Emel Yıldırım

Emel Yıldırım

DEMOKRASİ Mİ FAŞİZM Mİ?

Elimizdeki en somut bilgi, bu ucube sistemde iktidara gelmek için yüzde 50+1 oy almak gerekiyor ve hiç bir partinin tek başına 50+1 alma şansı yok, dolayısıyla tek başına iktidar olmak hayal.
Koalisyonları kötüleyerek getirilen bu ucube sistem ittifakları zorunlu kılıyor. Bu da ikinci somut sonuç.
Sürekli kan kaybeden Cumhur İttifakı bir yanda, günden güne oyunu artıran Millet İttifakı bir yanda bu satranç tahtasında hamlelerini yapıyorlar, ittifakları sağlam tutmaya ve genişletmeye çabalıyorlar, başka çare yok.
Cumhur İttifakı’nın en büyük hayali, oyunu istikrarlı şekilde yükselten İyi Parti’yi ittifaka dahil edip, seçim galibiyetini garantilemekti. Ama Genel Başkan Meral Akşener Millet İttifakı’na kararlı şekilde sahip çıkıyor, geri adım atmıyor. Cumhur İttifakı can havliyle çare üzerine çare arıyor. Seçim yasalarında kendi çıkarlarına göre düzenlemeler yapmaktan, Millet İttifakı partilerine saray operasyonları çekmeye kadar uzanan girişimlerini aralıksız sürdürürken, Recep Tayyip Erdoğan bizzat kendisi Oğuzhan Asiltürk’e giderek, oy yüzdesi düşük olsa da Saadet Partisi’nde destek arıyor. Çünkü biliyor, işin şakası yok, bir oy bile çok önemli.
Cumhur İttifakı faşizmi beslerken, Millet İttifakı’nın çimentosunu güçlendirilmiş parlamenter sistem ve demokrasi oluşturuyor. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti’den oluşan Millet İttifakı’na, aynı talepleri seslendiren Gelecek Partisi ve Deva Partisi’nin de katılması muhtemel. Bir de gözönünde bulundurulması gereken önemli nokta, HDP’nin son yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’nın karşısında yer almasıdır. Batı illerinde aday çıkarmayan HDP’nin oylarının CHP’ye kayması, İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehirler ve şehirlerin AKP’den CHP’ye geçmesi unutulmamalıdır.
Partilerin, yol haritalarını öncelikle bu genel tabloyu içselleştirerek çizmeleri şart. Aynı şekilde partililerin de bu bilinçle hareket etmeleri gerekiyor. Kimseyi dışlama, kimseyi ötekileştirme lüksü yok. Biliyoruz ki, önümüzdeki seçimlerin ana eksenini demokrasi mücadelesi oluşturacak. Bir yanda demokrasi isteyenler, bir yanda faşizmi körükleyenler… Demokrasi isteyenler Millet İttifakı’na, tek adam sistemini isteyenler Cumhur İttifakı’na oy verecekler. Ülkenin bu karanlık atmosferinde durum bu kadar basit ve net aslında. O zaman biz neyi tartışıyoruz?
Türkiye’nin kaderinin çizileceği muhtemelen erken yapılacak seçimlere yaklaşırken tüm partilerde ittifak temelli kafa karışıklıkları ve rahatsızlıklar yaşanması normal görülebilir. Her parti için zor bir süreç olduğu muhakkak. Ancak matematik ortada ve en büyük sorumluluk ve olgunluk Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi CHP’ye düşüyor. Hiç tartışmasız demokrasi mücadelesinde en önemli rol oynayan CHP’nin ve CHP’lilerin yanlış yapma hakkı bulunmuyor. Çünkü; geleceği, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden inşa etmek CHP’nin birinci görevi.
Partinin her makamında görev yapan Muharrem İnce’nin “illa cumhurbaşkanı, genel başkan olacağım” tutturması ve peşine takılan üç milletvekilinin sorumsuz, tutarsız açıklamaları bu tabloyu hiç okuyamadıklarının en açık göstergesi. Büyük lider Atatürk’ü dillerine dolayarak bu ağır şartları hiç anlamadan kişisel ikbal peşinde, ham hayaller içinde hamaset yapmak, en başta Atatürk’e karşı saygısızlıktır. Daha da fenası, iktidarın ekmeğine yağ sürmektir. Keza, yerel seçimlerde İstanbul’un alınmasında büyük emeği olan, disiplinli ekip çalışmasıyla iktidarı ürküten, hapse girmesi için her tür zorlamaya maruz bırakılan İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun görevden alınmasını isteme cüretinde bulunmaları, onları Cumhur İttifakının tam yanına taşımıştır.
Yarınları, küçük hesaplar peşinde koşanlar değil, “faşizme karşı demokrasi mücadelesi için büyük özveri ile çalıştık” diyenler kuracaktır. O gün geldiğinde utanç değil gurur duymak en büyük mutluluk olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emel Yıldırım Arşivi