DUVARLARIN ARDINDA…

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 10, 2021 / 10:21

Son bir kontrol için gideyim dedim. O geldiğinde gözümüzden kaçan bir şey kalmasın ki mutsuz olmasın diye. Zira onun mutsuzluğu yukarıdan aşağıya hepimizi etkiliyor ve bu yoğun ilk karşılaşma sırasında bir pürüz kaldıysa bize geri dönüşü duygusal açıdan pahalıya mal oluyor.

Bir kere, bir yamaçtan öbür yamaca vadiyi çevreleyen yüksek duvarların yeşil renge boyanması yerinde olmuş. Yani bir uyum sağlanmış, diyebilirim. Acaba yeşil boyanın içine biraz altın sarısı katsa mıydık? Arada parlardı, zenginlik verirdi. (Kendime not: Altın varaklı boya konusunu danış). Duvarın yüksek olması da gayet yerinde. Bu tarafın börtü böceği, tüylü tüysüz hayvanı duvarı aşıp evlerin olduğu araziye geçemez. Geçemez, değil mi? Sakın ola yaban keçisi, tavşan, sincap o taraftan bu tarafa geçmesin. Duvar rüzgârı da kesiyor, ağaçlardan gelecek çiçek tohumları için bir engel oluştu inşallah. Yoksa malikanenin olduğu yere doğru yaban çiçekleri biter, kızılçam fidesi çıkar, na’parız? Kalabalık ağaçların olduğu yerden her türlü kötülük gelir. Bahçeye yeteri kadar aydınlatma kondu mu? Karanlık köşe kalmasın, korkuyor çünkü… Kuşları kaçırmak için ultrasonik ses yayan cihazlardan koydurduk. Yoksa fıtı fıtı uçup malikanenin terasını pislerler, hafazanallah. (Kendime not: Yakın gelecekte duvarın üstünü ayrıca elektrikli telle kaplama konusunu görüş. Gün boyu iki eleman duvar boyunca gidip gelmek suretiyle ölü hayvanları toplasın, mesela. Elemanlara ayrıca ücret verilmesin, yoksa şımarırlar ve pazar günleri izin isterler).  

Arazinin içinde yeteri kadar ağaç kesilmemiş duygusuna kapılıyorum. Bir grup sığla ağacı kalmış. Şu ne? Kızılçam mı? Keselim. Havuz kenarlarındaki beton az olmuş, biraz daha genişletelim. Yaz ayları boyunca o beton ısınır, gece kalorifer gibi sıcaklık verir dediler ama ondan daha iyi mi bilecekler… Malikanenin içine de yansır o sıcak dediler, size ne dedim. Gün boyu soğuk hava veren havalandırma çalışacak. Teraslara bile koydurduk. Atmosferi soğutmak suretiyle ülkemizdeki iklim değişikliği tartışmalarına bir son verilecek. (Kendime not: İşimi seviyorum).
Deniz kenarı güzel olmuş, yalnız şu şezlongları kaldıralım. Müslüman güneş altında yatmaz. Kumu şeyden mi aldınız? İki yerden mi? Bravo! Birbirine karışınca ne güzel olmuş. Yalnız bir koku var, kumdan mı geliyor? Siyano-bakteriler zamanla hidromanyezite dönüşüyor demekle ne demek istemektesiniz? Kardeşim, ben size demedim mi İngilizce konuşmak yasak diye… Kovdurtacak mısınız kendinizi? Hem, kumda bakteri olur mu? Batının oyunları bunlar. Deniz kenarını da betonla dolduralım. İnşaatında bu beyaz kumu kullanırsınız. Mis gibi.    

Beton dünyasıyla onun kafasını tokuşturmayı sağlamış olmaktan mutluluk duyacağım.
Bu yazı bir hayal ürünüdür.
Yazıda geçen kişiler hayalidir.
Mekân gerçektir ve maliyet milyonlarla ifade edilir.
Sözün özüne gelince, insandaki ölçüsüzlük bozuluşa gider.

Aytuna Tosunoglu

Ankara’da 1963 yılında doğan Aytuna Tosunoğlu’nun çocukluğu İzmir ve Malatya’da, öğrencilik yılları İstanbul ve Londra’da geçti. 2002 yılına kadar çeşitli çokuluslu şirketlerde çalıştı. “Müseccel Marka”, ilk öyküsünü on altı yaşında yazan Aytuna Tosunoğlu’nun ilk romanı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top