Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Doğu Akdeniz ve Tarikatlar

İktidar ekonomi ve dış politika alanında sıkıştıkça, kendi seçmenini konsolide edecek yöntemleri gündeme getiriyor. Baş vurdukları en akılda kalan yöntemleri, gerçekle hiç ilgisi olmayan yapay bir Osmanlı Tarihi kurgusuyla kitlelerin gerçek durumu fark etme sürecini mümkün olduğunca uzatmak.
Diğeri ise İslam felsefesiyle uzak yakın ilgisi bulunmayan, tarikat örgütlenmesinin önünü açmak. Çoğu kez açıkça bazen örtülü devlet desteği ile zenginleşen ve müridleri üzerinde etkileri artan tarikatların, sürdürülebilir desteğini sağlamak.
Ancak tarih tezleri de tarikatlarla ilgili beklentileri de yetersiz.
Anadolu’ya “Kavimler Kapısı” adı verilmesi boşuna değil. Antik Çağlardan bu yana ekonomik ve siyasal gelişmelerin sahnesinin en görünür yerinde yer alıyor. Salt konumu değil, Üzerinde farklı uygarlıkların yükselmesi, yaşadığımız toprakları “Eski Dünya” nın merkezi yapıyor.
Yüzlerce hatta binlerce yıl önce yaşanan siyasal gelişmeler, günümüzde de “tarihi coğrafyanın belirlediğini” öne süren kadim tezi doğrularcasına, Bölgedeki güncel sorunların çözümüne ilişkin ipuçlarını da veriyor.
Son günlerde AKP’nin sahiplendiği “Mavi Vatan” kavramı ile gündeme gelen Doğu Akdeniz’deki gelişmelere bakalım. En azından birlikte hareket eden, Yunanistan, Fransa, İtalya, Rusya ve şimdilerde yerini ABD’ye bırakan İngiltere gibi ülkelerin konumları, Bölgede son iki yüz yılda yaşanan siyasal olaylar ile ne çok benzeşiyor.
Girit ve Mora İsyanlarıyla başlayan, yaklaşık yüzyıllık süreçte Balkanların tümüyle elimizden çıkmasıyla sonuçlanan zaman yolcuğunda, Mısır ile ilişkilerimizin benzer pozisyonları alması ilginç değil mi?
Kıbrıs’ın 2.Selim döneminde -1571 yılında- fethi ile Bölgede değişen dengelerin, adanın İngilizlere bırakılması ve 1974 Kıbrıs Harekatı ile yeni bir boyut kazanması.
Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan bölünme süreci. 1984 yılında Eruh Baskını ile Türkiye’de ortaya çıkan ayrılıkçı terör. Suriye sınırındaki mayınlı bölgelerin sözde insani kaygılarla temizletilerek, Güneydeki en uzun sınırımızın Sünni Arap göçüne elverişli hale getirilişi..Ve aralarında bazı emekli generallerin de bulunduğu çekirdek bir kadronun, kuruluş aşamasında gündeme getirdikleri, AKP’nin Eşbaşkanlığını üstlendiği BOP.
Suriye’nin bölüşülmesine katkıda bulunurken, Mısır’da “İhvancı” rejimi desteklerken, silahsızlandırılmaları şart ve Lozan dışı bırakılan adalar, Yunan Bayrağı çekilerek asker çıkarılırken, sessizliğini koruyan iktidarın birdenbire Diyanet İşleri Başkanına kılıç kuşandırarak, Ayasofya’yı yeniden cami statüsüne döndürmesi, Türkiye’yi Bölgenin oyun kurucusu konumuna getirebilir mi?
Ekonomisi salgın öncesinde de darboğaza giren Türkiye’de, bu tür simgesel davranışlar AKP’nin iktidarını kısa süreyle uzatmaya -belki- yetebilir, o kadar.
İktidarın bu olasılığa var gücüyle yüklendiği ortada.
İstanbul’un perakende ticaret yoğunluğunda önemli işlevleri olan Kapalıçarşı ile Mısır Çarşılarında gözlenen durgunluğun, giderek Tarihi Yarımadanın bütününde yaygınlaşmasını göz ardı ederek, önce Ayasofya’nın ardından Kariye Müzesinin camiye dönüştürülmelerinin, tehlike çanları çalan ekonomik durumu, günlük tartışma konusu olmaktan çıkarmaktan başka amacı olamaz.
Gelişmelerden ve Trump yönetimi ile sürdürülen özel ilişkilerden anlaşılan, AKP iktidarının geleceğini, Trump’ın Kasım 2020’de yeniden seçilmesinde aradığı.
AKP’nin rutin CeHaPe söylemine eklediği, Ayasofya’yı yeniden camiye dönüştürmek gibi eylemleri, orta ve uzun vadede ülkenin imajını kötüleyecek girişimler olmanın ötesine geçemeyeceklerdir.
Ayasofya ile ilgili kararın, tabanlarında önemli yer tutan tarikat örgütlerinin son zamanda kurulan iki partiye kaymalarını önlemek amacını taşıdığı seziliyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında hilafetin kaldırılmasının ardından yasaklanan, tekke ve zaviye örgütlenmesinin, son 50 yıl içinde AKP’nin gelişip güçlendiği ekonomi-politik iklimi beslediği sır değil. Üstelik sert yasaklamalarla bu yapıları sindirmek ya da etkisizleştirmek de mümkün olamıyor.
Bu durumda yapılacak en akılcı düzenleme, tarikatları Dernekler Yasası kapsamına alarak, üye sayıları ve etkinlik açısından gözetim altında tutmak ve mali kaynaklarını sıkı biçimde denetlemektir.
Ayasofya ve Kariye uygulamalarına; muhafazakar seçmen oylarının AKP’ye gitmesinden çekindikleri gerekçesiyle, karşı çıkmayan muhalefet partileri bu konuyu gündeme getirmeliler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi