Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için proje önerileri

Zamanın kavşak noktasındayız;
Yeni bir bin yıla başladık, yeni bir yüzyılın ilk çeyreğindeyiz ve Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girdik.
Bugün, yalnız bir zaman değişimi/dönümü değil her anlamda dünden farklı bir süreç yaşanıyor. Bu gün yaşadıklarımız, bir sonuç olmaktan öte yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor; geleceğin temelleri kuruluyor.
Zamanın kavşak noktasındayız; Dünyada her şey; hukuk, siyaset, uluslararası ilişkiler, ittifaklar, sistemler, sosyal ve çalışma hayatı, teknoloji, hatta bildiğimiz hemen her şey değişiyor; “Yeni Normal” diye bir süreç başlıyor.
Bundan 30 yıl önce “Türkiye’yi ateş çemberine alırız” diye tehdit edenler bugün ABD başkan adayı olarak yine sahnedeler.
Ülkemiz, bugün, dört bir yandan kuşatılmakta ve çatışmaya zorlanmaktadır.
Özellikle Akdeniz’de, Türkiye dışındaki ülkelerin tamamı ikili veya çoklu anlaşmalar yaparak Türkiye’yi Akdeniz’e çıkamaz hale getirmeye çalışıyorlar. Doğu Akdeniz’in yeni bulunan doğal gaz rezervlerini Türkiye’yi dışlayarak paylaşıyorlar. Rusya, ABD ve AB ülkeleri, Türkiye karşıtı bu cepheye tam destek veriyorlar. Etrafımızda yeni düşman mevzileri kazılıyor.
Mütefiklerimiz(!) ABD, Yunanistan’ın Dedeağaç bölgesinde ve Güney Kıbrıs’ta yeni üstler açıyor, Suriye’de PKK devleti kuruyor, bize örtülü silah ambargosu uyguluyor; parasını ödediğimiz savaş uçaklarını vermiyor. Fransa, GKRY’ne savaş uçakları ve uçak gemileri gönderiyor, Almanya, Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı destekliyor. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE, ABD’nin himayesinde İsrail’le bölgesel stratejik iş birliği sözleşmeleri imzalayarak bize karşı yeni bir cephe açıyorlar.
Rusya, Suriye üzerinden Akdeniz’e yerleşiyor, Ermenistan’ı, Azerbaycan’a/Türkiye’ye saldırtıyor.
Tam bir düşman kuşatması altındayız.
Türkiye sınırlarını korumak için ırak, Suriye ve Akdeniz’de asker bulundurmak mecburiyetinde bırakılıyor.
Yetmiyor, 4 milyon Suriyeli sığınmacının yükünü taşıyoruz.
Yetmiyor, ekonomik araçlarla sürekli saldırıya uğruyoruz.
Yetmiyor, Milletimiz, farklılıklar üzerinden ayrıştırılmaya, milli kimlik ve milliyet duygusundan uzaklaştırılmaya çalışılıyor.
Kısacası tarihimizin çok zorlu bir sürecinden geçiyoruz.
Ümit edelim ki bu yaşananlar yeni Türkiye’nin doğum sancıları olsun. Bu gün birçok anlamda yaşadığımız sorunlar canımızı acıtsa da aslında yeni yüzyıl için karar vermemizi kolaylaştıracak mahiyettedir.
Sonucun sorgulamasında kendimize acıyarak(kahrol düşman) veya kendimize kızarak(biz adam olmayız) kolaycılığa sığınmamalıyız.
Bir gerçekle yüzleşmeye cesaret etmeliyiz; Yeni bir yüzyılın ilk çeyreğindeyiz ve dünyanın en değerli coğrafyasında yaşıyoruz. Bu coğrafyada güçsüz olanlara hayat hakkı tanımazlar. Başkalarının yazdığı senaryolara(Şark meselesi) itiraz etmezsek bilelim ki o senaryo kaderimiz olacaktır.
Dünyanın küresel güçler tarafından yeniden paylaşıldığı/ülke sınırlarının yeniden çizilmeye çalışıldığı bir süreçte ayakaltında kalmamak için kendi geleceğimizi kendi kararımızla belirlemeliyiz.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılın başında “zamanı ve mekânı” gelecek hedeflemesi olan bir proje kapsamında yeniden tanzim etmeliyiz. Bu defa kararı kendimiz vermeliyiz; “konjonktüre” teslim olmamalıyız. 20. Yüzyılın soğuk savaş şartlarında belirlenen konumumuzu bu yüzyılda devam ettirmenin bize bir faydası olmayacaktır.
“Kendi Gerçeğimizi” yeniden keşfetmeliyiz. Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadeleyi yeniden hatırlamalıyız/hatırlatmalıyız.
Bölgenin hatta dünyanın en kadim milleti olan Türkler, dünyanın en değerli coğrafyasında (Asya, Avrupa ve Afrika’nın buluşma noktasında) 10 milyon kilometrekare toprağı, yaklaşık 300 milyon nüfusu, 7 bağımsız devleti, Rusya içindeki özerk cumhuriyetleri, akraba toplulukları, Balkanlar’da, Kafkasya’da, Ortadoğu’da ve Afrika’daki “Gönül Dostlarımız”, ile günümüz dünyasında bir “küresel Güç’tür”.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni merkeze alarak mevcut kazanımlarımızdan ve bağlantılarımızdan vazgeçmeden kendimize yeni bir dünya kurmalıyız.
İkinci yüzyılımızın başlangıcında vereceğimiz stratejik karar bu olacaktır, kanaatindeyim. Bu karar, bizim, tarihe, coğrafyaya ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur. Bunun için yolun/zamanın başında, toplumun tüm zihinsel gücünü ve birikimini bir araya getirerek kapsamlı bir gelecek projesi geliştirmeliyiz. Buna mecburuz.
Ne yapmalıyız, neden yapmalıyız, nasıl yapmalıyız, nereden başlamalıyız?
Bu soruların cevaplarını takip ederek Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için “olması gerekenle mümkün olanı(hedefler/pratikler)”, ehemle mühimi gözeterek, üzerinde düşünmek ve tartışmak amacıyla bazı “proje taslakları” önermesi yapmaya çalışacağım.
Öncelikle “evin içine” çeki düzen vermeliyiz.
1-“Birlikte Yaşamak” Projesi
Farklılıklar üzerinden ayrıştırılan ve ortak paydalarından uzaklaştırılan milletimizi cam kırığı yığını gibi beraber yaşamaktan birlikte yaşamaya ve daha ötesinde BİR olmaya ikna etmeliyiz. Yılların ihmali ile oluşan farklı aidiyetleri ortak kimlik ve milliyet duygusu altında toplanmaya; BİR olmaya ve bir ortak gelecek kurmaya ikna etmeliyiz.
Cumhuriyetimizin yeni yüzyılı için bir eylemimiz olacaksa bir ÖZNEYE ihtiyacımız olacaktır. Bu milli kimliğimiz olmalıdır.
BENCE
Başlarken, öncelikle birlikte yaşamak iradesini “toplumsal iman” noktasına getirmeliyiz.
Birlikte yaşamayı içselleştirmeliyiz.
Bu sebeple çok önemsediğim bu projenin mahiyetini, gerekçesini ve yukarıdaki soruların cevaplarını gelecek yazıya bırakalım.
OKU en uzağa atabilmek için YAYI var gücümüzle germeliyiz, bunun için de bastığımız zemin sağlam olmalı/ayaklarımızın altından toprak kaymamalıdır.

  1. Asrı TÜRK ASRI yapacaksak ve buna mecbursak; bastığımız zemin sağlam ve gücümüz çok olmalı… Güç alacağımız zemin milli birliğimizdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi