Demek ki oluyormuş…

Takımlarımızın Avrupa Kupalarındaki maçları tam bir kahır konusu haline geldi. Kuralar çekildiğinde ‘gruptan rahat çıkar’ denilen Beşiktaş’ın 4 maçta sıfır çekmesi, aynı şansa sahip olduğu düşünülen Fenerbahçe’nin çok daha iyisini yapabilecekken olmayacak kayıplar yaşaması, Galatasaray’ın da işi garantiye alacağı noktada takılması gibi durumlar, sürekli eziyete mahkummuşuz gibi bir durum ortaya çıkarıyor.

Elbette ki bunun güçlü bir nedeni var. Avrupa futbolunda son dönemde yaşanan gelişmeye seyirci kaldık. Kendi içimizde yaşanan kötü yönetim sorunu, doğal olarak bu alanda ileri gitmemizi engelliyor. Bitmez tükenmez olmasının yanında hemen hiçbir anlamı bulunmayan tartışma konuları gücümüzü ve enerjimizi tüketiyor. Sorunlarımızı çözemiyoruz, tam tersine o sorunlarla birlikte düpedüz çürüyoruz.

Başta hiçbir anlamı bulunmayan hakem tartışmaları olmak üzere oyuncu yetiştirme konusunda gerekeni yapmayışımız, yabancı oyuncu konusunda bir türlü sağlam bir fikir ve uygulama ortaya koyamayışımız, kulüp yapılarının çöküş derecesinde bozulmasına seyirci kalışımız gibi köklü sorunlar içinde debelenip dururken haliyle uluslararası alanda başarı şansımız kalmıyor. Sorunlarımızı çözmeye çalışmak yerine onlarla birlikte yaşamayı marifet saymamız nedeniyle bugün içine düştüğümüz batakta debelenip duruyoruz. Özellikle Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş yıllardır akıl almaz paralar harcadıkları halde herhangi bir kalıcı başarıya ulaşabilmiş değiller. 2000’de Galatasaray’ın kazandığı UEFA Kupası ve başka bazı sıçramalarımız var ama hepsi o kadar!

Bu takımlarımızın orada başarı için harcadığının çok daha azıyla Benfica, Porto, Sporting, son yıllarda Shakhtar Donetsk, çok daha büyük ve kalıcı başarılar kazandılar. Takımları bizimle aynı çizgide görülen Belçika, İsviçre, Avusturya ekipleri çok önemli işler yaptılar ve bizim üstümüze çıktılar. Sırbistan, Hırvatistan gibi ülkeler tarafından geride bırakılmamız bir yana Kıbrıs Rum Kesimi’nin bile arkasında kalmış olmamız, düpedüz utandırıcı. Son 5 yıldaki dehşet verici başarısızlıklar, takımlarımızın Avrupa’da herhangi bir başarı kazanabileceği yolundaki inancı da ortadan kaldırdı. Bu sezon Beşiktaş ve Fenerbahçe için asıl sıkıntının bu noktada olduğunu görmek lazım. Beşiktaş sakatlıklar nedeniyle çok sıkıntı çekti ama hiç değilse İstanbul’daki Sporting maçında daha iyisini yapabilmeliydi. 4-1’lik yenilgide bu yoldaki inançsızlığın da önemli bir payı vardı.

Fenerbahçe’nin deplasmanda 3-0’la geçtiği Antwerp karşısında İstanbul’daki maçın ikinci yarısındaki perişanlığı açıklanabilir bir durum değildi. Takım neredeyse kendini beraberlikten daha fazlasını yapamayacağına inandırmış gibiydi. Bunda teknik direktörün hatası da açıktı. Nitekim maç sonrasında yaptığı açıklama büyük tepki gördü ve biraz da bu sayede kendine gelmiş olmalı ki, deplasmandaki başarı kazanıldı. ‘Başarmak için önce inanmak gerekir’ gibisinden basmakalıp birtakım lafların peşinde değilim. Dünya kadar sorunumuz ve sıkıntımız varken sadece inanarak bir şeyler başarmanın mümkün olmadığı ortada. Böyle basmakalıp söylemler bizi bir yere götürmediği gibi tıkanıklığa da düşürüyor. Ajax gibi iyi ve doğru çalışırsanız, başarmak için başka etkenlerden medet ummazsınız. Ancak inançsızlığın da yıkıcı bir etken olduğunu görmezden gelemeyiz.

Galatasaray’ın içerde pek parlak bir dönemden geçmezken dışarda yabana atılmayacak sonuçlar almasının yanında Fenerbahçe’nin kazandığı Antwerp maçı, demek ki bir şeyler yapılabiliyor diye düşündürüyor insanı. Belçika takımının kadro değeri zaten Fenerbahçe’nin yarısı. Üstelik, Sarı Lacivertlilerin istemediği Samatta, Frey gibi oyuncularla yoluna devam eden bir takım bu. Böyleyken onları ülkemizde yenemiyoruz. Fenerbahçe o maçı kazanabilse ya da Galatasaray aynı işi başarsa, şu anda Avrupa sıralamasında çok daha iyi bir noktada olabilecektik. Kaldı ki, oradaki durumumuzun ne kadar sıkıntılı olduğunu artık belli bir kesim öğrendi. Gerçi bazı kulüp başkanları hala bu konuyu iyi öğrenemediklerini gösteren türden açıklamalar yapabiliyor ama onun fazla bir önemi yok. Hiç değilse teknik adamlar neyin ne olduğunu biliyordur.

Bu nedenle kalan 2 haftadaki maçlarımız büyük önem taşıyor. Alınacak her puan altın değerinde. Alamadıklarımız ise bizi tam bir batağa düşürecek. Bununla ilgili hesaplamalar 1,5 yıl sonra geçerli olduğundan kafalar biraz karışabiliyor. Şampiyonumuzun ön eleme oynama zorunluluğu geçen aralık ayında kesinleşti, uygulama 2022 yazında olacak. Bugün alamadığımız puanların acısı da daha yıkıcı biçimde 2023 yazında karşımıza çıkacak.
Takım bazında Beşiktaş sezona 30.sırada başladı, şu anda 44.lüğe geriledi. Galatasaray 96.lıkla başladığı bu sezonda 59.luğa yükselmişti. Bu beraberlikle 60.lığa geriledi. Azerbaycan'ın Karabağ takımı 65.sırada. Deplasmanda Basel'i yenerek 10 puanla gruplarında lider durumdalar. Fenerbahçe 112.olarak başladığı sezonda epey gerilemişti. Dün akşamki galibiyetle 111.liğe yükseldi… Fenerbahçe bu sezon hem kendine hem Türkiye'ye yazık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Çakır Arşivi