DENİZ PATLICANI VEYA HIYARI…

Denizlerimizde her şey bitti sıra deniz patlıcanına geldi. Bu deniz patlıcanına hıyar da deniyor. Bizde tüketimi yok. Çinliler bayılıyor, kurutup suyunu içiyorlarmış. Cinsel gücü artırdığına inanılıyor, protein değeri hayli yüksek. Çin’de paketlenmiş halde çeşitlerine göre kilogramı 30 ila 150 dolardan satılıyor. Çin ve diğer Asya ülkelerinden rağbet olunca, bizde avlanmasına kontrollü (ne demekse!) izin verildi. Kontrolü av 1 Ocak- 1 Haziran ayları arasını kapsıyor ve bir kota var. Bu kota aşılamıyor derlerse de inanmayın, çünkü denetimler yetersiz.
Çeşme, Didim ve Datça sahillerinde trol teknesine benzeyen teknelerle avı yapılıyor, kumluk alanlarda ve sahile yakın yerlerde yaşadıkları için avlanan tekneleri, dalan dalgıçları kıyıdan izlemeniz mümkün. Avı biraz zahmetli, hava basıncıyla kumlar temizledikten sonra dalgıçlar elleriyle deniz patlıcanlarını topluyorlar.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2019 verilerine göre, bir yıl içinde 230 tekneyle 2 bin 500 ton deniz patlıcanı çıkarılmış, elde edilen ihracat geliri 30 milyon dolar civarında.
DENİZİ TEMİZLEYEN BU HIYAR!
Deniz patlıcanına bizim balıkçımız hıyar da diyor, doğanın bir dengesi var malum. İşte bilim insanları hesap yapmış; bir deniz patlıcanının 150 ton dip kumlarını temizlediği ortaya çıkmış. Yani, İzmir, Muğla ve Aydın’ın koy ve körfezleri biraz daha temiz ise bunda deniz patlıcanlarının da katkısı var.
Bizde bilinen bir olaydır; bir şeyin değeri artarsa kökü bitene kadar yok edilmesi için her şey yapılır. Deniz patlıcanının başına gelen de budur.
Bu yıl deniz patlıcanı avı için izin alan tekne sayısının 400’e çıktığını burada belirteyim. Neredeyse yüzde yüz artış var. Didim Sivil Gelişim Platformu, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın deniz patlıcanı avına izin veren genelgesinin iptali için imzalar topladı ama sonuç alamadı. Çevreciler de Aydın İdare Mahkemesi’ne başvurdular ve bakanlığın genelgesinin durdurulmasını istediler.
Platformun açıklamasında şöyle deniyor:
“Geçmiş yıllarda, Çeşme, Didim ve Datça’da deniz patlıcanı avına izin verilmiş, ortaya çıkan kirlilik yıllarca sürmüştü. Bu genelge doğal dengeyi bir daha bozacak. Bölge balıkçığını ve turizmi olumsuz yönde etkileyecektir.”
Bu topraklardan dünyaya yayılan buğday ve mercimeği ithal eden AKP iktidarı bunu dikkate alır mı? İhracatta ‘ürün çeşitlenmesi’ uydurmasıyla deniz patlıcanlarının kökünün kurutulmasının önüne geçer mi? 80’li yıllardan beri dolar deyince gözleri dolu dolu olanlardan çok çekti bu ülke.
ORKİNOS BİTTİ, SIRADA DENİZ PATLICANI VAR
Şimdi çok değil, 20-25 yıl önceye gidelim, denizlerimizde orkinos balığı bol avlanırdı. Halkımızın ‘ton’ dediği bu balığa Japonların ilgisi ünlü suşilerinden dolayı malum. Artık orkinos kalmadı denizlerimizde. 80’li yılları hatırlıyorum, İstanbul Kumkapı balık haline sabah saatlerinde her biri 80 kilogramı bulan onlarca orkinos getirilirdi. Boğazda bile görülen orkinoslardan artık kalmadı. Avlanan ‘tombik’ denilen yavruları da deniz çiftliklerinde büyütülüp Japonya’nın yolunu tutuyor.
Kocaman orkinoslardan minicik deniz patlıcanlarına geldik. Vahşi avcılık, sonunu getirene kadar deniz ürünleri avcılığı bu ülkenin kaderi midir?
Karadeniz’de hamsi azlığı bile yunuslara bağlanıyor, okyanus tipi teknelerle yıllarca adeta dibi tarayan dev gırgır ağlarıyla avcılık yapanlar suçu hiç kendilerinde aramıyor.
Ahh üç tarafımızı saran denizler, ne çektiniz bizlerden yahu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi