Dünya turunda dostluk belgeseli

Dünya turunda dostluk belgeseli
Yunanistan’dan başlayıp dünyaya açılmayı hedefleyen 3 Yunan ve 1 Türk okyanusta buluştu. Yelkenli ile dünyayı tropik kuşakta dolaşmayı hedefleyen ekip Yunanistan televizyonlarının tanınan siması, hem kaptan hem de teknenin...

Yunanistan’dan başlayıp dünyaya açılmayı hedefleyen 3 Yunan ve 1 Türk okyanusta buluştu. Yelkenli ile dünyayı tropik kuşakta dolaşmayı hedefleyen ekip Yunanistan televizyonlarının tanınan siması, hem kaptan hem de teknenin sahibi olan Gianni’nin teklifi ile bir araya geldi. Ekip kaptan Gianni, Kaptan’ın kız arkadaşı Vaso, şef Kostas ve kameraman, kurgucu İbrahim’den oluşuyor.

Siyasetçiler gerilim peşinde koşarken sıradan insanlar, insanlığın gerçeği olan barışı inşa ediyor. Ege’de başlayan Türk-Yunan dostluğu küçük bir tekneyle dünya turuna çıktı. Üç Yunan bir Türk macerasever televizyoncu, Yunanistan’da yayınlanacak bir belgesel için 2 buçuk yıl sürecek bir serüvene başladı. Bu ekibin içinde, hem fotoğrafçı hem kameraman hem yönetmen hem sesci hem de gemici olan kilit adam, projeye Türkiye’den katılan İbrahim Özpuylat. Özpuylat hikayesini 9.Köy’e anlattı.

2 Aralık’ta yola çıkılan bu macerada hedef, yelkenli ile tropik kuşakta Route360 adı ile reality- belgesel karışımı bir dizi program çekmek. Okyanusları ve bambaşka iklimleri aşarak dünyayı keşfetmenin yanı sıra, uzak diyarları ve tekne hayatını tv izleyicisine yansıtmayı da amaçlayan ekip 2 buçuk yıl içinde yolculuğu tamamlamak istiyor.

SIĞ SULARDA GERİLİM, OKYANUSLARDA TÜRK-YUNAN DOSTLUĞU

Ege’de adalardan, kıta sahanlığına güncelliğini hiç yitirmeyen gerilim son dönemde teniden tırmanırken, bu dostluğun, işbirliğinin aynı döneme gelmesi dikkat çekici. Onların da bunun farkında olduğu, İbrahim Özpuylat’ın sözleriyle anlaşıldı. Özpuylat, bir büyük amaçlarının da Yunan televizyonlarında Türk-Yunan dostluğunu, samimiyetini aktarmak olduğunu belirtti ve şöyle dedi:

“Teknede farklı milliyetlerden olduğumuzun farkında bile değiliz. Hiç aklımıza gelmiyor. Nasıl gelebilir ki, ortak bir mücadele veriyoruz. Benim için bu projenin en büyük amaçlarından biri de bu dostluğu televizyonlara yansıtabilmek. Siyasilere de gülüyoruz buradan. Çünkü kendi haline bırakılsa bence bu dünyada bu kadar iyi anlaşabilecek iki halk daha bulamayız.” 

Özpuylat, tekne içerisinde bir kişinin çok sayıda görev yükü olduğunu özellikle anlatmak istedi. Anlatırken de  sahip olduğu beceriler nedeniyle kendisine daha fazla iş düştüğünü şakayla karışık araya şu sözlerle sıkıştırdı:

“Bütün proje benim omzumun üstünde diyebilirim. Bu teknede  backstage ve frontstage yok. Ben hem kamera kullanıyorum hem de kamera karşısında oluyorum. Yüzde doksan kamera bende. Aynı zamanda ekstra bir kameramız, GoPro ve iki tane güvenlik kameramız var. Onlar 24 saat tabi çekim yapıyor, biri bizi gözetliyor programı gibi var tabi onda da.  Yani her anımız, her açımız kayıt altında ve benim sorumluluğumda. Videoların kurgusunu da ben yapacağım için, işim önümüzdeki haftalarda  çok daha fazla olacak. Biriken saatlerce görüntü var.”

2,5 YILDA TAM TUR

Yunanistan’dan çıkış veren ekibin ilk hedefi Karayipler, Pasifik, Afrika ve Bermuda’dan geçip Yunanistan’a tekrar ulaşmak. Tekne ile yapılacak olan bu yolculuğun tamamlanması için 2 buçuk yıl hedeflendi. Sorularımızı yanıtlarken çizdikleri rotanın zorlu bir parkur olduğunu belirten İbrahim Özpuylat, ilk büyük fırtınaya Akdeniz’den geçerken yakalandıklarını söyledi.

Hiç beklemedikleri fırtına ile çoktan karşılaştığını söyledi. O sırada aynı zamanda çekim yapan Özpuylat, “Hiç beklemiyorduk ama en çok zorlayan kısım Akdeniz’di. Kışın geçtik oradan. İbiza açıklarında bir fırtına yedik inanılmaz kötüydü, tekne su aldı, çok yorucuydu” dedi.

OKYANUSUN ORTASINDA 4 KARDEŞİZ

Akıllara ilk gelen sorulardan biri teknede Türk-Yunan dostluğu nasıl yaşanıyor? Günlük ilişkiler, sohbet, yardımlaşma nasıl?  Türk kameraman İbrahim Özpuylat’ın verdiği şu cevap, ekibin ortak sözleri gibiydi:

“Tekne 17 buçuk metre uzunluğunda, 4 buçuk metre genişliğinde. O kadar iç içe girdik ki ayrı milliyetlerden olduğumuzu hissetmiyoruz. Benim için de bu projenin en büyük amaçlarından biri bu dostluğu televizyonlara yansıtabilmek. Siyasilere de gülüyoruz buralardan. Çünkü kendi haline bırakılsa bence bu dünyada iyi anlaşabilecek iki halk daha bulamayız. Hani bu rakı sofrası gibi… Kalabalık bir şekilde burada muhabbet ediyoruz; aramızda yabancı oluyor, anlamıyorlar aramızdaki ilişkiyi. Türkler ve Yunanlılar olarak biz anlayabiliyoruz. Gurbete düşünce anlarsın kimle kardeş olduğunu. Bülent Ecevit'in şiiri gibi.”

GECEYARISI GELEN BEKLENMEDİK MİSAFİR: HİTCHCOCK 

İbrahim Özpuylat, okyanusta başına gelen en ilginç olaylardan birisinin ise teknelerine konan, yolunu kaybetmiş bir kuş çıkması olduğunu söyledi. O gece konan yorgun kuşu şöyle anlattı:

“Bir baktık uydu anteninde tropik bir kuş. Orada 5 saat durdu, ölü gibiydi. Belli ki aç, yolunu kaybetmiş. Yediğimiz her şeyden verdik yemedi. Okyanusta kanatlı balıklar var. Teknenin üzerine düşüp ölüyorlar. Şansımıza bir tanesi tekneye atladı. Balığı kuşa attım, anında kaptı. Kuş bizimle yakınlaşmaya başladıkça şansına balık da gelmeye başladı tekneye. Zamanla dümenin olduğu yerde bizimle arkadaş oldu. Yanımızda oturuyor üstümüze çıkıyor. Ekibin parçası oldu. İsmini de Hitchcock koyduk. 5 gün bizimle seyahat etti. Karaya vardığımızda ise ortadan kayboldu.”