DİKTATÖR DEVİREN KADINLAR

Kelebekler özgürdür…
Künyemize kazınmış tarihler ve uğruna yaşamlar
adanan günler…
Gün varsa sorun var…
25 Kasım ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü!’
Hoşluk olsun diye ansızın verilen bir gün değil bugün.
Temelinde büyük bir mücadele yatıyor.
Öyle bir mücadele ki öyküsü bugün bile yolumuzu aydınlatıyor.
Bu mücadeleleri başlatanları, yaşam adayanları yazmak, onları saygıyla anmak gönül borcumuzdur.
Yoksa her dönem yaşamı zindan eden diktatörlerden nasıl kurtuluruz?
Bu direniş öyküsünü, kadın hakları savunucuları bilir.

Mirabal KARDEŞLER
Rafel Trujillo, Amerika kıta tarihinin en kanlı diktatörlerinden biri olarak bilinir.
Askeri darbe ile iktidara gelir, halk oylamasıyla devlet başkanlığı yapar. Sonrasında tahtından ayrılmayı reddederek, diktatör olarak, otuz bir yıl boyunca Dominik Cumhuriyeti’ni yönetir.
Yıllarca ABD desteğiyle iktidarda kalmayı başaran Trujillo, iktidarda olduğu dönem boyunca ülkenin ekonomisi, altyapı hizmeti için dönemin varsılları tarafından yoksulları ezmek için desteklenir.
Sermayedarlar, ekonomik kaygıları yüzünden diktatörün işlediği tüm cinayetleri yok saydığı gibi insan hakları ihlallerine göz yumar, sessiz kalırlar.
Ülke ekonomisinin “gelişimi” yolsuzluğu da beraberinde getirir.
Bu ekonomik gelişimden yararlananlar sadece Trujillo, ailesi ve yakın çevresidir.
Öyle bir diktatördür ki herkes ondan ‘Şef’ diye söz eder.
Narsisizmi yüzünden kentlerin, dağlarının adını bile değiştirir.
Günümüz diktatörü olan devlet başkanı da ayların ismini aile bireylerinin ismiyle değiştirmiştir.
Devrimler olsa çağlar değişse, dönüşse de diktatörler asla değişmiyor.
Rafel Trujillo, iktidarı boyunca elli bin kişinin ölümünden, failli meçhullerden ve ‘Maydanoz Katliamı’ndan sorumlu tutulur.
Bu diktatörün karşısına Mirabal Kardeşler çıkar.
Faşist rejime karşı koyan hareketlerden biri de ‘Kelebekler’ adlı üç kadının kurduğu Mirabal Kardeşler örgütüdür.
Bu gizli örgütü üç kız kardeş: Patria, Minerva ve Maria kurar.
Bu kardeşler Mirabal Kardeşler olarak bilinir.
Kocaları da onlara destek olur, rejime ve Trujillo’ya karşı birlikte direnirler.
Trujillo’nun kendisine karşı gelenlerden kurtulma yolu oldukça acımasızdır.
Mirabal Kardeşlerin eşlerini hapse attırır ve öldürtür.
Mirabal Kardeşler’in demokrasi ve insan hakları istekleri, Trujillo tarafından pek çok kez hapse gönderilmelerine neden olur.
Diktatör Trujillo onları hapse göndermekle kalmaz, tüm mal varlıklarına el koyar.
Bir halk konuşmasında; “Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabal Kardeşlerdir,” demekten çekinmez.
Eli kanlı diktatör, Mirabal Kardeşleri vatan haini olarak duyurur.
Diktatörün iletisini alan yandaşları, Trujillo’nun bu seslenişinden 23 gün sonra, 25 Kasım 1960’da kocalarının hapishane görüşünden dönen Mirabal Kardeşlerin arabasını durdurur, arabadan indirir, önce tecavüz eder sonra da sopalarla döverek öldürürler.
Mirabal Kardeşler’in cesetlerini uçuruma atarlar.
Devlet ve medya bu olayın trafik kazası olduğunu yazar ve söyler.
Bu olay ülkede yankılanınca; ABD, diktatörden desteğini çeker. Devri dönesi zalim diktatör devrilir.
30 Mayıs 1961’de Trujillo bir suikast ile öldürülür.
1963’te Dominik Cumhuriyeti yıllar sonra ilk defa demokratik bir sistemle seçimlere gider, halk oy vererek hükümeti seçer.
25 Kasım 1981’den itibaren anılan bu gün; 1999’da Birleşmiş Milletler tarafından ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak duyurulur.
Kadına yönelik şiddete yaşam adayan Mirabal Kardeşleri unutmayacağız, mücadelelerini hep saygıyla anacağız.
Hız kesmeden her gün ülkemizde şiddetten ölen kadınların fotoğraflarını paylaşmaktan, acılarını, acılı ailelerini, gidenlerin ardından kalan öyküleri dinlemekten, okumaktan yüreklerimiz dağlanıyor.

13.yüzyılda Anadolu bozkırını düşünceleri ile mayalayan Hacı Bektaş Veli, “Kadınlarınızı okutunuz” dedi.
Batı’nın çok övündüğü Rönesans ve reform çalışmaları 14. 17. Yüzyılda oluştu.
Cumhuriyet Devrimi’ni
gerçekleştiren Mustafa Kemal
Atatürk, “Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim’ diyemez!.. Yeryüzündeki bütün güzelliklerin yaratıcısı kadınlardır” sözlerini her ortamda yineledi.
Dünyanın en büyük şairi Nâzım Hikmet en güzel şiirlerini kadınlarımız için yazdı.
Ahmed Arif, en unutulmaz aşk mektuplarını Leyla Erbil’e yolladı.
Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş kadınlar için, “Kadınlar insandır, biz insanoğlu” demeyi unutmadı.
Hiç mi bu sözler, bu şiirler zihinlere yazılmadı.
Yazılmıyor…
Cahit Külebi diyor ki:
“Kadınlar görmedin mi?
Kaybolur gider sanırdın
Tarla çapalarken güneş altında;
Karanlık odalarda tütün dizerken
Yanıp sönerdi ıslak ıslak
Yeşil tütün renginde gözleri.”
Günde en az üç kadının öldürüldüğü ülkemizde ‘İstanbul Sözleşmesi’nden ülke olarak imzamızı çektik. Ülkemizin tarihi kenti İstanbul’un adını taşıyan bu sözleşmeden imzamızı çekmek Cumhuriyet Türkiye’sine yakışmadı.
Kadınlar olarak biliyoruz ki “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!”
Kadın mücadelesi yaşam mücadelesine dönüştü!..
Kadınlarımızı şiddetin demirbaşı olmaktan kurtarmak, güzel bir gelecek kurmak için geç kalmadan mücadele etmeliyiz!
Kadın giderse evin ışığı söner…
Yaşamın rengi ve özü olan kadınlar gitmesin!..
Kadın örgütlerine gönül borcumuz büyüktür…
Bir kelebek kadar ömrüm olsa örgütlü yapılarda tüketirim…

“Önce ilk buluşma Nâzım Hikmet Vakfı’nda olduğu için çok mutluyum. Biz devrimciler onun şiirleriyle büyüdük. Hâlâ onun kültürüyle, şiiriyle etkilenirim. Zaten bizim için iki büyük Türk var: Biri Atatürk, biri
Nâzım Hikmet! İkisi de hâlâ yol gösterici.
STK’ler elbet çok önemli. Bir şeyleri değiştirmek için önemli. Ancak insanları politikadan uzaklaştırmadığı; kaçış yolu olmadığı; politikayı şeytanlaştırmadığı ve en önemlisi sistemin bir parçası haline gelmedikleri sürece önemlidir… Bir STK sistemin parçası olursa savunduğu davaya zarar bile verebilir.”

Minou Tavarez Mirabal’in
Zeynep Oral röportajından…

Minou Tavarez Mirabal

Mirabal Kardeşlerden Minerva’nın kızı kadın örgütlerinin çağrılısı olarak geldiği ülkemizde İstanbul, İzmir, Ankara’da konuşmalar yaptı…
Yaşam Öyküsü:
Minerva Josefina Tavárez Mirabal
31 Ağustos 1956’da, Dominik Cumhuriyeti’nin
Mirabal kentinin Ojo de Agua kasabasında doğdu. Minou adı ile de tanınan Minerva Josefina Tavarez Mirabal, filolog, profesör ve Dominik Cumhuriyeti’nin bir siyasetçisidir. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, ayrımcılığı ortadan kaldırma ve toplumsal cinsiyet eşitliği için verdiği mücadeleyle, insan hakları savunucusu olmasıyla, adalet ve demokrasiye olan bağlılığıyla tanınmaktadır.
Aile üyeleri ve teyzelerinin de dahil olduğu ve ülkede işlenen suçlar söz konusu olduğunda ailevi bağı nedeniyle ülkesinde adı geçen Minou, gençliğinden bu yana, mağdurların haklarının savunulması ve şeffaf, insan hakları temelli, etkin kurumların kurulması için pek çok çalışma yürütmüştür.
Minou Tavarez, 2002-2016 yılları arasında, üç dönem boyunca Ulusal İlçe Alt Meclisi’nde milletvekili olarak görev yapmıştır. 1996-2000 yılları arasında dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yapmıştır.
2016 yılında, Dominik Cumhuriyeti’nde yapılan genel seçimlerde, Demokratik İttifak ve Demokratik Tercih partilerinin ortak cumhurbaşkanı adayı olmuştur.
2002’den 2016 yılın kadar Küresel Eylem için Parlamenterler ekibinde birkaç farklı yöneticilik görevi üstlenmiştir. 2012-2014 yılları arasında bu oluşumun uluslararası konseyinin, 2016’ya kadar da yönetim kurulunun başkanlığını yapmıştır.
Mirabal Kardeşler Anı Müzesi’nin kurucularından biri ve yöneticisidir. Michelle Bachelet Vakfı Vatandaş Ufku Liderler Ağı’nın bir üyesidir.
Haziran 2020’de, Tavarez, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Taraf Devletler Meclisi’nin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin görev alanına giren suçların işlenmesi sonucu mağdur olanlar için kurulan Mağdurlar için Güven Fonu’nun yönetim kuruluna Latin Amerika ve Karayipler adına seçildi.
Aralık 2021’de, Uluslararası Parlamenterler Birliği (IPU) Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri Grubu (GRULAC) yönetimine, 3 yıllık bir süre için ikinci kez seçildi. 2021-2024 dönemi için de, Yönetim kurulu tarafından GRULAC grubunun başkanı olarak görev yapmak üzere seçildi.
Minou, her ikisi de Dominikli avukat ve aktivist olan Manuel Aurelio Tavárez Justo ve María
Argentina Minerva Mirabal’ın kızıdır. Her ikisi de
Diktatör Rafael Trujillo’yu devirmek amacıyla 1960’ta kurulan 14 Haziran Politik Hareketi’nin kurucularındandır. Annesi ve iki teyzesi 1960’ta, diktatorün düzenlediği suikast sonucu öldürülmüştür.
Babası, cuntanın üç üyesi demek olan ve 1963 yılında meşru Juan Bosch hükümetini deviren “Triumvirate” tarafından öldürülmüştür. Minou, yedi yaşında yetim kalmıştır. Ailesi, ülkesinde “şehitler” ve “ulusal kahramanlar” olarak anılır.
Kendisi de teyzesi olan ve aynı zamanda öldürülen diğer kardeşlerinin de çocuklarını büyüten Dede Mirabal tarafından büyütülmüştür.

KADINLARLA BAŞARABİLİRİZ

Yaşamın rengi olan kadınlara dayanışma göstererek geleceğe umutla bakmalarını sağlayabiliriz. Yeter ki onlara güvenelim, yaşamlarına olumlu dokunuşlarla katkıda bulunalım. Yaşamın her alanında söz ve karar sahibi olmalarını sağlayalım.
Kadının gücünden, birikiminden, toplumsal üretkenliğinden güç almayan hiçbir örgütlü yapı başarılı olamaz.
Hiçbir siyasi yapı değişimin ve dönüşümün en önemli dinamiği olan kadınları yanına almadan iktidarı kazanamaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi