Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

“DİJİTAL DİKTATÖRLÜK” İNSANLIĞIN YENİ KORKUSU…

Yeni yıla girerken söze dua ile başlayalım.
“Korktuklarınızdan emin, umduklarınıza nail olasınız” İnşallah…
İrfan sahibi büyüklerimizin hikmet dolu bu duası, ihtiyacımız olanı tam ifade ediyor.
"Efradını cami ağyarını mani" yani ne bir eksik ne bir fazla…
Korku ve ümit, çokluk dile düşürmesek de eylemimizi yönlendiren şuur altımızın iki temel dürtüsüdür.
İnsanız, korkarız ancak her şeye rağmen iyi olacağını ümit ederiz!
Kaygı ve endişelerimizden kaynaklanan korkularımızla ümitlerimizin bıçak sırtı düzleminde yaşamaya çalışıyoruz. “Kaygı ve korkudan kurtulma” ümidi ile ömür denilen zamanı tüketiyoruz.
İslam inancına göre insan, “kaygı ve ümit arasında yaratılmıştır” (havf ve reca)
Sadi Şirazi, “İnsan, bir damla kan ve sayısız kaygıdır” demişti.
2021 yılına bir korku tünelinden geçerek ulaştık.
Geçen yılın başlarında haberlere düşen korona virüsü, korkuların en ağırı olan ölüm korkusu ile bir yılımızı kabusa döndürdü. Tehlikenin büyüklüğünü ve ciddiyetini artık anladık; yılbaşı gecesi bile evlerimizden dışarıya çıkamadık.
Kovid-19 virüsü ile dünyada yaklaşık 100 milyon insan hasta oldu,bunun yine yaklaşık 2 milyonu hayatını kaybetti. Gerçeğin bundan çok daha fazla olduğu, DSÖ tarafından açıklanan bu resmi rakamların 3-5 katı olduğu iddia edilmektedir. Türkiye’de açıklanan 2 milyon hasta ve 21 bin ölüm rakamlarının da gerçeği yansıtmadığı, tahribatın çok daha büyük olduğu bilinmektedir.
Salgın, yalnız toplum hayatında değil özellikle ekonomi, eğitim, sağlık, çalışma hayatı ve siyasette büyük değişimlere/ dönüşümlere ve çöküntülere sebebiyet verdi.
Dünya ekonomisinde zararın 8,5 trilyon doları bulacağı ifade edilmektedir.
Küresel sistemin, ekonomik ve siyasi büyüklüklerin, uluslararası kuruluşların ve kuralların çok da önemli olmadığı, salgın karşısında yetersiz oldukları ve çözüm üretemedikleri görüldü.
“Yeni Normal” diye yeni bir yaşama evrilmeye başladık.
Korkularımız, kaygılarımız azalmadı arttı.
Yeni normalin bilinmeyenleri ve belirsizliği endişelerimizi çoğalttı.
Aslında, 21. Yüzyıl yeni başlıyor.
İnsanlığın tüm gelişmişliğine rağmen insanların korkusunun ve ümitsizliğinin derinleştiği bir süreçte Kovid-19 salgını bir “devrim etkisi” yaparak “yeni bir dünya” ve yeni bir insanlık medeniyeti/değerler sistemi geliştirilmesine hız kazandırdı.
Gelecek Bilimi ile uğraşanlar, insanlığın daha önceki dönemlerde geçirdiği evrelere (tarım, sanayi, bilgi toplumu gibi) hiç benzemeyen ve hayatın tüm alanlarını kapsayacak bir dönemin hızla geliştiğini iddia ediyorlar ve bu yönde birçok teori geliştiriyorlar.
Yüksek teknoloji, yapay zeka, robot teknolojisi, verileri arşivleme sistemleri ve bu verilerin iletimi teknolojileri alanlarında ulaşılan seviyenin ve gelişme hızının korkutucu olduğu; yeni bir dünyanın ve insanlık medeniyetinin kurulduğunu izlemekteyiz.
1996 yılında ABD’de Brewster Kahle tarafından kurulan ücretsiz ve herkese açık bir çevrimiçi dijital kütüphane olan İnternet Archive’in, 475 milyar web sitesi, 28 milyon kitap ve metin, 14 milyon ses kaydı (bunların 220 bini canlı konser kaydı), 6 milyon video, 3,5 milyon imaj ve 580 bin yazılım kapasitesine ulaştığını Gazete Pencere-Pazar’dan Özlem Yalım yazmaktadır.
Bu rakamlar, herkesin kolayca ulaşabileceği “yüzey interneti (surface)” rakamları, ayrıca boyutlarını bilemediğimiz derin interneti(Deep web) ve karanlık interneti(Dark web) arşivleri var ki uzaydaki “kara delik” gibi bir korkunç bilinmeyen; insan eliyle yarattığımız yok edici…
Ayrıca bu verilere ulaşmak veya iletmek için geliştirilen 5G teknolojisi ile mevcudun 100 katına kadar bir hıza ulaşılacağı iddia edilmektedir. 10 gigabit büyüklüğündeki bir veri paketini bir tek saniyede dünyanın en uzak noktasına ulaştırmak mümkün olacakmış.
Bu büyüklüklerin kontrolünü elinde bulunduracak olanların gücünün, insanlık için iyilikten çok kötülük getireceği endişesindeyim.
İsrailli tarihçi fütürist Yuval Noah Harari, “Sapiens ve Homo Deus” adlı kitaplarında ve yaptığı konuşmalarda, 21. Yüzyılda her konuda verileri/bilgileri ellerinde bulunduranların, bu verileri ileri teknolojilerle işleyerek insanların beyinlerine hükmedecek “dijital diktatörlük” lere dönüşeceğini iddia etmektedir.
Hariri, ABD, İsrail, Çin ve Kuzey Kore gibi ülkelerin bu konuda büyük yatırımlar yaptığını ve büyük mesafe kaydettiğini ve bu verileri kullanarak insan bedenine ve beynine hükmederek yaşamı şekillendireceklerini ifade ediyor.
İnsanoğlunun binlerce yılda büyük bedeller ödeyerek geliştirdiği değerler sisteminin/medeniyetin tüm “kabulleri”, inandığımız, bildiğimiz, değerli bulduğumuz, kısacası bizi tanımlayan tüm tanımların ve bunlara dayalı yapıların artık değersiz, işlevsiz hale geleceğini iddia ediyorlar.
İnsan için “gönüllü kölelik devri” başlıyor diyorlar.
BENCE
Biz görür müyüz, bilmem, ancak böyle bir hayat ve yaşama sistemi fıtrata/yaratılış amacına aykırıdır.
Bilinmeyen/görünmeyen her zaman korku kaynağıdır.
Bu gelişmelerin nereye ulaşacağını bilmiyoruz.
Bizi korkutan, birbirleri ile konuşan makinalar, robotlar, yapay zeka, yüksek teknoloji, en sonunda ‘İnsan’ın yaratılıştan var olan duygularının emrinde olacaktır, ümidindeyim.
Korku ve ümit yaşamın temel dinamiğidir.
İNSAN,
Korktuğundan EMİN olmaya ve ümit ettiklerine NAİL olmaya sonunda da MUTLU olmaya layıktır!
Yeni yılda hepiniz, EMİN NAİL MUTLU olasınız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi