Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

DİJİTAL EBEVEYNLER/ PAYLAŞILAN ÇOCUKLAR

Mevzu mahrem olanla temasa geldiğinde özne, kendi mahremiyetinin sınırlarına içinde bulunduğu ruh haline, kültürel yapısına, zamanın koşullarına, kişisel geçmişine ya da mizacına göre karar verebilir. Gözetimden uzak olmaya dair olan mahremiyetini dijital dünyada ne kadar sunacağına birey kendi karar verebilir. Lakin henüz bilinçli bir yaşa gelmemiş ve rıza gösteremeyen çocukların medya platformlarında yayınlanan fotoğrafları ve videoları çocuğun mahremiyete yönelik saldırı niteliği barındırır.

Mahremiyet, kişinin kendi eylemlerinin belirleyicisi olduğu kadar bir diğerinin kendisi üzerindeki belirleyiciliğinden de muaf olması anlamına gelir. İnsanın kendisiyle baş başa kaldığı, şahsi olan, paylaşmama hakkı bulunan; kişiyi hem özgürleştiren hem koruyan, kendi istemediği sürece başkasına haram olan alandır, mahremiyet.

Dijital mecralarda çocuklarının görsellerini veya bilgilerini paylaşarak ‘sharenting’ yapan ebeveynler de farkında ya da farkında olmadan çocukların mahremiyet hakkını ihlal etmektedirler.

Dokunulmazlık, gizlilik, yasaklılık anlamına gelen “Mahremiyet” Arapça “haram” kelimesinden gelir. Menetmek, mahrum bırakmak, el sürmemek anlamlarını barındırarak “mahrem” olur. Mahrem, yabancı bakışlara yasaklanandır. Irwin Altman mahremiyeti “Bireyin kendisine veya grubuna ulaşma çabası üzerindeki seçici kontrolü” olarak tanımlar. Tanımında hem özneden hem de öznenin ilişki kurma isteğinden bahseder. Mahremiyet, kişinin kendi eylemlerinin belirleyicisi olduğu kadar bir diğerinin kendisi üzerindeki belirleyiciliğinden de muaf olması anlamına gelir. İnsanın kendisiyle baş başa kaldığı, şahsi olan, paylaşmama hakkı bulunan; kişiyi hem özgürleştiren hem koruyan, kendi istemediği sürece başkasına haram olan alandır, mahremiyet.

Mahreme temas

Dijital yükselişin egemenliğinde teknoloji, kullanıcılarından önce zaman talebinde bulunur ardından onların mahremiyetlerini ister. Akıllı (!) cihazların yazışmaları, görüntüleri, sinyalleri kayıt altına almasının yanında bir diğer pekiştirmeli mahremiyet isteği sosyal medyadan gelir: özel hayatın kamuya sunulmasını talep eder. Şahsi olan ne kadar alenen sunulursa o kadar beğeni alır; zira takipçiler gizli olanın çekiciliğine kapılır. Sosyal medya bu gizemi kullanır, mahrem olana el uzatır. Daha çok paylaş, daha çok göster, daha çok beğen.

Mevzu mahrem olanla temasa geldiğinde özne, kendi mahremiyetinin sınırlarına, içinde bulunduğu ruh haline, kültürel yapısına, zamanın koşullarına, kişisel geçmişine ya da mizacına göre karar verebilir. Gözetimden uzak olmaya dair olan mahremiyeti, dijital dünyada ne kadar sunacağına birey kendi karar verebilir. Lakin henüz bilinçli bir yaşa gelmemiş ve rıza gösteremeyen çocukların, medya platformlarında yayınlanan fotoğrafları ve videoları çocuğun mahremiyete yönelik saldırı niteliği barındırır. Dijital mecralarda çocuklarının görsellerini veya bilgilerini paylaşarak sharenting (share-paylaşmak ve parenting-ebeveynlik kelimelerinin birleşiminden oluşturulan yeni bir sözcük) yapan ebeveynler de farkında ya da farkında olmadan çocukların mahremiyet hakkını ihlal etmektedirler.

Çocuklarda mahremiyet hakkı

Hak olan mahremiyet, insan haklarının bir parçası olarak kanunlar tarafından da korunmaya alınır. Tüm kişilik haklarında olduğu üzere mahremiyet hakkına sahip olmak, ergenlik, ehliyet, yaş, cinsiyet, ırk gibi bir ayrım içermez ve çocukların da mahremiyet hakkı tüm yetişkinlerle eşittir.[1] Oysa, ebeveynlerin zararsız kabul ettiği görüntüler internetle buluştuğu andan itibaren çoklu istismar ihtimali taşır.

Masum görünen ve sosyal paylaşım sitesinde yayınlanan bir görüntü, izinsiz biçimde kopyalanarak ve rötuşlanarak herhangi bir kıyafetin ya da objenin üzerine basılabileceği gibi çocuk teşhirciliği yapan pedofili sitelerinde kullanılabilir, pornografik performans ve materyallerine dönüştürülebilir. Görüntülerin rahatlıkla değiştirilebilmesi, kopyalanabilmesi ve takibinin sağlanamaması dijital kimlik hırsızlığına da kapı aralar. Ebeveynlerin medyada paylaştığı fotoğrafları izinsiz olarak kopyalayan ve kendi çocukları gibi davranan kişiler “dijital çocuk kaçırma” ile çocuğun dijital kimlik hakkını ve mahremiyetini ihlal ettikleri gibi dolandırıcılık eylemlerinde de bulunabilirler. Sosyal medyada sıradan görünen okulun ilk günü paylaşımları veya günlük rutinler örtük olarak şahsi bilgiler barındırır ve bu bilgiler birleştirildiğinde gerçek hayatta çocuğa ve ailesine ulaşılma imkânı doğurur.  

Ekonomik istismar

Bir başka yönden ise blog yazarı, insta-mom, sosyal medya fenomeni sıfatlarıyla sosyal medya kanallarını bir yandan da ekonomik amaçlı kullanan ebeveynler -her ne kadar çocuk bakımı, sağlığı, temel ihtiyaçları gibi yararlı bilgiler veriyor gibi görünseler de- çocuklarını maddi kazanç getiren bir metaya dönüştürerek ekonomik istismara yol açabilirler. Anlaşmalı markalar çocuğun masumiyeti ve sempatikliği sayesinde ürünlerinde satış arttırırken, ebeveynlerin daha görünür ve ünlü olma beklentileri tatmin ederek çift taraflı bir kazanç sağlanır. Halbuki bu anlaşmada çocuğun bir kazancı olmadığı gibi geleceğe dönük ruhsal ve fiziksel kayıp ihtimalleri vardır.

Silinemeyen dijital ayak izi

Ebeveynler ultrason görüntüsünden mezuniyete kadar yaygın paylaşımlarıyla çocukları daha ilk adımlarını atmadan, onların dijital ayak izleri oluşturmaya başlarlar. Dijital ayak izlerinin silinmesi neredeyse mümkün değildir. İlk adımlarından itibaren ebeveynleri tarafından yapılan paylaşımlarla çocuk kendi kimliğinin dışında bir imaja maruz kalır. Neticede, çocuğun arzu ve hedefleri çerçevesinde kendi sosyal imajını tasarlama hakkı elinden alınır. Aynı zamanda bu çocuklar, unutma ve unutulma haklarından yoksun bırakılır. Birçok anın kaydedilmesi ve paylaşılması, hafızanın anıları değiştirmesinin önünde engel teşkil eder. Çocukluğa dair anımsanan yaralayıcı anılar zamanla hafifleyebilecekken, sürekli hatırlatıcılara maruz kalmak unutmayı zorlaştırır. Geriye dönük anılara arama motoru üzerinden ulaşabilir olmak, bireyin unutma hakkını elinden alır ve izi sürülemeyecek kadar yaygınlaşan içerikler diğer kişiler tarafından sürekli ulaşılabilir kaldığında unutulma hakkı da gasp edilmiş olur.

Çocukluk çağında sevimli görünen fotoğraf veya videolar ilerleyen yaşamda alay konusu, utanç kaynağı ya da sadece mahreme sürülen bir el olarak rahatsızlık verebilir. Zararsız görünen bu içerikler çocuğun kendini objektif değerlendirmesinin önüne geçebilir, kendine dair imgesinin gölgelendirebilir ve benlik saygısını zedeleyebilir. Diğer bir yandan, doğduğundan beri sevimliliği ve masumiyetiyle tanıdığı ve tanımadığı birçok insanın ilgisine maruz kalan çocuklar, yoğun alakanın doğal olduğu yanılgısına kapılabilirler. Attıkları her adım bir onay ve beğeni beklentisine dönüşebilir. Anne ve babalarının paylaşımlarından uzak gerçekliğe adım attıklarındaysa kaybolan ilgi narsistik yaralanmalara yol açabilir.

Kimse art niyetli değil…

Elbette, ebeveynler çocuklarının fotoğraf ve videolarını paylaşırken iyi niyetle hareket etmektedirler. Lakin çocukların bilgilerinin, fotoğraflarının ve videolarının medya platformlarında paylaşımı hem psikolojik hem hukuki sorunları beraberinde getirebilir. Zira, henüz sosyal medya ile büyüyen nesillerin nasıl etkilendiğini gözlemleyebilecek kadar zaman geçmedi. Belli adli vakalar ve psikolojik yansımalar üzerinden yapılan çıkarımların netliği ilerleyen yıllarda belirginleşecektir. Ancak her türlü rızasız paylaşım özel hayata müdahale teşkil eder. Çocuklar için de keyfi boyutu yoktur. Dijital mecralarda çocuğun özel hayatına dair bilgi ya da görüntü paylaşımı mahremiyete müdahale ve mahremiyet ihlaldir. Yapılan paylaşımlarla bilinçli ya da bilinçsiz çocuğun hem kendiyle olma hakkına hem de başkalarıyla ilişkiye geçme, paylaşma ve paylaşmama hakkına müdahale edilmiş olur.

Duygulu, S. (2019). Sosyal Medyada Çocuk Fotoğrafları Paylaşmanın Mahremiyet İhlali ve Çocuk İstismarı Açısından Değerlendirilmesi. TRT Akademi, 4(8), 8.

Erdoğan, C. (2019). ÇOCUKLARIN KİŞİSEL VERİLERİNİN KORUNMASI (SOSYAL MEDYA ÖRNEĞİ KAPSAMINDA). Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 21(2), 2.

Gi̇rgi̇n, Ö. A., & Gönal, S. (2020). ÇOCUĞUN KİŞİSEL VERİLERİNİN SOSYAL MEDYADA EBEVEYN TARAFINDAN PAYLAŞILMASININ HUKUKİ SONUÇLARI. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 44, 44.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi