Tuğçe Küçük

Tuğçe Küçük

DÜNYADA AYNI ANDA ‘KADIN DAYANIŞMASI’ VAR!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, kadınların hak arayış mücadelesinin simgesidir. Günümüzde bu günün diğer yüzünde indirimlerle, reklamlarla, hediyelerle hareketin pazarlama unsuruna dönüşmüş hali yatıyor… Kendimize soralım: ‘8 Mart’ın hangi yüzünden yanayız?..’

Yarın 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü…

 8 Mart’a günler kala firmaların ‘Kadınlar Günü’ indirimleri devreye girdi, kadınlar için seçilebilecek en güzel hediyelerin reklamları yapılmaya başlandı… Şirketler kadın çalışanları için hediyelerini, etkinliklerini hazırladı… Televizyonlarda, kadınlar için hazırlanan duygusal reklamlar yayına başladı…

Bütün bunlar 8 Mart’ın kapitalizmle buluşmuş yüzü… Günün neden kadınlar günü olarak resmileştiği ile ilgilenmeyen yüzü… Kadınların sosyal, ekonomik, siyasal bağlamdaki hak arayışı hareketini pazarlama nesnesine çeviren yüzü…

8 Mart’ın diğer yüzündeyse kadınlar, erkekler ve diğer her kimlikten şiddete, eşitsizliğe, ötekileştirmeye, geri plana atılmışlığa karşı duran kitleler sokaklarda!...

Bu kalabalıkların arasında erkekler de var! Çünkü erkek egemen dünya siyah-beyaz şekilde erkeklerin kadınlara zulmettiği anlamına gelmiyor.  Erkeklerin egemenliği görüşünü benimseyen, destekleyen kadınlar olduğu gibi, eşit haklar tarafında duran erkekler de var. Kadın hareketlerinin, kadınların hak arayışlarının, erkek cinsinin tamamını canavar ilan etmek gibi bir derdi de yok. Canilik, canavarlık cinse değil, davranış biçimine ait. Kadınların hiçbir anlamda sömürülmediği, adil yaşam şartlarına eriştiği bir dünya hayalini ‘erkekçe’ tavırlardan sıyrılmış erkekler de paylaşıyor.  

8 Mart’ın hangi yüzünden yanayız?

Aynı gün, yıllardır iki farklı şekilde karşılanıyor… Elbette kadınlarla gurur duyulduğunu göstermek, kadınlığı kutlamak, eğlenmek, kadınlara hediyeler vermek bir bakış açısı olabilirdi ancak 8 Mart’ın dışındaki günlerde şiddetin hiçbir türüne maruz kalmıyor olsaydık, güvenliğimizin mekanla, saatle, kıyafetle ilgisi olduğunu düşünen tek bir kişi dahi olmasaydı, iş yerinde erkeklerle eşit sayıda kadın yöneticiler olsaydı, aynı konumdaki kadın ve erkekler eşit ücretlendirilmeye tabii olsaydı, ev işleri evin bütün bireylerinin sorumluluğu olsaydı… … Bu liste uzar gider. Kısacası dünya, kadınlar için güllük gülistanlık olsaydı kadınlar gününde gülüp eğlenip geçebilirdik!..

Ancak kadınlar böylesi bir eşitsizliğin, haksızlığın ortasında yaşarken tarihteki hak mücadelelerinin ışığında, bir günün dünya kadınlarına adanmışlığı, yüzyıllardır süregelen erkek egemen düzenin kırıp parçaladıklarına karşı durmak gayesiyle bir araya gelmek için anlamlı bir fırsat!...

Ayrıca, kadınlarla gurur duyulduğunu göstermek, kadınlığı kutlamak, için de çok daha anlamlı bir hamle.

Kadın mücadelesinin simgesi 8 Mart

‘Çünkü yalnızca erkek değildi kadını ezen. Kadın kendi hayatından sorumlu olmaktan vazgeçerek kendi kendini de eziyordu...’ / Jostein Gaarder

‘Erkekler öldürüyorsa, biz kadınların görevi yaşamı korumak için savaşmaktır. Erkekler susuyorsa, bizim görevimiz, ideallerimizle dolu olan sesimizi yükseltmektir.’ / Clara Zetkin


1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nın ikincisinde Clara Zetkin’in önerisiyle her yıl mart ayında bir günün kadınlar günü olarak kutlanması kararlaştırıldı. Başlarda ilkbaharda gerçekleştiren kadın hareketi 1921 yılı itibariyle 8 Mart olarak netleştirdi ve her yıl 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlanması dalga dalga dünyada yayıldı.*

Dünya Emekçi Kadınlar Günü bazı kaynaklar tarafından 1857’de New York tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınların daha iyi şartlarda çalışma istemiyle başladığı grevde yaşanan olayla eşleştiriliyor, bazı kaynaklara göreyse New York’ta işçi kadınların yanarak can verdiği bu olaya dair bir kayıt yok. Tartışma muğlaklığını koruyor olsa da o günden bugüne 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hareketleri yasaklarla, sınırlamalarla, karşılaşmışkarşılaşmaya devam ederek, kadın direnişinin, haykırışının dünyada eş zamanlı olarak duyulduğu, mücadelenin simgesel günüdür.

Bugün, ‘yapamazsın’lara, ‘yakışmaz’lara, ‘Yaptım ve bu iş bana çok yakıştı’ demenin de fırsatıdır. Mücadele etmek kadar başarılmışları da hatırlatmak, eşitsizliğe dikkat çekmek kadar kazanılmışları göstermenin de fırsatıdır.

‘Kadının boyunu aşan’ her iş kadınlara çok yakıştı!

Son zamanlarda ülke gündemini meşgul eden ‘uzaya gitme’ mevzusunda iktidarın ‘belki bayanlar bile bunun hayalini kuruyor’ cümlesi konuyu toplumsal cinsiyet tartışmalarının ortasına çekmişti.

Bu söyleme 1963 yılından bir cevap var:

16 Haziran 1963'te Valentina Tereşkova, Vostok 6 ile uçarak uzaya çıkan ilk kadın ve ilk sivil oldu. Dünya yörüngesinde 48 tur attı ve neredeyse 3 gün uzayda kaldı. Bu, o zamana kadar uzaya giden Amerikalı astronotların toplam süresinden bile fazlaydı.

Elbette bunun öncesi de var sonrası da:

Amelia Earhart, Atlas Okyanusu'nu uçakla tek başına geçen ilk kadın pilot… 20-21 Mayıs 1932'de tek başına Newfoundland'dan İrlanda'ya uçarak Atlas Okyanusu'nu geçti. ABD'yi baştan başa geçtiği uçuşundan sonra, Ocak 1935'te, Newfoundland-İrlanda arasındaki mesafeden daha uzun olan Hawaii-California arasını yine tek başına uçan ilk kişi oldu.

Daha saymakla bitmez ama biz yine de birkaçını sıralayalım:

Ellen O’Neal, Dünyanın ilk profesyonel kaykaycısı.

Bertha Von Suttner, Nobel Barış Ödülü alan ilk kadın ve o, aynı zamanda ilk kadın barış aktivisti.

Gertrude Caroline Ederle, Manş Tüneli´ni yüzerek geçen ilk kadın.

Isadora Duncan, modern dansın temellerini atan ilk kadın dansçı.

Maria Tereda De Filippis, ilk kadın Formula 1 pilotu.

Danica Patrick, Indianapolis 500 ve Daytona 500 araba yarışlarına liderlik eden ilk kadın pilot.

Gabby Douglas, bir olimpiyatta hem tek hem de takım olarak altın madalya alan ilk jimnastikçi.

Semiha Berksoy, Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçısı. 1939'da Richard Strauss'un Ariadne Auf Naxos isimli operasındaki Ariadne rolü ile Avrupa'da sahne alan ilk Türk opera sanatçısı oldu.

Safiye Ali, Türkiye’nin ilk kadın cerrahı, Robert Koleji’ndeki eğitiminin ardından Almanya’da tıp eğitimi almış, sonra yurda dönmüş. Başlangıçta kadın olduğu için muayenehanesini kimsenin ziyaret etmediği Ali, kadın ve çocuk sağlığı konusunda imza attığı başarılı işlerle adını tarihe yazdırdı.

Türkan Akyol, Türkiye’nin ilk kadın bakanı. Sağlık Bakanı olarak görev yapan Türkan Akyol aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın üniversite rektörü unvanına sahip.

Süreyya Ağaoğlu, hukuk fakültesine başvuran ilk kadın öğrenci olarak hukuk fakültelerinin kadın öğrencilere de açılmasına öncülük eden Türkiye’nin ilk kadın avukatı. Aynı zamanda ilk kadın hakları savunucularından

Feriha Sanerk, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne giren ilk kadın öğrenci olarak biliniyor. Uzun yıllar kadın olduğu için ataması geciktirilen Sanerk, Türkiye’nin ilk kadın emniyet müdürü.

Lale Orta, Avrupa’nın ilk FIFA kokartlı kadın hakemi

Eylem Elif Maviş, dünyanın en yüksek noktası Everest’e tırmanan ilk Türk kadın.

***

İlk olma cesaretini gösteren, mücadeleden vazgeçmeyen, inanmış kadınlar için…

Ve umudunu kaybetmekte olan kadınlara ilham olsun diye…

Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!..

*Gilbert Badia, Sınırsız Feminist Clara Zetkin, Pencere, 2002, s. 89-103.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tuğçe Küçük Arşivi