Dolar rekorlar kırarken

Artık tek bir gün yok ki gün içerisinde gazetelerden dolarda yeni rekor gibi cümleler okumayalım. Bu satırların yazıldığı saatlerde de 1 Amerikan Doları 7,66 Türk Lirası’na eşitti. Bu cümleyi bundan 10 sene önce kurduğumuzu düşünsenize. Sanırım hiçbirimiz böylesine bir değer kaybının olacağını düşünmezdik.
Neden mi?
Tam on yıl öncesine sizi geri götürürsem belki nedenini daha iyi anlayabiliriz. Bundan tam on yıl önce 1 Dolar 1,5 TL’ye, 1 Euro ise yaklaşık 2 TL’ye eşitti. Dolar 1,5 ve Euro 2 TL olmasın diye milyarlarca dolar rezerv tüketmemize gerek yoktu. O dönemde bırakın rezerv tüketmeyi TCMB’nin döviz rezervleri dışardan gelen yabancı yatırımlarla beraber sürekli artıyordu. Yani rekoru kıran Dolar/TL değil TCMB rezervleriydi. Hani bugün negatif olduğunu hesapladığımız rezervlerden bahsediyorum!
Bütün bunlar olurken bir yandan da sürekli bir Türk Lirası’nın değer kaybının ne kadar sıkıntılı olduğunu, hepimizin satın alma gücünü tükettiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bu yazıda bir kez daha Brezilya, ABD ve Türkiye örneği üzerinden deneyelim.
2010 yılından bu yana kabaca enflasyonu işin içine katarsak ABD'de on yıllık enflasyon %18. Aynı dönemde Türkiye’de %163. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden biri olan Brezilya’nın on yıllık enflasyonu ise %73.
Yani bu ortalama fiyat artışını hesaba kattığımızda 2010 yılında ABD'de 100 Dolara alınabilen bir malın bugünkü değeri 118 Dolar oldu. 2010 yılındaki kurları düşündüğümüzde bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ABD’de bu malı 150 TL’ye, Brezilya vatandaşı ise 172 Brezilya Real’ine satın alabiliyordu. Bugün aynı malı biz 118 Dolar karşılığı olan 903 TL’ye alabiliyoruz. Yani tam altı kat daha fazla TL ödeyerek. Brezilyalı ise 172 Real yerine 641 Real ödeyerek alabiliyor. Üç buçuk katı civarı bir rakama denk geliyor.
Böyle bakınca TL’deki değer kaybı ile ABD menşeli bir mala sadece ABD’liye göre değil Brezilyalıya göre de çok daha fazla ödüyoruz.
Olaya bir de tersinden bakalım. 2010 yılında Türkiye'ye gelen bir ABD'linin o gün 100 TL'ye aldığı mala ödediği 66 dolar iken, bugün aynı malı almak için 263 TL karşılığı gelen 34 Dolar ödemesi yetiyor. Yani yarısı kadar dolar ödese kafi. Yine işin bir de Brezilya örneğine bakalım. 2010 yılında Brezilya’ya giden bir Amerikalı 100 Brezilya Reali’ne aldığı bir mal için o gün 58 Real ödese yetiyordu. Bugün o malın fiyatı 173 real. Bugün ise 32 Real ödemesi yetiyor.
Her iki ülke de ABD’li için ucuzlamış olsa da gördüğünüz üzere Türkiye çok daha ucuz bir ülkeye dönüşmüş durumda. ABD’yi aradan çıkarıp sadece Brezilya üzerinden baktığımızda da yine bizim satın alma gücümüzün düştüğü daha net görülüyor.
Şimdi bana diyeceksiniz ki biz Türkiye’de yaşıyoruz, ABD’ye ya da Brezilya’ya gitmiyoruz, bize ne ABD’linin Brezilya’lının parasından!
Evet belki siz gitmiyorsunuz ama ABD’nin ürettiği mallar ve hizmetler size geliyor. Brezilya’lının ürettiği mallar size geliyor.
İthalatın milli gelirin %30’unu geçtiğini düşünürseniz harcamalarımızın üçte birini Türkiye dışındaki ülkelerde üretilen mallara yaptığımızı söylemek mümkün. Hal böyle olunca da Türk Lirası’nın değerindeki rekor düşüşler maalesef bizi daha da etkiliyor!
Ha bu arada bu değer kaybının hiç mi faydası yok? Normal zamanlarda belki evet! Ama yüzyıllık bir pandemisinin göbeğinde normal zamanlarda olduğumuzu düşünen hala var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Demir Arşivi