ÇÖZÜM MÜ ÇÖZÜMSÜZLÜK MÜ?

ÇÖZÜM MÜ ÇÖZÜMSÜZLÜK MÜ?
Salgın büyüyor, can kaybı sayısı, hasta sayısı tüm dünyada hızla artıyor.Çaresizlik, kaynakların yetersizlikleri insanları umutsuzluğa sevk ediyor.Evlerinden çıkmayan insanlar daraldı, çalışmak zorunda olup dışarıdaolanlar...

Salgın büyüyor, can kaybı sayısı, hasta sayısı tüm dünyada hızla artıyor.
Çaresizlik, kaynakların yetersizlikleri insanları umutsuzluğa sevk ediyor.
Evlerinden çıkmayan insanlar daraldı, çalışmak zorunda olup dışarıda
olanlar çok yoruldu. Sadece tıbben değil ekonomik olarak da ayakta kalmaya dair gidişat hiç görünmüyor.
Ve insanlar, devleti yanında görmek istiyor. Yakınlarına, sevdiklerine dokunamayan insanlar, devletin kendilerine dokunmasını umutla bekliyorlar.
Virüsün memlekete buluşmasının ardından bir dizi tedbirler gerçekten
ihtiyacı olanlardan ziyade memleketin kaynaklarını tüketenlere derman
olduğu anlaşıldı. İlim adamları, salgına karşı önlemler kapsamında ev alma
kolaylığının nasıl bir mucize yaratacağını hala araştırıyor.
Aynı ilim adamları, bir süre sonra tamamen durdurulacak uçak seferleri
ile ilgili KDV indirimi konusuna kilitlenmiş durumda. Diplomasını yırtıp atan var bu aritmetiği çözemediği için.
Alkışlarla destek olunan sağlık çalışanlarına yönelik Şiddet Yasası teklifini, sırf muhalefet gündeme getirdi diye Meclis’te reddedilmesini anlayan bulunamadı.
O arada yoksula, muhtaca yardım için sınırlı kaynaklarının yanına yurttaşın yardımlarını ekleyip çabalayan belediyelerin hesaplarına el konulması salgının en az hasarla atlatılması için önemli bir adım olarak kayıtlara geçti.
Vakaların yüzde 60’ının yaşandığı İstanbul’da halkın oylarıyla üst üste iki
kez seçilen Belediye Başkanı günlerdir kentte sokağa çıkma yasağı uygulanması için yalvarıyor. Bu talebi, “İnsanları eve hapsedip darbe yapacaklar” komplosunu kuran ve acilen hekim kontrolüne alınması gereken tipler karantinada mı, kimse bilmiyor.
TASLAKTAN KURNAZLIK ÇIKTI
Sendikalar daha ilk günden işten çıkarma yasaklansın diye bas bas bağırdı. Sonunda işitildi sanıldı. Karar alındı, bir taslak hazırlandı. Taslağın adına kocaman harflerle işten çıkarma yasağı adı kondu. İçinden büyük bir kurnazlık çıktı.
Hükümete muhalif olsun, hükümet ile aynı çizgide olsun sendikalar, DİSK,
TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ayağa kalktı. İşçiler “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olur, bu taslak kabul edilemez” dedi.
İşçilerin maaşlarından kesilen ve İşsizlik Fonu’nda biriken paralar şu
dönemde işsiz kalanlara hakkıyla verilmek yerine kurnaz bir formülle en
az şekilde para verilmesi planlandı. Bir kez daha işçiden değil patrondan yana olduklarını beyan ettiler.
Ve meşhur maske meselesi. Çok basit bir şekilde bırakın belediyeleri
sadece muhtarlar eliyle dağıtılabilecek maskeler için karar üzerine karar
alındı. Ortada hala maske yok. Ama maskesiz sokağa çıkmak yasak.
Bu coğrafya dünya savaşları gördü. Kurtuluş Savaşı mücadelesi verdi,
halkını, toprağını satanlara rağmen dimdik güçlü bir Cumhuriyet kurdu.
Cumhuriyet sadece bir isim değildi.
Kurumlarıyla, kuruluşlarıyla, hastaneleriyle, fabrikalarıyla, yardım örgütleriyle bir Cumhuriyet. Nerede bunlar? Arazi fiyatlarına satıldı. İntikam alınırcasına tek tek kapatıldı.
Bu kadar da olmaz dediğimiz her şey oldu. Olmayan kalmadı. İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı görevini yürüten “liyakatli” bir memur. Yoksul, yardıma muhtaç bir yurttaşa sosyal medya üzerinden “Geber” mesajı gönderdi. Geber. Görevi yoksullukla mücadele etmek olan bu memur, nefis bir özet geçti hepimize.
Belki de bu yüzden şaşırma, tepki gösterme, itiraz etme duygumuzu yitirdik. Belki de bu yüzden isyan etmiyoruz.
Alıştık, alıştırıldık.
Bu böyle gider mi?