düzenleme yokken İçişleri Bakanı ya da bazı yetkililerin açıklaması ile içki satışına konmak istenen yasak, bu keyfiyetin ifadesidir.
Bu konuda Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın yaptığı şu tespit önemlidir. Babacan Deniz Zeyrek’e verdiği söyleşide, “Ben salgınla alkol yasağı arasında mantıksal hiçbir bağ kuramıyorum. Alkol yasağıyla zihinlerinin gerisinde başka bir sebep var mıdır? ‘Fırsattan istifade ne kadar yasaklasak o kadar iyidir’ mi diyorlar?
Asıl konu tuzak kurmak. Muhalefeti seçtikleri bazı konularda kendi peşlerine düşecek ya da yaptıklarına itiraz edemeyecek noktaya getirmekten fazlasıyla hoşlandıklarını görüyorum. Öyle temalar buluyorlar ki muhalefet desteklemek ya da sessiz kalmak zorunda kalıyor.
Ramazan ortasında herhangi bir muhalefet partisi çıkıp ‘niye bu yasağı koydunuz, alkol satılmalı’ dediğinde muhafazakâr kitle üzerindeki etkiyi biliyorlar, ölçüyorlar ve böyle yönetmeye çalışıyorlar ama lafla peynir gemisi yürümez. Hükümetin yaptığı söylemle algıyla gidebildiği yere kadar götürmeye çalışmak, muhafazakârları da etraflarında tutmaya çalışmak. Bu tür yöntemler iktidar açısından birkaç ayı kurtarır da yılları kurtarmaz. Bu kötüye gidiş eğilimini durdurmaz. Bunu sahada görüyoruz. Hükümetin işi artık çok çok zor.” tespitini yapıyor.
Bu tespitler çok önemli.

Önemi şurada; Siyasi iktidar, önceki dönemlerde izlediği yanlış politikalar yüzünden dış politika ve güvenlik konularında karşı karşıya geldiğimiz sorunlar karşısında muhalefeti yanına çekiyordu. Gara Operasyonu’na kadar siyasi iktidarın bu stratejisi işledi.
Ali Babacan, aynı stratejinin bu kez de alkol üzerinde yapılmak istendiğini söylüyor ki, doğrudur.
Ne yazık ki, diğer muhalefet liderleri bu konuda Babacan kadar cesur olamadılar.
Son olarak ifade edelim ki, Türkiye’nin pandemi ile mücadelesinde başarının yolu, olmayan tam kapanmadan değil aşılanmadan geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi