DOĞU KARADENİZ’DE YAĞMANIN KISA TARİHİ

“Karadeniz dağları, yaylaları ve dereleri onlarca İsviçre ederdi ama kıymetini bilemedik…” Bu sözü 80’li yıllarda TRT Muhabiri olarak görev yaptığım bölgede, Rize Belediye Başkanlığı yapan Bülent Koç’tan duymuştum.

İkizdere’nin İşkencedere mevkiindeki ormanlık alan taşocaklarına kurban edildiği günlerde Bülent Koç’un bu sözlerini hatırladım.
Şunu belirteyim; taş ocağı doğaya karşı yapılan en büyük kötülük. Çünkü bir doğa parçasını olduğu gibi taşıyıp yok ediyorsunuz. Ne ağaç kalıyor ne de yağmur suyu toplayacak toprak.
Son yıllarda “Çevre katliamlarının en çok olduğu bölge neresi?” diye sorarsanız, “Doğu Karadeniz” yanıtı kimseyi şaşırtmaz.
Bölgede son 20 yılda görülmemiş bir doğa katliamı yaşanıyor. Akan her dereye onlarca HES planlandı ve bir bölümünü hayata geçirdi. Olmadık yerlerde maden sondajları ve çöp toplama alanlarına izni verildi. Üstüne üstlük köylerde gecekonduları geçtik, apartmanlara göz yumuldu. Vadiler çarpık yapılaşmayla derelere yol vermez oldu.
Geçenlerde Trabzon-Giresun sınırında yer alan Sisdağı Yaylası’nın hava görüntülerini izleyince şaşkınlıktan küçük dilimi yuttum. Güzelim yayla adeta bir kasaba görünümündeydi. Her biri derme çatma yüzlerce konut yaylaya adeta serpiştirilmişti. AKP iktidarlarının imar afları, ‘yeşil yol’ adı altında yaylalara uzanan asfaltlama yağmayı bu noktaya getirdi.

DENİZİ KARA, KARAYI PARA YAPMAK!
Bölgede denizi doldurup “ Denizi kara, karayı para yapan” akıl tutulması çok önceleri başladı. Aşırı ve düzensiz yapılaşma uygarlığın belirtisi sanılınca, bölgenin İsviçre gibi(!) olma şansı elinden kayıp gitti.
“Göç veren bölgede tarım ve sanayi turizme endeksli olsaydı Doğu Karadeniz dünyanın gözbebeği olurdu…” çoğu kent uzmanı böyle düşünüyordu ama olmadı.
Artvin Hopa’dan başlayıp Samsun’a kadar uzanan bölgede sahil yolundan sonra yapılaşma inanılmaz arttı. Yaylalar son yıllarda yazlık konut cehennemine döndü.
Bölgeden ayrılıp ülkenin orasında burasında zenginleşenler, Karadeniz’deki köylerine apartmanlar bile dikti.

‘ÖNCE DOĞA’ DİYENLER HEDEFE KONULDU
Bölgenin kıyı kesimindeki tüm yerleşim merkezleri daha çok denizle dağlar arasına sıkışmış gibidir. Düzensiz ve plansız yapılaşma önce kentleri bozdu. Çay ve fındık parası görenler kentlerin denizle bağlantısını kestiler, devlet de durur mu? Denizi doldurup sahil yolu yaptı, dere kenarlarının talanına yerel yönetimlerle birlikte göz yumdu. Bölgede doğa talanına karşı çıkanların sayısı da az değildi. Ancak çevrecilere olmadık baskılar uygulandı. Avukat Cihan Eren Karadeniz sahil yoluna karşı hukuk savaşı veriyordu 2005 yılında 20 yaşında bir tetikçi tarafından öldürüldü.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in bölge ziyaretinde başına gelenlere şaşırmamak lazım.
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çevre katliamlarına karşı duran “Derelerin Kardeşliği Platformu” var. Bölgenin rüzgar gibi akan derelerine göz diken enerji şirketleri jet hızıyla projeler uydurup Hidroelektrik Santrali (HES) kurulması için kolları sıvayınca, bir grup Karadenizli çevreciyi karşılarında buldular.
Halk içinden çıkan güçlü sesler oldu. Vatandaş Mustafa ve Kazım gibi. Derelerin Kardeşliği Platformu’nun kurucusu ve sözcüsü Rizeli Ömer Şan, yıllardır çevre katliamına karşı hukuk mücadelesini sürdürüyor.
Halk, yumurta kapıya gelince çevrecilerin yanında oluyor.

El Cezire Dijital Dergi için 2014 yılında HES Dosyası hazırladım. Bu haber için kameraman Kemal Soğukdere ile bölgeye gittiğimde İkizdere’ye de uğradık. Yöre halkı buradaki HES projesine karşı çıkıyordu. Hem de ne karşı çıkmak… Yolları kestiler, Her yeri pankartlarla donattılar. İçimden dedim ki “AKP buradan artık asla oy alamaz.”
Aradan birkaç yıl geçti seçimler oldu, İkizdere’den AKP’ye yüzde 50’den fazla oy çıktı.
Herhalde siyaset bilimciler, sosyologlar bu durumu araştırıyorlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi