Devleti yönetiyor ama kendini yönetemiyor!

Son Güncellenme Tarihi: Mayıs 2, 2022 / 06:54

Galatasaray’ın geçirdiği berbat sezonun ardından seçimin bir an önce yapılması yolundaki engeller, camiada üzüntü ve tepki yaratıyor. 117 yıllık çınarın bu hale düşmüş olması, sıkıntıyı büyütüyor.

Elbette ki durum son derece tatsız. Fakat aynı zamanda bütün bunlar günlük yani geçici durumlar. Belli bir süre sonra seçim de yapılır, transferler de gerçekleştirilir, yeni teknik direktör de bulunur ve Galatasaray her zaman olduğu gibi şampiyonluk adaylarından biri olarak sahnedeki yerini alır.

İşlerin yolunda gitmeyip şampiyon olunamaması ya da geride bırakmakta olduğumuz sezonki gibi kötü bir sonuç alınması halinde de kıyamet kopmaz. 1973 sonrasındaki 14 yıllık dönemde bu mutluluktan uzak kalınmış olması nasıl ki Galatasaray’ın büyüklüğüne halel getirmediyse şu dönemdeki birkaç yıllık boşluk da çok büyük sorun olmaz.

Medya ve konuyla ilgili hemen tüm tarafların günlük gelişmelerle meşgul olması doğal. Zaten Türk futbolunda çözüm bulunması gereken köklü sorunlar da kimsenin ilgisini çekmiyor, sadece günlük gelişmeler üzerinde duruluyor. Çünkü insanların sadece bunlarla ilgilendiği düşünülüyor.

Bu noktada Galatasaray açısından asıl büyük sorun, 100 yılı aşkın bir dönemde kulübün nasıl yönetileceğine karar verilememiş olması. En az 50 yıldır ısrarla üzerinde durulan kurumlaşma boyutunda da herhangi bir yere varılabilmiş değil. Kulübün nasıl yönetileceğinden tutun da öz kaynak düzeninin nasıl çalışacağı, mali disiplinin nasıl sağlanacağı, sportif başarıda süreklilik için neler yapılacağı gibi konular hep belirsizlik içinde. Asıl vahim olan da bu.

Hayır, bu konuda sadece Galatasaray kötü durumda da ötekiler çok parlak bir noktada filan değil. Tam tersine Sarı-kırmızılılar hepsinden önde ama yine de böyle durumlar yaşanabiliyor. Normal koşullarda Galatasaray’ın bu tür sorunları çoktan çözmüş olması gerekliliği önemli. Çünkü kulübün liseye dayalı olma durumu ona pek çok alanda öncülük misyonunu görevi yüklemiştir. Bugün ülkemizde yapılan sporların büyük bir bölümü lisede başlamış ya da oradan yetişen kişiler tarafından uzun yıllar yönetilmiştir. Bunun da ötesinde Galatasaray Lisesinden hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde ülkeyi yöneten pek çok devlet adamı, diplomat çıkmıştır. Bilim insanları, iş insanları, sanatçılar Galatasaray’ın bu alandaki gücünü ve zenginliğini oluşturur.

Ülkeyi yöneten Galatasaray’ın kendini yönetemez bir görünümde oluşu elbette ki üzücüdür ama geçici bir durumdur. Asıl önemli soruna ise kimsenin kulak asmayacağı ortadadır. Çünkü biz böyle yaşamayı seviyoruz. Günlük nitelikteki gürültü-patırtı hepimizi meşgul ediyor. Bu konudaki anlamsız gevezeliklerden uzak kalmamak için hemen devreye giriyoruz. Asıl sorunun çözümü içinse kimsenin kılı bile kıpırdamıyor. Onun için 100 yıldır hep aynı sorunların etrafında dönüp duruyor, hiçbirini çözemiyoruz.

Asıl sorun futbolumuzun, federasyonun ve kulüplerin yönetilemez durumda oluşu ve bundan doğan perişanlık iken günlük nitelikteki birtakım işlerin peşinde koşmak da bizim kaderimiz gibi görünüyor.

● ● ●

Trabzonspor bu sezonun ilk yarısında şampiyonluğu garantilemişti. Bunu futboldan anlayanlar rahatlıkla görebiliyordu. Hatta Abdullah Avcı’nın geçen sezonki performansı bile şampiyonluk düzeyindeydi. İlk 8 haftada İngiliz hocayla olan kayıplar olmasa bu başarılabilirdi. Bu şampiyonluğun değeri elbette ki çok büyük ama o kadar etkileyici bir hikayesi yok. Zamanında yapılan doğru transferler ve sezon başında Riva’da yapılan çalışmalar zafere ulaşmak için yeterli oldu. İşi rastlantıya bırakmamak için devre arasında da sonuç alıcı transferler yapıldı. 3 büyüklerin inanılması zor perişanlığı da haliyle katkıda bulundu. Özellikle 126 milyon Euro kadro değeri olan Fenerbahçe ile 111 milyonluk Galatasaray’ın yarıştan çok çabuk kopmaları, Beşiktaş’ın da aynı durumu yaşaması bordo-mavililerin işini kolaylaştırdı. Abdullah Avcı da kendisine yönelik yer yer alabildiğine çirkinleşen söylemlere karşı en etkili yanıtı verdi. Onunla birlikte bu başarıda payı olan herkesi kutluyoruz.

● ● ●
Bayramınızı en iyi dileklerimle kutlar, öteki günlerinizin de bayram sevinci içinde geçmesini temenni ederim.

Ahmet Çakır

1952 yılında Kastamonu’da dünyaya gelen Çakır, 1960 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. 1969’da, öğrenim gördüğü Sultanahmet Ticaret Lisesi’nden ayrılıp askere gitti. 1978’de Beyoğlu Akşam Lisesi’ni, 1982’de ise İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Basın Yayın Yüksekokulu’nu bitirdi.
Askerlik dönüşü, ocak 1974’te TRT’de çalışmaya başladı. 1977’de yazmaya başladı. Yazdığı mizahi içerikli yazılar Cumhuriyet’te yayımlandı. Dünyada ve Türkiye’de Sansür adlı çalışmasıyla 1980 Yunus Nadi Ödülleri’nde üçüncülük elde etti. 1982’de, Dostun Ölümü adlı Varlık Yayınevi’nden yayınlanan ve çeşitli öykülerin toplandığı kitap, Akademi Kitabevi tarafından verilen Öykü Başarı Ödülü’nün sahibi oldu. Yazdığı radyo oyunları çeşitli tarihlerde, çeşitli radyo kanallarında yayınlandı. 1985 yılında TRT’den ayrıldı. Ahmet Hamdi Tanpınar romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü tiyatroya uyarladı. İzmir’de seyirciyle buluşan bu oyunla Yunus Emre Ödülü kazandı. İlk olarak 1995’te, Demir Ajans Yayınları’ndan yayınlanan Galatasaray Spor Kulübü Tarihi isimli kitap, temmuz 2011’e kadar yedi kez basıldı. 1996’da yazdığı Fatih’in Aslanları Futbolun Vatanında adlı kitabında 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda mücadele eden Türkiye Millî Futbol Takımı’nı konu aldı. Galatasaray’ın 2000’de kazandığı UEFA Kupası’nın anlatıldığı Türk Futbolu Avrupa Zirvesindeile şampiyonluğa ulaşan takımın teknik direktörlüğünü yapan Fatih Terim’in hayatını anlatan ve Altın Kitaplar’dan yayınlanan O Bir İmparator adlı kitapları 2000 yılında piyasaya sürüldü. 2002 yılında ise, Türkiye’nin Dünya Kupası’nda yer almasının ardından Milli Takım ve Dünya Kupası isimli kitabı yazdı.
2007’de, Galatasaray’ın kuruluşunun 100. yılında Yüzyılın Aslanı adlı kitabı yayımlandı. Bir sonra 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılan Türkiye Millî Takımı’nı konu alan Türk Futbolu Avrupa Sınavında adlı çalışması piyasadaki yerini aldı. 2010’da, Ben Dememiş miydim? adlı spor-mizah türündeki kitabı okurlarla buluşan Çakır’ın son olarak 2011’de, ölümünün 20. yılında Metin Oktay’ın yaşamını konu alan Taçlı Kral: Metin Oktay isimli kitabı piyasaya sürüldü.
Günaydın, Hürgün, Hürriyet ve Fotospor gazetelerinde çalıştı. Spor, Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl ve Radikal gazetelerinde spor yazarlığı yaptı

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top