Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

DOSTÇA UYARIYORUM!

Siyasetin sürekli değişen gündemine rağmen halkın gündemi artık değişmez bir şekle dönüştü.
Bir sonuç olarak/sebebi sorgulamadan söylersek; sürekli yapılan zamlarla her gün daha da ağırlaşan geçim şartları karşısında yaşanan çaresizlik, bir türlü önlenemeyen kovid-19 salgınının ve artan şiddet ortamının oluşturduğu korku ve siyasetçilerin sorunlara duyarsızlığına, çatışmacı üslubuna duyulan öfke halkın değişmez gündemi haline geldi.
Hayat pahalılığı ve belirsizlik en önemli gündem konusu…
Türk-İş’in çalışmasına göre:
Ankara’da gıda fiyatları Ekim’de aylık yüzde 1,45, yıllık yüzde 24,61 artmış. Ekim ayında Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 3.093,20 TL olmuş.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 10.075,58 TL, Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 3.771,96 TL olmuş.
Asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki makas Ekim ayında da açılmaya devam etti. Buna göre asgari ücret ile bir kişinin yaşam maliyeti olan 3.772 TL arasındaki fark bu ay itibariyle 946 TL’ye ulaşmış.
Bir yılda gelirler yaklaşık % 25 erirken yaşam maliyeti % 25 artıyor; yani her yıl fakirleşiyoruz.
İşsizlik, açlık, yoksulluk, sefalet içinde yaşayan milyonlarca insanımız safahat içinde yaşayan bir avuç tuzu kurunun yönettiği Türkiye’de her geçen gün daha da ağırlaşan şartlar altında öfke biriktiriyor.
“Yarın ne olacak” sorusunu cevapsız bırakan belirsizlik, sürekli aldatılmış olmanın getirdiği güvensizlik ve “evdeki bulgurdan da olmak” korkusu toplumsal dengemizi bozdu.
Artık, umut, Kaf Dağı’nın arkasında bir eski masal…
Türkiye’nin acı gerçeği/gündemi işte budur!
Bu gündem, siyasi iktidara pahalıya mal olacaktır.
Bir emekli milletvekili, “Aldığım emekli maaşı ile geçinmekte zorlanıyorum, iş arıyorum” demiş. (aldığı emekli maaşı en az 5 asgari ücretlinin aldığı kadar) Açık yüreklilikle muhatap olduğu hayat pahalılığının ulaştığı boyutları ifade etmekten çekinmiyor. (AKP mensubu)
Böyle bir sonuçtan sonra sonucun sorumlusu olarak sorunlara çözüm üretmek zorunda olan siyaset kurumu; iktidar ve muhalefet partileri; yöneticilerin sorumsuz beyanları, sert tartışmaları ve birbirleri için kullandıkları yakışıksız nitelemeler, ithamlar, suçlamalar, tehditler ile bizatihi kendisi “soruna” dönüştü, çözüm kapısı olmaktan çıktı. Çok daha büyük bir tehlikeye zemin hazırlar hale geldi; Siyasi tartışmaların seviyesizliği ve siyasetçilerin çatışmacı üslubu toplumda gerginliği arttırdığı gibi ayrışma ve cepheleşmeyi de geliştirmekte ve kalıcı hale getirmektedir. Bu kamplaşma sonucunda, küresel bir tehdit karşısında ihtiyacımız olan moral, güven ve güç birliğini bulamayabiliriz.
İnsanın sorunu olabilir ve çok da can yakabilir. Ancak Devlet’in bağımsızlığı ve milletin birliği tehdit altında bulunuyorsa insanlarımız arasında birlik ruhu ve devlete güven duygusu çok gerekli/önemli hale gelecektir.
Karşı olduğu partinin mensubu ile aynı sokakta hatta aynı binada oturmak istemeyenlerin oranı yüzde ellilerin üstünde çıkıyorsa söylemeye çalıştığım tehlikenin ulaştığı boyut kırmızı alarm veriyor demektir. (Bilgi Üniversitesi’nin Kutuplaşan Türkiye-2020 Araştırması sonuçları)
Milli konularda dahi bir araya gelemeyen siyasetçilerin çatışmacı üslubu bu sonucu oluşturmuştur.
“Siyasetçilerin tövbeye ihtiyacı olduğunu” söylerken siyasetçi(!) Sayın Cemil Çiçek, bu sonucun sorumlularını işaret etmektedir.
BENCE
Sayın Çiçek, önemli bir tespit yapmaktadır; gelinen son noktanın sorumlusu ve suçlusu siyasetçilerdir ve bu üslup acilen değişmelidir.
Geçen hafta Cumhuriyet’in ilan edilmesinin yıl dönümünü coşku ile kutladık.
Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde canhıraş bir gayretle var olmak mücadelesi vermiştik.
Milli Mücadele’nin kazanılması, bağımsız Türk Devleti’nin kurulması, Cumhuriyet’in ilan edilmesi ve devrim nitelikli birçok düzenlenmenin yapılabilmesi, Büyük Atatürk’ün uzlaşmacı, ikna edici, kucaklayıcı üslubu, insancıl yaklaşımı ve herkesle diyaloğa açık siyaseti ile tüm farklılıkları bir araya getirmesi ve ortak aklı/kararı oluşturması ile mümkün olabilmiştir.
Yine yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde bulunuyoruz. Yine küresel güçler dünyayı yeniden paylaşıyorlar.
VE bizim ülkemiz dünyanın en değerli coğrafyasında küresel güçlerin kuşatması altında tutuluyor, parçalanmaya çalışılıyor.
Birliğe, morale, ortak akla en çok ihtiyaç duyduğumuz bir süreçten geçiyoruz.
Ülkeyi yönetenler, bu süreçte azami sorumluluk anlayışı ile sağduyulu/hoşgörülü hareket etmek zorundadır. Ana Muhalefet Partisi Lideri’nin linç edilmek istenmesinin görüntülerinin grup toplantınızda bir zafer şöleni kutlaması havasında sunulması hangi aklın/psikolojinin eseri?
Allah sonunuzu hayr eylesin…
Keskin sirke küpüne zarar verecektir.
Dostça uyarıyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi