Denize düşmeden önce yüzmeyi öğrenmek gerekir...

Sanıyorum 4-5 yaşındaydım. O zamanlarda Yeniköy'den denize girilirdi rahat rahat. Rıhtımdan herkes denize atlarken ben de atlamak istedim. Annem "Atla o zaman" dedi. Atladım ve tabii ki yüzme bilmediğim için başladım çırpınmaya. Sonra yanımdan geçen bir lastik bota tutundum. Tüm olan biteni annem ve babam suya atlamaya hazır bir şekilde takip etmişlerdi.

Ancak bot benim istediği yere değil, daha uzak bir yere yanaştı ve ben geriye yürümek zorunda kaldım. Yani bilinçsiz şekilde suya atladığım noktaya. Ebeveynlerim bana önemli bir hayat dersi vermişti. Riskleri keyfe ya da daha az meşakkatli hale getirmenin yolu, önceden hazırlıklı olmak ve öğrenmekti. Bir de, zor durumda kalınca sarıldığımız çözümler bizi arzu etmediğimiz noktalara götürebilir. Onu da anladım.

Bugün gerçekleşen riskler hakkında çok önceden uyarı yapmış kişilerden biri olarak, hayat tecrübem "Ben demiştim" demenin kimseye fayda vermediğini söylüyor. Dolayısıyla kapımızdan içeri girmiş olan tehlikeyle nasıl başa çıkılacağı konusunda yardımcı olmak daha doğru. Özellikle şahıslar ve küçük ticari işletmeler için içinde bulunduğumuz şartlar ortaya çıkmadan yaptığım bazı uyarılar vardı, hatırlatayım…

· Şahsi masraflarınızı ya da işinizle alakası olmayan harcamalarınızı firmaya fatura etmeyin, hem etik olarak yanlış hem de ekonomik olarak zararlı bir davranıştır.

· Harcamalarınızı önceliklendirin, ayakta kalmanızı sağlayacak faaliyetler için kaynaklarınızı kullanın.

· Eğer mevcut kapasiteyi tam olarak kullanamıyorsanız ilave kapasite için yatırıma kalkışmayın.

· Tahsilat imkanlarınızı artırın, alacakları yaşlandırmayın, tahsilatı kolaylaştırmak için yeni metotlar geliştirin.

· Malın tedariki malın fiyatından daha önemli hale geldi, bu konuya ciddiyetle eğilin ve kaderinizi başkalarının eline bırakmayın.

· Döviz maliyetlere karşı TL geliri olan firmaların riskli davranışlar göstermemesi, ödeme ve borç gerçeğine uygun şekilde döviz kurları geri çekildiği her anı değerlendirmesi gerekir.

· Mümkünse ihracatınızı cironuzun en az % 50'i düzeyine getirin.

Tabii bunlar dar boğaz yaşanması öncesinde söylediklerim idi. Bugün bankalar kredi faizlerinde % 30'un üzerini, banka harici finans kurumları ise % 40'ların üzerini zorlarken yukarıda bahsettiklerimizin çoktan yapılması gerekiyordu. Şimdi durum biraz daha zorlaştı diyebilirim.

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİNİ ARTIRARAK ATLATALIM BUGÜNLERİ…
Bugün itibarıyla tamamen yaşamsal fonksiyonları destekleyerek, üretimi durdurmadan, kalifiye personeli kaybetmeyecek şekilde yola devam etmekten başka çare yok. Açıklanan her türlü teşvikten yararlanmak ve bir vergi yapılandırması daha gelirse, "Bize yakışmaz" demeden bunu adeta köprü finansman gibi kullanarak meseleyi yönetmek gerekiyor. Bunun haricinde çalışanlar, tedarikçiler ve müşterilerle teması güçlü tutmak, piyasada olan bitenleri anında duymak için oldukça büyük önem arz ediyor.

Firma sahipleri ve profesyoneller, bu ekonomik şartlarda hem evdekilerin hem de etraflarının zamansız talep ve harcamalarına hem etik gereği hem de rasyonellik gereği "Dur" demeyi bilmeliler. Belki de en zor durum bu. Mesela üst düzey profesyonellerin altına pahalı arabalar çekmek yerine, çalışanların işe geliş gidiş şartlarını ve çevre şartlarını iyileştirmek, verimliliği artırmak için önemli olabilir. Mutsuz insanların çalıştığı yerde verim olmaz sonunda batar, bunu unutmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi