“Dünya bu denli kararmaya devam ettikçe biz de karanlıklaşacağız”

24.07.2021

Türkiye’de ender rastladığımız gruplardan 40gece yeni albümleri Buradan Çıkış Yok’u yayınladı. İlk albümlerindeki konsept albüm geleneğini bozmayan grup bu kez kendilerine tema olarak esareti seçmiş. Üzerinize gelen duvarlara, içinde yuvarlanacağınız mezarlara hazır olun!
40gece, Ayhan Asar ve Ilgaz Fakıoğlu tarafından 2018 yılında kuruldu. Grup ilk albümü Düşünden Uyan ile pek de alışık olmadığımız ama kulaklarımızı da tırmalamayan bir türle karşımıza çıkmıştı. Düşünden Uyan modern insanın birbirine, topluma yabancılaşmasını, bu yabancılaşma içinde de yavaş yavaş kayboluşunu anlatıyordu. Bir konsept halinde sunulan albüm ‘çizginin dışında’ kalarak farkını ortaya koyuyordu. 40gece’nin yeni albümü Buradan Çıkış Yok da yine bir konsept albümü olarak dijital platformlarda yerini aldı.
Sahnelerimizin nadir gruplarından 40gece elektronik müzikle rock’ı yine bildikleri biçimde harmanlıyor. Ancak bu kez kapkaranlık bir atmosfer içinde kendimizi dört duvarlar arasında, mezarlar içinde buluyoruz. Yani konsept albüm geleneğini bu albümde de sürdürmüş grup. Her şarkının ayrı bir hikayesi var ama birleşince ortaya Buradan Çıkış Yok albümü çıkmış. Albümde sıkışmışlık, esaret ana temayı oluşturuyor. Ayrıca grubun bu albümde biraz daha öfkeli olduğunu belirtmekte fayda var. ‘Siyahların’ çok yakıştığı 40gece ile albümü ve hikayelerini konuştuk.
Türk mitolojisinde 40 sayısının önemli bir yeri var. 40gece’nin nasıl bir bağlantısı var bu sayıyla?
Ilgaz: 40 sayısını eski Türk coğrafyasında ve kültüründe bir motif ve sembol olarak görüyoruz. Farklı yerlerde çok sık kullanılsa da genel olarak anlamı kutsallaştırılmış bir döngüyü tamamlama, yeni bir evreye geçme temelinden geliyor. Sadece Türkler değil birçok topluluğun totemcilik döneminden kalma bu soyutlamayı biz gece ve karanlık anlamlarla birleştirerek bitmeyen bir döngü ifadesi yaratmak istedik. İsmi; müziğimizin karanlığı her daim süren bir geceyi andırdığı için düşündük. Daha sonra, yaşadığımız modern çağın insanı yeni ve daha da karanlık bir orta çağa ittiğini de göz önünde bulundurarak 40gece isminde karar kıldık. Müziğimizi de tamamladığını düşünüyoruz.
Nasıl bir araya geldiniz?
Ilgaz: Ayhan’la daha önceden başka projelerde de çalıştık. Birlikte üretmenin temelleri de orada atıldı diyebilirim. Daha sonradan kolektif bir çalışma tarzına geçmeye karar verdik ve 40gece projesini kurduk.
Ayhan: Yıllar önce bir progressive rock projesi için internet üzerinden tanıştık. O grup devam ederken biz bir yandan Ilgaz’la ikili şarkılar yapmaya başladık. Beraber ayrı bir kimya yakalamıştık ve bunu sürdürmek istedik. Sonra da 40gece doğdu.
40gece’yi kurma fikrinin oluşmasından itibaren hep bu tür bir müzik mi vardı kafanızda? Siz neler dinliyordunuz ve dinliyorsunuz?
Ilgaz: Belirli bir tür hedefleyip üretime başlamadık; fakat yine de söz-müzik birlikteliği ve rock kompozisyonlarına yeni bakış açılarımızı başlangıçtan itibaren yansıtmak istedik. Açıkçası her şeyi dinliyorum. Fakat kompozisyonu daha ön planda olan, dinamik yapısı farklı işleri daha çok seviyorum. Modern progressive rock’tan, nordic jazz’a kadar belirtebilirim bu aralığı.
Ayhan: 40gece’den önce yaptığımız şarkılarda elektronik ve rock müzik arasında gidip geliyorduk. 40gece ile birlikte bu iki türü harmanladık ve böyle bir sound çıktı ortaya. Ben tür olarak seçici değilim ama ağırlıklı olarak triphop, hiphop, indie pop-rock gibi türleri dinliyorum. Sevdiğim sanatçılardan ilk aklıma gelenler: Röyksopp, Portishead, The Irrepressibles, Morphine, Marc Rebillet…
Ekşi Sözlük’te hakkınızda yapılan bir yorumda “müzik piyasasında bulunan egemen güce bir karşı duruşta bulunan gruptur” denilmiş. Katılır mısınız bu yoruma?
Ilgaz: Doğrudan bir karşı duruş göstermek için bugün yaptığınız müziği hiç tüketime sokmamak, platformlardan tamamen uzakta bir şekilde üretim yapmak gerekiyor. Ama bu yorumun katıldığım başka bir tarafı var; bizler ne ana akım-prodüksiyon müzik mahallesine, ne de tamamen synth müziğine evrilmiş alternatif çevreye doğrudan sunulabilecek bir iş yapıyoruz. Biraz mahallesiz ve sınırları esnek kalan bir üretim tarzımızın olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle piyasanın çizdiği türlerin, tarzların ve iletişim ilişkilerinin dışında kalan bir yapımız var.
Ayhan: Bence epey isabetli bir yorum olmuş. Biz 40gece olarak müzik piyasasında hiçbir mahalleye ait olmadık. Popüler olana göre şekillenmiyoruz. Kendi türümüzü ve mahallemizi inşa etmeye gayret ediyoruz.
Normalde söyleyecek bir sözü olan isimler bunu daha çok bağırarak, çağırarak, haykırarak yapıyorlar. Belki de daha etkili olduğunu düşünüyorlar. Sizin şarkılarınız ise çok karanlık bir atmosfer oluşturuyor. Bu sadece yöntem farklılığı mı yoksa ifade etme biçimindeki seçim mi?
Ayhan: Bizim şarkılarımızda bir yandan didaktik bir alt metin, bir yandan da metaforik, sanatsal ifade olduğu için bu dolaysız ve içgüdüsel bir haykırış biçiminde tezahür etmiyor. Dolaysız cümlelerle haykırmak, insanları daha çok güdüleyebilir. Bu da farklı bir yöntem olmasına rağmen bizim ifade biçimimizin, insanlar üzerinde daha derin ve kalıcı izler bırakacağını düşünüyorum.
Ilgaz: Belki karakterlerimizle de ilgili olabilir. Çok köşeli, keskin insanlar olduğumuzu düşünmüyorum. Biraz efendi kalıyoruz. Şarkılarımızdaki öfkeli yapılar da sık sık varoluşçu temalara bürünüyor. Hayatı suçlayan parçalarımız var ama yine de hayatın içerisinde kendini bulmaya çalışan bir arayış da var. İnsanlar bu tarafla da yakınlık kuruyor.
Üzerime Gelmeyin’de olduğu gibi sadece etrafla değil kendinizle de hesaplaşıyorsunuz. Savaşıyorsunuz… Zor oluyor mu bunu şarkılara yansıtmak?
Ayhan: Ben kendiyle çok uğraşan, savaşan ve kendini sürekli tanımaya çalışan biriyim. Meslek ve kişilik tipi olarak içedönük bir psikolog olduğum için sanıyorum. Belirli bir depresif eşiği geçtiğim dönemlerden sonra bu tür şarkılar yazmak günlük doldurmak kadar kolay olabiliyor benim için. Zaten aynalarla yaşayan ve sürekli içgözlem yapan biri olduğum için geriye sadece gördüklerimi anlatmak kalıyor. Üzerime Gelmeyin de içimden gelenleri dolaysız olarak, adeta günlük doldururcasına yazdığım bir şarkıydı. O yüzden kelimeler kağıda dökülüverdi.
Ilgaz: Üzerime Gelmeyin’in müzik tarafını Ayhan’a yolladıktan sonra Ayhan şarkıyı bambaşka bir yere taşıdı, iç sıkıntılarını da paylaştığı şekliyle kendi söz yazarlığını gösterdi. Müzik ve sound dokusunu üreten kişi olarak rahatlıkla söyleyebilirim; Ayhan Türkiye’de müziği konseptleştirebilme anlamında söz yazarlığını hakkıyla yapan az kişiden bir tanesi.
40gece daha da karanlık olacak mı? Yakışıyor çünkü size…
Ilgaz: Önümüzdeki dönem konserlere başlayacağız. Konserleri de konsept bir hâle çevirmek istiyoruz, insanların gelip müzik dinleyip gittiği değil o karanlık atmosferi yaşadığı bir hâle getireceğiz.
Ayhan: Teşekkür ederiz. Dünya bu denli kararmaya devam ettikçe biz de daha fazla karanlıklaşacağız gibi duruyor. Bununla birlikte henüz yayınlamadığımız tam zıt kutupta, ütopik mutlulukta şarkılarımız da var. Gündüz düşü kıvamındaki bu şarkıları da belki bir EP’de toplayabiliriz

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi