Daniska, ‘Keşke Meyhanesi’nde Ümit Besen’i ağırlıyor!

Son Güncellenme Tarihi: Nisan 4, 2021 / 13:45

Daniska, Türkiye’nin önemli seslerini konuk ettikleri albüm projeleri ‘Keşke Meyhanesi’nde, bu kez Ümit Besen’i ağırlıyor. Projenin ikinci çalışması olan ‘Serçenin Şarkısı’nda Daniska, Ümit Besen’le birlikte geçmiş ve geleceğe kadeh tokuşturuyor.

NOT: Öncelikle Daniska’ya borçlu olduğum özrü yazayım: Grubun ilk stüdyo albümü ‘Mış Gibi’ ile ilgili kendileriyle yaptığım röportajda Daniska üyelerinin ismini yanlış yazmıştım. Umarım geç kalmış bu özrü kabul ederler.

Daniska grubu bir meyhane açtı. Hayali bir meyhane. Adı ‘Keşke Meyhanesi’. İçinde ne arasanız var. Sevgi, dostluk, özlem, efkar, muhabbet… Bu meyhanede de masalarına kıyak insanları davet ediyorlar. Şarkılar söylüyorlar, dertleşiyorlar. Bu masaya ilk olarak Ezginin Günlüğü’nden tanıdığımız Eylem Atmaca konuk olmuştu. Birlikte, “İnce bir sofra kurup kadehin dudağa değdiği yerde geçmiş günleri anmışlardı.” Böyle sofraların ‘ağır topu’ olmaz, herkesin kafa ayarlıdır ama bu seferki misafirleri tevazu kabul etmez bir şekilde bu sıfatı hak ediyor. Zira Ümit Besen ‘Keşke Meyhanesi’nin yeni konuğu!

‘Keşke Meyhanesi’ Daniska’nın sevdikleri sanatçılarla beraber seslendirdikleri şarkılardan oluşacak albüm projesinin adı. Grup bu projenin ikinci çalışması olan ‘Serçenin Şarkısı’nı Türkiye’nin efsane ismi Ümit Besen’le birlikte seslendiriyor. Daniska ve Ümit Besen ilk şarkıda olduğu gibi bolca nostalji ve alaturka barındıran ‘Serçenin Şarkısı’nda “Gariban rüyası mı/Geçmişin vedası mı/Serçenin şarkısı mı/Parlayan gözlerinde” sorusuna cevap arayarak geçmişi ve geleceği aynı kadehte tokuşturuyor. Detaylar aşağıda!

‘Keşke Meyhanesi’nden başlayalım. Neler var bu ‘meyhanede’?

Daniska’nın, Türkiye’nin önde gelen şarkıcı ve müzisyenlerini misafir edeceği albümün adı, Keşke Meyhanesi!

Keşke Meyhanesi hayali bir meyhane, bu yüzden siz ne isterseniz içinde o var. Özledikleriniz, unutamadıklarınız, çocukluğunuz, gençliğiniz var. Biz geleceğimiz de olsun isteriz! 

Mesela bu meyhanede, Şarlo’ya rakı içmenin inceliklerini öğretebilir, gecenin sonunda Fredi Merküri’den ‘Hep Sonradan’ dinleyebilirsiniz. 

Ama herkesi de kabul etmez hani. Ancak, keyif ehliyseniz, hoş sohbetseniz, gönül erbabıysanız girebilirsiniz.

Bir önceki çalışmanız ‘Kavuşmak İhtimali’nde Eylem Atmaca’yla düet yapmıştınız. Şarkı Klasik Türk Müziği’ne ait ezgiler taşıyordu. Şimdi de Ümit Besen’le düetiniz ‘Serçenin Şarkısı’ yayınlandı. Seviyor musunuz nostaljiyi, arabeski, alaturka müziği? Ne anlam ifade ediyor sizin için? 

Biz tüm müzik türlerini sever ve dinleriz. Zaten bir müzik grubunu oluşturan kişilerin beğenilerinin çok çeşitli olması da oldukça normal. Bunu zenginlik olarak görüyoruz. Tüm bu kelimeler bizim için ‘el işi’ bir dünya demek! Tekrarın çok maliyetli hatta imkânsız olduğu zamanlar. Fotoğraf makinesini de, enstrümanını da, kalemini de ustalıkla kullanman gereken zamanlar. O dönemin yapıtlarındaki estetiği, ustalığı, zarafeti arıyoruz. Sözün özü, biz geçmişten geliyoruz ve orada ne olup olmadığını iyi biliyoruz, ona rağmen özlüyoruz!

Ümit Besen’le yollarınız nasıl kesişti? Şarkı nasıl ortaya çıktı? Ümit Besen ne düşünüyordu sizin hakkınızda? 

Her şey Ümit Besen’in ‘Başka’ albümüyle başladı. Stüdyomuz HaremS’de, bu albümün düzenlemeleri ve kayıtlarının önemli bir kısmında birlikte çalıştık. Grubumuzun bas gitaristi Efe Demiryoğuran, o albümle birlikte, sahnede Ümit Besen’e eşlik etmeye başladı. Tüm bunların ötesinde müzik tutkusuna, eşsiz sesine ve içtenliğine her zaman hayran olduğumuz bir sanatçı Ümit Besen…

Keşke Meyhanesi albümü de bir hayal ürünü aslında! Çok sevdiğimiz, etkilendiğimiz sanatçıları konuk etmek istediğimiz bir çalışma. “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi!” deyip yola çıktık yani! Refüze edilmeyi göze alarak Ümit Besen’e şarkımızı ulaştırması için menajeri Serdar Yılmaz’a ricada bulunduk, kırmadı sağ olsun. Sevgili Ümit Besen aynı gün içinde olumlu cevap verdi. Bir hayali gerçekleştirdi. Hayır deseydi belki de bu albüm hiç olmayacaktı. Sizin aracılığınızla bir kez daha kendisine şükranlarımızı sunuyoruz.

Serçenin Şarkısı’ için web sitenizde, “Mucizelere inanların şarkısı,” tanımı yapılmış. Çok geriye gitmeye gerek yok. Sadece son 1 yılı ele alalım. Korona, siyaset, kültür, sanat, eğitim, şiddet… Nasıl bir ‘mucize’ gerekiyor bunların geçmesi için? 

Bu ‘mucize’de siz nerede duruyorsunuz?

Bizce mucizenin karşılığı özgeciliktir! Bencillikle başa çıkmaya, kişisel çıkarların yerine topluma yararı koymaya çalışmaktır. 

Mesela bizim web adresimiz www.daniska.biz! Dostluk nefreti yensin isteriz… Aslında çok da seçeneğimiz yok ya tüm renklerin önerilerini dikkate alıp yeni bir hayat kuracağız ya da hep beraber yok olacağız. Bakın orada da hep beraberiz. Mucizenin neresinde mi duruyoruz? Biz sevdiğimiz, etkilendiğimiz zamanların ve insanların unutulmaması için müzik yapmaya çalışıyoruz. Müziğimizin, Yeşilçam’ı, Türk müziğinin ustalarını, doksanlı yılları hatırlatmasını istiyoruz. Tabii melodilerin insanı dönüştürme gücüne de inanıyoruz. Fakat bu her insan için geçerli değil, o yüzden çok da anlam yüklememek lazım yani. Aksi olsaydı hırsızlar yatsı ezanını duyunca çalmaktan vazgeçerlerdi.

İkinci sorudaki ‘nostalji, arabesk, alaturka’ gibi kavramlar –özellikle arabesk- günümüzde yeniden çok popüler oldu. Tekstil atölyelerinde yankılanmaya başlayıp soluğu Harbiye Açıkhava’da alan bir olgunun baştan aşağı dönüşümünden bahsediyoruz. Sadece müzikte değil kültürün her alanında toplumun her kesiminden insanlar arabeske ilgi duyuyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? 

Öncelikle bu kazık soru için çok teşekkür ederiz. Üzerine söz söylemek için sosyoloji, müzikoloji, hatta müzik ontolojisi falan bilmek gerekiyor ama yine de cevaplamaya çalışalım. Çünkü “Bilmiyorum” diyeni buralarda pek ciddiye almazlar.

Arabesk sadece müzikte değil hayatımızın her alanında her zaman popülerdi. Gizli gizli dinlendiği zamanlar en güzel örneklerini verdi, biz o dönemleri çok severiz. Zaten bir süre sonra da itibarı iade edildi. Bugünün arabeski ise, ben de varım demenin çok ötesine geçiyor ve kendisini dayatıyor. Bunu yaparken de samimiyetini kaybediyor. Yoksa arabeski ortaya çıkaran koşullar değişmedi, gecekondular hala orada, adaletsizlik ve yoksulluk ülkenin her zaman gündeminde, koşullar aynıyken farklı sonuçlar beklememek lazım galiba. 

Son olarak ‘Keşke Meyhanesi’nde bizleri başka neler bekliyor? 

Müziğin ve tüm müzik emekçilerinin sesinin kısıldığı bu dönemde müzik yapmayı sürdürmeye çalışacağız. Hiçbir ekonomik karşılığı olmadığını bile bile hem de. “Belki orada bu şarkıya ihtiyacı olan biri vardır” diyerek, müzikseverlerin bizi yalnız bırakmayacağını bilerek yeni şarkılar yazacağız. Böyle bir dünyaya daha çok çocuk getireceğiz yani. Şu anda isimlerini veremeyeceğimiz, tüm Türkiye’nin yıllardır hayranlıkla dinlediği çok önemli solistlerle devam edeceğiz. Henüz ulaşamadığımız ama konuk olmalarını çok istediğimiz isimlere de davette bulunacağız. Hatta o kadar ileri gideceğiz ki bize gülecekler, “Siz kimsiniz ulan! Bu ne cüret!” diyen de çıkacak (Tarkan) ama ‘Keşke Meyhanesi’ misafirperver olmaya devam edecek.

Burak Soyer

Burak Soyer 9 Ocak 1986’da Kütahya’da doğdu. 1992 yılında Çanakkale’ye yerleşti. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı’nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Radikal Kitap’ta stajyer olarak gazeteciliğe başladı. 2006-2008 yılları arasında Akşam gazetesi Ekler servisinde muhabir olarak çalıştı. 2008’in sonunda “memleketim” dediği Çanakkale’ye geri döndü. Burada çeşitli yerel gazetelerde görev yaptı. 2010 yılında internethaber.com’da editör olarak işe başladı. 2012 yılında Reklam Store şirketine bağlı 12 sektörel internet sitesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Buradan ayrılıp sözcü.com.tr’de editör olarak işe başladı. Bu dönemde İstanbul Oyuncu Tayfası’ndan oyunculuk eğitimi aldı ve tekrar Çanakkale’ye dönerek Çanakkale’nin ilk özel tiyatrosu Tiyatro Troya’da oyunculuk eğitimine devam etti. Bu eğitimler neticesinde Son Mektup filminde George karakterini canlandırdı. 2009 yılında girdiği Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldu.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top