Döngüsel Ekonomi

Döngüsel Ekonomi
Kaynakların hiç bitmeyecekmiş gibi kullanıldığı, “al, yap, at” yönteminin geçerli olduğu Doğrusal (Lineer) Ekonominin karşısında daha çevre dostu olarak karşımıza çıkan Döngüsel Ekonomi, hammadde tasarrufu sağlaması...

Kaynakların hiç bitmeyecekmiş gibi kullanıldığı, “al, yap, at” yönteminin geçerli olduğu Doğrusal (Lineer) Ekonominin karşısında daha çevre dostu olarak karşımıza çıkan Döngüsel Ekonomi, hammadde tasarrufu sağlaması ve ekonomiye olan katkısıyla öne çıkıyor. Bugün sizlere, döngüsel ekonominin ne olduğundan ve faydalarından kısaca bahsedeceğiz. Döngüsel ekonomi için, üretim süreci boyunca kullanılan tüm hammaddelerin tekrar değerlendirildiği bir sistem olduğu söylenebilir. “Azalt, tekrar kullan, geri dönüştür” ilkelerini benimsemiş döngüsel ekonomi sisteminin en önemli amaçları çöpe atmak yerine dönüştürmek ve yeni kaynaklar üretmektir.

Bu sistemle birlikte atık oluşumu en aza indirilirken, malzemeler ve kaynaklar kullanımlarının sonunda ürün döngüsüne geri döndürülerek değerlerinin uzun süre korunması hedeflenir. Kaynaklar ekonomi içinde mümkün olduğunca uzun süre tutulur. Döngüsel ekonomi, atık kavramını tamamen ortadan kaldırmayı, üretme ve tüketme şeklimizi temelden değiştirmeyi, ekonomi ve toplumda değerin dolaşmasını sağlayan daha sağlıklı, başarılı bir ekosistem yaratmayı amaçlamaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde ekonomiyi koruyacak bir model olarak karşımıza çıkan bu sistem, üretimin her aşamasında israfı azaltır ve minimum hammadde ile maksimum üretimi destekler. Böylece kaynaklar korunmuş ve ekstra maliyet yapılmamış olur. Döngüsel ekonomide ürünlerin, hammaddeleri yeniden kullanılabilecek şekilde dizayn edildiği bilinmektedir. Örnek verecek olursak, elektrikli ürünler daha sağlam ya da bozulduklarında kolay tamir edilebilir şekilde tasarlanır. Bu ürünler kullanılamayacak hale geldiğinde dahi malzemeleri üretici firma için değerlidir. Aynı malzemeler, yeni ürünler için hammadde niteliği taşır. Döngüsel ekonomi sistemi, tam olarak işlediğinde hammadde tasarrufu yapılır ve fabrika atıklarında ciddi bir azalma olabilir.

Yeşil Notlar

Geçen haftalarda 9 Gezegensel Sınırı incelerken, İklim Değişikliği, Okyanus Asitliği, Stratosferik Ozon Tüketimi ve Biyokimyasal Akımdan bahsetmiştik. Bu hafta sıra 5. ve 6. sınırlarda:

Tatlı Su Kullanımı

Gezegendeki tatlı su oranı %2,5 ve bunun yüzde 1’inden azı bizler için kullanılabilir durumda. Bunun büyük çoğunluğu da tarımda kullanılıyor. Su kaynaklarının sınırlı olduğunu ve dünya nüfusunun %40’ının su kıtlığı çektiği gerçeğini unutmamalıyız.

Toprak Kullanımındaki Değişim

Ormanlar giderek daha fazla tarım arazisine dönüştürülüyor. 2020 yılının ilk üç ayında Amazon’larda 520 bin kilometrekarelik alan yok oldu. Hem ormansızlaşma hem de tarımda kullanılan zehirler sebebiyle biyoçeşitlilik de tehlike altında. 2015 verilerine göre bu sistemde sınırın üzerindeyiz.

Paris İklim Anlaşması ve Türkiye

Paris İklim Anlaşması, neredeyse tüm Dünya emisyonlarını kapsayan, ilk çok uluslu anlaşma özelliğine sahip. Bu anlaşmayla birlikte tüm emisyonların yaklaşık % 98’inden sorumlu 189 ülkenin sunduğu ulusal iklim planlarıyla (INDC) birlikte, iklim krizi ile mücadele gerçek bir küresel çaba haline geliyor. Ayrıca küresel ısınmayı sanayi devrimi öncesine göre 2°C’nin oldukça altında tutan ve hatta 1.5°C ile sınırlamayı amaçlayan uzun vadeli bir hedefi var. Anlaşma, tüm paydaşlara, yatırımcılara, işletmelere, sivil toplum örgütlerine ve politika yapıcılara temiz enerjiye küresel olarak geçişin vazgeçilmez olduğuna ilişkin açık bir mesaj yollamaktadır. Ayrıca anlaşmayla birlikte gelişen ülkelere ise gelişmiş ülkelerce teknolojik ve mali destek sağlaması isteniyor. Özetle, bu anlaşmayla birlikte dünyada büyük bir dönüşümün adımları atılıyor. Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz: “Türkiye az çabayla çok şey başarabilir. Dünyada iklime dayalı yeni bir düzen kuruluyor ancak Paris Anlaşması’nı imzalayan fakat onaylamayan Türkiye, bu oyunun dışında kalıyor.” dedi.Türkiye Paris İklim Antlaşması’nı onaylama sürecini tamamlamayan 6 ülkeden biri. Paris Anlaşması’na bugüne kadar 197 ülke imza attı, bunların 191’i anlaşmaya taraf olarak süreci tamamladı. Onaylama sürecini tamamlamayan ülkeler Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye. Sivil toplum kuruluşları küresel sıcaklık artışını iki derecenin altında tutmayı ve daha fazla çaba sarf ederek 1,5 derecede sınırlamayı amaçlayan Paris Anlaşması’nı Türkiye’nin de onaylaması için TBMM’ye iletilecek bir imza kampanyası başlattı. Türkiye’de sera gazı emisyonları 1990 yılına göre %138 artış gösterdi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre 1990 yılında kişi başı karbondioksit eşdeğer emisyonu 4 ton/kişi olarak hesaplanırken, bu değer 2018 yılında 6,4 ton/kişi olarak hesaplandı. 1990’da 219,2 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonu 2018 yılında 520,9 milyon tona yükseldi. Umarız daha ekolojik yarınlar için küresel bir çabayı temsil eden bu anlaşma kısa bir süre içerisinde Türkiye tarafınca da onaylanır.