DİNBAZLARIN PUDRA ŞEKERLİ ÇOCUKLARI

Günün sonunda konunun ‘genel genel’ sonucu bize şunu söylüyor: “Siyasal İslam kılıfıyla üzerini örttüğümüz Neo-Liberal sistemde ayakta kalmak istiyorsan sen de çürümek zorundasın! Ya çürü ya terk et!

“Cartel bir numara en büyük

Cehennemden çıkan çılgın Türk

25 yaşında yüz binlik araba

Nerden geldi bu para en iyisi sorma

Anlamazsan kafan almaz sorma

Yaşadığın yeri tanımıyon sorma…” (Cartel)

25 yaşındaki AKP’li Kürşat Ayvatoğlu’nun pahalı lüks bir arabada kokain çekerken ki görüntüleri yayınlandı, çarşı karıştı.

Yıllardır, şatafat içerisinde yaşayan bir anda sihirli bir değnekle zenginleşmiş kişilerin görüntülerinden rahatsız olmayan, değirmenin sularını umursamayan milletimiz, arabadaki kokain partisi sonrası tek yürek tek bilek oldu. Ayvatoğlu, çektiği maddenin pudra şekeri olduğunu söyledi. Halk bunu yemedi doğal olarak. O da ‘kokaindi ama kötü arkadaş kurbanı oldum dedi. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” vecizesiyle beraber gelelim dinbazların pudra şekerli çocuklarına…

Kokain kullanımı aslında zurnanın son deliği. Ayvatoğlu kurban mıydı değil miydi? Her ikisi de olsa bu tartışmalarda bakılması gereken yer kokain değil.

ÇÜRÜMÜŞLÜK PASLANMIŞLIK VE KOKUŞMUŞLUK

Çürümüşlük, paslanmışlık ve kokuşmuşluk… Facebook’ta hayırlı cumalar dedikten sonra belediyeyi, yani kamu kaynağını çalmak ve bunu da organize şekilde yapmak; askerden kaçmak için parayla ya da tanıdık doktorla çürük almak ve sonra da Instagram’da başkasının çocuğu üzerinden savaş tamtamı çalmak; birinin hakkı yendiğinde sırf karşı mahallede diye onu Twitter’da linç etmek ve iftira kampanyası başlatmak…

Meydan bu haldeyken Kürşat Ayvatoğlu, gazeteci Nevşin Mengü’nün yayınına çıktı. Orada İktidar sahiplerinden gerekli hiyerarşik sıralamayla özür diledi. Onların yüzlerini ne kadar güldürmek istediğinden bahsetti. Sonra da sonuç ve özet olarak kendisinin “kandırıldığından” ve “mağdur” olduğundan dem vurdu. Ne de olsa ‘kandırılmak’ ve ‘mağdur olmak’ bu dönemde çok etkili bir çamaşır makinesi işlevi sunmaktaydı. Ne demişler; büyükler ne yaparsa çocukları da onu örnek alır!

Boğaziçili öğrencilerin ve gazetecilerin gözaltına alındığı ve yargılandığı bir dönemde Ayvatoğlu’nun yargılanmasını beklemek her ne kadar abesle iştigal olsa da durumun kriminal tezahürünü de atlamamak gerekiyor. Uyuşturucu kullanmak ve kullanımı özendirmek ayrı bir suç; kamu kaynaklarından haksız kazanç elde etmek başka bir suç. TCK’nın farklı farklı maddelerini ilgilendiren bu husus maalesef farklı farklı goy goylarla sulandırılarak suda kaybedildi. Tıpkı pudra şekeri gibi. Tatsız çileğin ya da kötü yapılmış bir kekin üzerine bolca boca edilen pudra şekeri bu defa da üstün yeteneği ile çürümüş, tatsız, paslanmış bir sistemin üzerine boca edilerek yedirildi. Afiyet olsun!

Konunun aslı, alışılagelmiş şekilde yine gözden kaçırıldı. Ayvatoğlu meselesinin bir neden değil, sonuç olduğunu ve dinbazlık sisteminin böyle çocuklar yaratacağının kaçınılmaz olduğu yine ve yeniden gözden kaçırıldı.

En büyük ve önemli ihracat ürünümüzün yetişmiş genç beyinler olduğu bu son yıllarda Türkiye’de kalan gençlerle Z Kuşağı bu konuyu izlediklerinde ne hissettiler? Çok okuyup, kendini geliştirip, hakkı da olsa liyakat yerine tarikat diyen mülakatçılarca elenenler ne düşündü? Pudra şekeri sihri kadar kıymetsiz olan diplomalarını yırttılar mı? Sizce evine ekmek götürmek için sabahın kör karanlığında kalkan ve ağır işte çalışan emekçi gençler bu görüntüleri izlediğinde hepimizin gerçekten aynı gemide mi olduğunu düşünüyor? Fabrikada ya da tersanede çalışırken iş cinayetine kurban gidenlerin aileleri olanları görünce “bir anda zengin olmuş ve kokain çekmiş ne var bunda? İşin fıtratında bu var!” dediklerini mi zannediyorsunuz?

DİNBAZLARIN YALANLARI

Kokainden korkan bir kısım ahali neden yıllardır belgeli hırsızlıklara ses etmezken, buna tepki gösterdi? Çünkü çürümüş sistemde çalmanın bedeli, hırsızlık yaparken yakalanmanın bedeli genelde yoktur ama kokain kullanırken yakalanırsan bunun bir bedeli olacaktır. Bakın, yakalanmasaydı gene de bedeli olmayacaktı. Çünkü dinbaz sistemin halka söylediği yalanlar pudra şekeri gibidir. Hangi günahın üzeri örtülecekse pudra şekeri serpilir. Dindar ve kindar nesil diyen anlayışın kendi neslinin içinden buna aykırı hareket eden eğer yakalanırsa bunun etik değil, siyasal sonucu olur.

Muktedirler bunu bilmektedir. Birçokları bu olayın iktidar partisi içinde çekişen iki grubun kavgası ve birinin diğerine operasyonu olarak da nitelese bunun da hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Konunun aslı, alışılagelmiş şekilde yine gözden kaçırıldı. Ayvatoğlu meselesinin bir neden değil, sonuç olduğunu ve dinbazlık sisteminin böyle çocuklar yaratacağının kaçınılmaz olduğu yine ve yeniden gözden kaçırıldı.

Asıl bakmamız konu bambaşkadır. Zaten Ayvatoğlu’nun Nevşin Mengü’nün yayınına çıkmasının asıl nedeni burada yatıyor. Burada kendi olayının iktidar cenahıyla asla ve kata ilgisi olmadığını, suçun bireyselliği kıvamında anlatmaya çalıştı. Bir umut kendisini bu şeye dönüştüren dinbazlık sistemini aklamaya çalışırken kendisi de işin içinden sıyrılabilir miydi? Doğrudur. Evrensel hukuk normlarına göre suçun bireyselliği vardır ama heyhat; konunun “genel genel” tarafları var!

YA ÇÜRÜ YA TERK ET!

Bu genel taraf da bir yandan yetişmiş beyinlerin yurt dışına çıkmaya devam etmesi, bir taraftan kalan gençlerin yüzde sekseninin ülkeden umutlarının olmadığını açıklaması; diğer taraftan da dinbaz sistem çarkında büyüyen çocukların muhafazakarlık pudrasıyla bir anda zenginleşmeleri ve çekinmeden de bunu sosyal medyada paylaşmaları!

İşin bu genel tarafında sistem sahiplerinin sözlü olarak söylemediği ama sisteme söylettikleri bir şey var: “Bizden taraf olanlar dilediğini yapabilir. Olmayan ise sınavda birinci dahi olsa bizim sistemde sonuncu kabul edilir!”

Üç kağıtçılık meşrulaşınca sıradanlaşır ve organize hale gelir. Herkes aynı suçu işlerse kimse kimseyi suçlayamaz. Bu sistemin doğuracağı çocuk da sistemin küçük bir uzvu olacaktır.

Konunun seçmen açısından şöyle bir tarafı var ki telaş da bundandır. İktidar, seçmenlerine itaatkar, efendi, dindar çocuklar vaat ederken kendi merkezlerindekilerinin bunun tam tersini yapmasını nasıl açıklayacakları konusu var bir de.

Eğer muhalefetten bir gencin böyle bir videosu ortaya çıksaydı hem havuz medyasında hem de ana siyasette yaşanacak cümbüşü düşünün. Ülkede yaşanan bütün günahları muhalefete yıkmaya alışmış ‘pudra şekeri yorumcuları’ gecelere kadar bunu dillerine pelesenk edeceklerdi. Tabi onlar ‘emir komuta’ şeklinde çalıştıkları için bununla ilgili ‘3 maymun’ kıvamı sonucuna da şaşırmadık.

Günün sonunda konunun ‘genel genel’ sonucu bize şunu söylüyor: “Siyasal İslam kılıfıyla üzerini örttüğümüz Neo-Liberal sistemde ayakta kalmak istiyorsan sen de çürümek zorundasın! Ya çürü ya terk et!

Ancak çürüme tamamlandığında kendini tıpkı kanser hücreleri gibi yemeye başlayacaktır. Tarih bunu bize defalarca ispatladı. Bunun sonucunda yaşayacaklarımızı hepimizin tercihleri belirleyecek. Yapacağımız bu tercih iki çocuk gurubunun arasında olacak; Dinbazların pudra şekerli çocukları mı yoksa halkın çocukları mı?

Çocukların bir neden değil; sonuç olduklarını akılda tutarak: Siz, bu ülkenin çocuklarının kimlerden olmasını tercih edeceksiniz?!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyit Tosun Arşivi