Döviz Kurları Hayat Pahalılığına Merhem Olmuyor

Merkez Bankası’nın faiz kararından sonra elbette en çok merak edilen konu enflasyon oranları. Ancak ben meseleye TÜİK rakamlarıyla bakmayacağım artık.

Her ay başında İTO Ücretliler Geçinme Endeksi açıklanıyor. Yakın tarihimizde birbirine yakın seyreden İTO ve TÜFE oranları arasındaki korelasyonun son zamanlarda kaybolduğu aşikâr.

Bu yıl şubat ayında İstanbul’da Ücretliler Geçinme Endeksi bir önceki aya göre %3,83 artmış. ÜFE için gösterge niteliği taşıyan Toptan Eşya Fiyatları endeksi ise %2,38 oranında yükselmiş gözüküyor. Geçinme Endeksinde Yıllık Oran %78,62 olurken Toptan Eşya Endeksinde %78,69 olmuş.

Geçen aydan bu yana hatta uzun bir zamandır döviz kurunda bir hareket olmadığına göre, hayat pahalılığının dövize bağlı olmaksızın da devam ettiğini düşünenler olabilir. Ancak ben farklı bir düşüncedeyim. Alt kalemlere bakıp sebebini anlatmaya çalışayım.

Şubat 2023’de:

Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamalarında %8,01,

Gıda Harcamalarında %5,37,

Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamalarında %4,61,

Ev Eşyası Harcamalarında %4,53,

Konut Harcamalarında %0,92,

Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalarında %0,45

Giyim Harcamalarında ise %0,09 artış olmuş.

Böyle bakınca döviz kurlarının suni şekilde baskılanması karşısında mal ve hizmet satanların hem muhtemel döviz yükselmelerine karşı kendilerini koruduklarını hem de maliyetleri doğrudan yansıttıkları anlaşılıyor. Dövizden enflasyona geçiş etkisinin devreye girmemesi için verilen çabanın karşısında elde edilen sonuç tatmin edici değil. Bunu zaten Türk-İş Araştırmasından teyit etmek kolay.

Türk-İş’in Şubat 2023 araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı diğer bir deyişle açlık sınırı 9 bin 425,15 TL’ye yükselmiş. Yani asgari ücretin üzerine çıkmış durumda. Bu arada gıda harcaması ile giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ki yoksulluk sınırı olarak adlandırılıyor, 30 bin 700,83 TL’ye yükselmiş. Yani aileyi geçindirmek için karı-koca çalışmak da yetmiyor. Ek bir iş daha yapmaları gerekiyor.

Evli olmayan için de sorun küçük değil. Bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti” ise aylık 12 bin 265,88 TL’ye yükselmiş durumda. Depreme dayanıklı bir evde oturmak isteyen vatandaş, inşaat maliyetleri sebebiyle 10.000 TL civarında kira ödemek zorunda. Dolayısıyla son depremden sonra da vatandaşın geçim sıkıntısı sebebiyle tehlike altında olduğunu görüyoruz.

İTO araştırmasında İstanbul’da Gıda Fiyatları %5,37 artarken, Türk-İş Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin yapması gereken asgari gıda harcamasında %6,32 oranında artış olduğunu söylüyor. Bu rakamlar birbirlerine çok yakın.

Bu arada Türk-İş bir yılda geçinmedeki değişim oranını %107,02 olarak hesaplamış. Yani Dolar/TL’ deki artışın iki katından fazla bir hayat pahalılığı oluşmuş. Tüm bunlar döviz kurlarını zorlama şekilde tutmanın hayat pahalılığına çare olmadığını bize bir kez daha gösteriyor desem yanlış olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi