Devr-i sabık

Muhalefet iki yıl önce AKP’yi büyük şehirlerde, hele de İstanbul’da sandıkta yenebilmiş olmasına rağmen, aynı başarıyı ülke çapında da gösterebileceğine pek de inanır görünmüyordu yakın zamana kadar.
Ama bir süredir durumun değiştiğine, siyaset dünyasında da kamuoyunda da yeni bir ruh hali oluştuğuna tanık oluyoruz. “Bunlar hayatta bırakmazlar… Ne yapar eder iktidarda kalırlar… Savaş çıkarırlar da yine gitmezler…” lafları daha az duyuluyor.
Türkiye’nin özlediği değişimin artık mümkün ve de yakın olduğunu görmeye başladı herkes. AKP’nin söylem hegemonyası kırıldı. Vatandaş AKP’nin önümüze koyduğu gündeme mahkum olmadığını hissediyor.
Öncelikle muhalefetin kendine güveninin arttığı görülüyor. Doğru şeyler yapıyorlar. Somut programlar ortaya koymaya başladılar. Ülkenin kaynaklarının, birikiminin ve kadrolarının demokrasiyi de ekonomiyi de ayağa kaldırmaya yeterli olduğu konusunda ikna edici bir söylem yakaladılar.
HDP de, geçen hafta ilan ettiği tutum belgesiyle değerli bir katkıda bulundu yenilenme arzusuyla oluşan işbirliği ortamına.
Değişen siyasal iklim halkı da sarıp sarmalıyor. Muhalefetin kendine güvenen ve etrafa da güven veren duruşu, uzlaşma kültürünü önceleyen yaklaşımı heyecan yaratıyor.
İktidar kanadında ise saklayamadıkları bir -hadi panik demeyelim- huzursuzluk, yorgunluk, tükenmişlik seziliyor. Söylemde bile bocalıyorlar, yalpalıyorlar, çelişkiye düşüyorlar.
Çünkü geliyor gelmekte olan…
Seçimlerde göreve gelecek yeni çoğunluğun yapacağı iş bellidir: Demokrasiyi rayına oturtmak.
Başta ve öncelikle kuvvetler ayrılığını güvenceye bağlamak, parlamenter demokrasinin tüm kurum ve kurullarını ihya etmek, yargı bağımsızlığını tesis etmek, devlet işleyişinde denge ve kontrol mekanizmalarına işlerlik kazandırmak, iktidarın genetikleriyle oynadığı güzide Cumhuriyet kurumlarını yeniden ayağa kaldırmak, Anayasamızın temel ilkesi ve demokrasinin olmazsa olmazı olan laikliğin tavizsiz uygulanmasını teminat altına almak.
Bütün muhalefet partilerinin yeni anayasal düzen konusunda hepsi birbirinden değerli ve büyük ölçüde örtüşen önerilerle ortaya çıkmaları da sevindirici.
Ama halkımızın beklediği bir şey daha var: Temiz siyaset. Bu çerçevede CHP Genel Başkanının yeni iktidarın yapacağı ilk işin bir siyasi etik kanununu TBMM onayına sunmak olduğunu ilan etmesi olumlu. Aynı vaat DEVA Partisinin hafta başında açıkladığı önerilerde de var.
Ancak halkın beklentisi bununla sınırlı değil. Halk AKP iktidarı boyunca yapılmış olan yolsuzlukların hesabının sorulmasını da istiyor.
Muhalefet temsilcilerinin yaptıkları çeşitli açıklamalarda “devr-i sabık yaratmayacağız” yolunda sözler duyuyoruz. “İktidara geliyoruz ama bizden korkmayın” demek ister gibiler. Neredeyse özür dileyecekler iktidara gelecekleri için.
Devr-i sabık, kelime anlamıyla “geçmiş dönem”, “önceki dönem” demek. Bu deyimle söylenmek istenen önceki dönemim icraatlarının hesabını sormaktır. AKP iktidarının yerini alacak siyasi heyetten yapması beklenen tam da budur.
AKP’nin önce belediyelerde, ardından merkezi yönetimde iktidara geldiği ilk günden bu yana hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, komisyon, imar rantlarına çökme, vergi kaçırma iddiaları yayılmadı mı?
Evlerde kasalardan, ayakkabı kutularından fışkıran, saymak için makinalara gerek duyulan ve bir türlü sıfırlanamayan miktarlarda paralardan söz edilmedi mi?
Yargı bağımsızlığını sağlamak, ardından da bu iddiaları mahkemelere taşımak gerekmiyor mu? Bütün bu iddiaların hedefinde olanlar da eğer suçsuz iseler, bunların araştırılmasını, yargı yoluyla aklanmayı ve hayatları boyunca şaibe altında yaşamaktan kurtulmayı istemezler mi?
Biz sizden 20 yıldır çalınanın çırpılanın hesabını sormanızı bekliyoruz. Artık adına devr-i sabık mı dersiniz, gasp edilen hakların iadesi mi dersiniz? Seçim sizin…
Not: Ben bu satırları bitirirken Kemal Kılıçdaroğlu grupta konuşmaya başladı. İktidara gelir gelmez yolsuzlukları araştırma komisyonu kurmaktan, devleti soyanlardan, yetimin hakkını yiyenlerden hesap sormaktan söz ediyor.
Çok sevindim. Haksızlık yapmışım galiba…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi