Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

DÜNYANIN DAHA İYİ BİR YER OLMAYA İHTİYACI VAR

Ahmet Mümtaz Taylan, yolculuğunu takip ettiğim önemli biri benim için. Bir masada buluşmak ve hayata dair sohbet etmek isteyeceğiniz isimlerin başında geliyor bence. Çünkü kurduğu cümleler, anlattığı hikayeler, oyunculuğu ile ortaya koyduğu projelerde hep sizi etkileyen bir yön var ve kendiliğinden hayatınızın içinde bir yere yerleştiriyorsunuz kendisini. Zamanında izleyemediğim projesi ‘Gelincik’ filmi Netflix platformunda yayınlanınca ilk gününde filmi izledim. Filmin güçlü önermesi beni çok etkiledi, sorgulattı ve filmden yola çıkarak Ahmet Mümtaz Taylan ile röportaj yaptım. Bu röportaj sadece filme dair yaptığım bir röportaj. Aslında kendisiyle konuşacak çok mevzu var dolayısıyla kitabı ‘Ara Toplam’ ve ‘Leyla İle Mecnun’ dizisini kapsamayan bir röportaj okuyacaksınız maalesef. Başka bir röportajda buluşmak üzere kendisiyle tekrar sizleri buluşturmak isterim. Ahmet Mümtaz Taylan’ın kitabı yolunu ararken öğrendiklerinden yola çıkarak hayata dair Yazar Irmak Zileli ile yaptığı anlamlı bir söyleşi, okumanızı tavsiye ederim. ‘Leyla İle Mecnun’ üzerine söyleyebileceğim en güzel şey; unutmadığımız güzel şeyler de geri dönermiş ve o gemi buraya gelirmiş. Herkese sağlıklı ve mutlu zamanlar dileriz.

◼ ‘Gelincik’ filmiyle 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü kazandınız. En son ödülünüzden yola çıkarak ödüller sizin için ne ifade ediyor, ilk ödülünüzü hatırlıyor musunuz ve duygularınız ne olmuştu?
İlki İsmet Küntay En İyi Yönetmen ödülüydü ‘Misafir’ oyununun rejisiyle. 1994’te sanıyorum. Ödül yaptığınız iyi bir işin fark edilmesi, onay görmesi anlamına geliyor. İyidir, güzeldir ama neticede dünün konusudur. Yarına ilaç olmaz. Bizimki her yeni günde yeniden kendinizi kanıtlamanız gereken bir iş.
Filmin önermesi sade ama güçlü
◼ ‘Gelincik’ filmi etkileyici ve sorgulatan bir film, önemli bir derdi var. Elini kirletmekten korkmayan ama kendi içinde sorgulamaları da bitmeyen bir polisin gözünden çelişkilerin hikayesi. Siz filmi nasıl yorumluyorsunuz?
Kendisiyle yüzleşmemiş, hesaplaşmamış bireyin huzur bulamayacağını, başını huzurla yastığa koyamayacağını anlatan bir film. Dünyanın daha iyi bir yer olmaya ihtiyacı var. Buna bir dirhem katkımız olacaksa işe başkalarından değil kendimizden başlamalıyız diyor. Sade ama güçlü bir önerme.
Avın yaşam hakkı da avcının vicdanına emanet
◼ Avını bulmak, avcı olmak ve avlanmak üzerinden insanın suçluluk duygusu ve öldürme eylemi paralel kurguda çok güzel anlatılmış filmde. Canlandırdığınız karakter üzerinden yola çıkarak insan ve avlanmak üzerine siz nasıl bir ilişki kurarsınız?
Ava çıkmak, avı bulmak, avlamak denince ihtiyaçlar, öncelikler ve kanaat etmeyi bilmek geliyor aklıma. Avlanma güdüsü bireyin hayatını sürdürebilmesi için vazgeçilemez gibi görünen bir eylem. Eylem bin yıllar içinde biçim ve içerik değiştirerek, dönüşerek varlığını sürdürüyor. Bu zamanda temel yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılamak için öldürme eylemine başvurmaya gerek yok. Dolayısıyla avın yaşam hakkı da avcının vicdanına emanet. Artık avlanma eylemi bireyin en geniş çevresiyle kurduğu hayatta kalma mücadelesinin bir parçası olmaktan çıktı. Yaşamla derin ve dikey ilişki kurabilen bireylerin avlanma güdüsünü bastırması daha mümkün. Günümüzde avlanma güdüsünü kontrol edemeyenlerin hayat ve gerçekle bağlarının ya zayıf ya da kopuk olduğunu düşünüyorum.
Onu hayata bırakmayı bilmelisiniz
◼ Filmde şöyle bir cümle var ki sahne de, diyaloglar da çok etkileyici. “Aklıma kızım geldi, onların da bir canı var. Onların da yavruları var, onlar da yavrularını korumak istiyor.” Siz de babasınız, kızınız var. İnsanın canı dediği kişi yani yavrusunu korumak ve ona bakmak üzerine kurulu sanki dünya öyle değil mi?
Sadece korumak değil ama. Belli bir olgunluk ya da farkındalık seviyesine gelir gelmez siz olmadan ne şekilde korunacağı, kendisini nasıl inşaa edeceği bilgisini de aktararak. Konu evladınız olduğunda bile tıpkı doğada diğer canlıların yaptığı gibi vakitlice yakasından düşmeyi, onu hayata bırakmayı bilmelisiniz. Biraz uzun konuşulması gereken bir konu.
Suçun tümüyle olmadığı bir dünya ütopyalar üstü bir şey
◼ Suç diye bir şey olmasaydı dünyada, dünya nasıl olurdu?
Bilemiyorum. İnsan bir yanıyla karanlık bir mahluk. Suç olmasaydı da enseyi karartacak başka bir şey muhakkak bulurduk. Suçun tümüyle olmadığı bir dünya ütopyalar üstü bir şey. Fantazim yetmedi yanıtlamaya.
Yüzleşmek, iç hesaplaşma hayatımın rutin eylemleri
◼ Yine filmden yola çıkarak insanın önce kendisiyle her konuda yüzleşmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Siz kendinizle yüzleşmeler sık yaşar mısınız ve hangi konularda yüzleşmeler yaşadınız?
Yüzleşmek, iç hesaplaşma hayatımın rutin eylemleri. Bunu sık aralıklarla ve başkalarının uyarısına gerek kalmadan yapmaya çalışıyorum. Yakın zamanda yayınlanan ‘Ara Toplam’ adlı kitabım bunların bir envanteridir esasen.
Yaş ilerledikçe sağlıklı yaşamak için daha gayretli oldum
◼ Kilo da yüzleştiğiniz durumlardan biri olmuş diyebilir miyiz çünkü çok kilo vermiş, gençleşmiş ve bambaşka bir Ahmet Mümtaz Taylan var karşımızda ki zaten yaşınız genç sadece kilo daha yaşlı gösteriyor insanı sanırım. Bu haliniz ve değişiminizde siz neler görüyor ve hissediyorsunuz?
Yaş ilerledikçe sağlıklı yaşamak için daha gayretli oldum. Çok daha güçlü ve savaşçıyken başlasam iyi olurdu ama bende takvim böyle işledi. Yediğime içtiğime, eforlu hareket etmeye çalışıyorum. İnsanın kendine, yakın uzak çevresine ve hayata duyduğu sorumluluk da bunu gerektiriyor.
Söz konusu oyunculuk olunca her türlü gözlem işe yarar
◼ Sahnede, dizilerde, sinemada sektörün her alanında üretimde bulunuyorsunuz. Yönetmen kimliğiniz de çok önemli bu noktada. Yönetmen gözünüz, tiyatro sahnesi tecrübenizin kamera önü oyunculuğunuza katkısı nedir?
Söz konusu oyunculuk olunca her türlü gözlem işe yarar. Yönetmenlik deneyiminden devşirilmiş gözlemler de. Yönetmenlikte bütüne yönelik dikkat ve tutarlılık gerektirir. Bu türden deneyim, oyunculukta bütünün parçası olma konusundaki sınırları doğru anlama ve içini o sınırlara uygun oranda taşırmadan doldurma fırsatı sunar size. Yönetmenin sınırlarına girip onu rahatsız etmeden uygun üslupla çalışırsınız. Belki bu bir avantaj yahut ‘elde var bir’ olarak değerlendirilebilir.
Prova anlarını çekim anlarından daha çok seviyorum
◼ Oyunculukta şikayetçi olduğunuz durum ve en sevdiğiniz durum nedir?
Zaman zaman normali aşırı zorlayan uzun ve yetersiz set koşullarda çalışmak zorunda kalmak dışında bir şikayetim yok. 140-150 dakika dizi bölümü çekmek tamamen saçmalık ama şartlar böyle ve çekmeye çalışıyoruz. Prova anlarını çekim anlarından daha çok seviyorum. Arama, deneme, partnerlerden gelen sürpriz yaklaşımlara şahit olmak… Hepsi çok zevklidir.
“Leyla ile Mecnun” başlıyor haziranda sete çıkıyoruz
◼ Efsane geri dönecek mi “Leyla İle Mecnun” yeniden çekilecek mi?
Haziranda sete çıkıyoruz.
İstanbul’un her taşına ayrı şiir yazılır
◼ “İstanbul Hesabı” ile İstanbul’u gezmek nasıl bir duygu her defasında yeniden aşık oluyor musunuz şehre ve size bu program neler öğretiyor?
Çok severek yapmakta olduğumuz bir iş. Birlikte çalışmaktan hoşlanan iyi bir takımımız var. Ruh birliğimiz var. Şehir her çabanıza misliyle cevap veriyor. Baktıkça güzelleşen, gördükçe derinleşen binlerce yıllık bir dünya kenti İstanbul. Her taşına ayrı şiir yazılır. İstanbul cilalanmaya ihtiyacı olmayan bir yer. Biz her defasında onu biraz daha anlamaya, tanımaya çalışıyor ve seyircimizi de o yönde yüreklendirmeye gayret ediyoruz. Yapmaya çalıştığımız şey özelde İstanbul’da ve genelde bu ülkede yaşayan tüm yurttaşları birbirine çağırmak. Birlikte yaşama kültürünün yayılması ve yerleşmesi için çaba sarf ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi