Düzce Depremi ve Öncesi

23.11.2022 günü, Türkiye saati ile 04:08’de merkez üssü Gölyaka (Düzce) olan MW 5.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Yerin 6.81 km derininde meydana gelen bu depremin en yakın yerleşim birimi olan Düzce ilinin Gölyaka ilçesine bağlı Kemeryani köyüne uzaklığı 0.82 km olarak belirlendi. Ana şoktan, 23.11.2022 16:08’ye kadar geçen zamanda, büyüklükleri 0.9 ile 4.3 arasında değişen 146 artçı deprem kaydedildi.

Deprem, Kuzey Anadolu fay sistemi içerisinde yer alan Karadere Fayının kuzeydoğu ucunda meydana gelmiştir. Karadere Fayı toplam 35-40 km uzunluğunda bir faydır. 1999 İzmit ve Düzce depremlerinde Karadere Fayı’nın yaklaşık 10 km uzunluğundaki kuzeydoğu ucunda tam kırılma olmamıştır, 23 Kasım 2022 tarihinde meydana gelen depremin fayın bu bölümünden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.

MÖ 1390’lardan bu yana bir yerleşim merkezi olan Düzce, Bolu Ovasının kuzeybatı kesiminde konumlanmış Batı Karadeniz Bölgesinde bir kent merkezidir. Etrafı dağlarla çevrili bir alanda gelişim gösteren yerleşim alanı özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir merkez olmuş, o döneme ait anıtsal yapılardan bir bölümü ise günümüze ulaşabilmiştir. 1321 yılında Osmanlı topraklarına katılan Düzce 1870’te bağımsız bir ilçe haline gelmiştir. İstanbul-Ankara karayolu üzerinde yer alması nedeniyle hızla gelişen yerleşim 9.12.1999 tarihinde 20 mahalle, 97 köy ve 7 ilçeli bir il statüsüne kavuşturulmuştur.

Düzce, 17 Ağustos 1999 depreminde ciddi can ve mal kayıplarına uğramıştır. 12 Kasım 1999 depreminin yıkıcılığı ise daha da fazla olmuştur. Üç ay arayla yaşanan bu iki afetten sonra Düzce ekonomik krizin de etkisiyle kendisini toparlamakta büyük güçlük çekmiştir.

Üç ay arayla yaşanan iki depremin Düzce’deki işletmelere verdiği zarar çok ağır olmuştur. Özellikle mikro işletmeler depremler sonrası uzun vadeli iyileşme sürecini kendi çabalarıyla atlatmak zorunda kalmışlardır. Depreme karşı özel bir tedbirleri bulunmayan bu işletmeler büyük maddi kayıplara uğramışlardır. Çay, Camikebir ve Azmimilli mahallelerindeki esnafın, depremlerden sonra en çok kredi sıkıntısı çektikleri ve Bağ-Kur primlerini ödemekte zorlandıkları görülmüştür. Bu sıkıntılar onların toparlanma süreçlerini olumsuz etkilemiştir. Öte yandan Kalıcı Konutlar Bölgesi’nde iş yeri olarak planlanan bina ve dükkanlar, il merkezine uzak konumları ve yeterli altyapıya sahip olmamaları nedeniyle ticari bakımdan alternatif bir cazibe merkezi haline gelememiştir.

Kentte ücretli çalışan kesime bakıldığında, bunların önemli bir bölümünün işyerlerinin depremlerde hasar görmesi ya da yıkılması nedeniyle işsiz kaldıkları ya da asgari ücretle çalışmaya zorlandıkları görülmektedir. Öte yandan, Düzce’de yaşayan pek çok kişinin bir bakıma şanslı olduklarını belirtmek mümkündür, çünkü çoğunun fındık üretimi, kira gibi ek gelir kaynakları bulunmaktadır. Bu kişiler arasında hayat normale dönene kadar geçici bir süre için köylerinde barınma ve gıda sorunlarını çözenler olduğu saptanmıştır.

Düzce’nin 2000 yılında il ilan edilişinin kentte ekonomik hayatın canlanması ve kalkınma açısından, beklenin aksine olumsuz etkileri görülmüştür. Öncelikle, kent idari bir yeniden yapılanma süreci içine girmiştir. Bunun yanı sıra, 2001 yılında patlak veren ekonomik kriz yaşam şartlarını iyice zorlaştırmıştır. 5084 sayılı yasayla teşvik kapsamına alınmasına rağmen, il içinden veya dışarıdan Düzce’ye gerekli yatırımlar yapılmamıştır. 2003 yılında halkın büyük bir kesiminin Kalıcı Konut’lara taşınması, il merkezindeki iş potansiyelini olumsuz etkilemiştir.

Düzce depremde uğradığı ekonomik zararları telafi etmeye çalışırken, bir yandan da büyük hasar gören altyapısını ve bina stokunu yenilemek durumunda kalmıştır. Bu bağlamda ortaya çıkan gereksinimler için devletin ürettiği çözümler yanında yerli ve yabancı STK’ların girişimleri olmuş, kimi aileler de barınma sorunlarını kendi olanaklarıyla çözmeye çalışmışlardır.

Bu satırların yazıldığı yılın üzerinden 20 yıla yakın süre geçti. Bugün dönüp baktığımda bu tespitlerin fazla değişmediği, yetkililerin duyarsızlığı nedeniyle halkın depreme hazır olmadığı, kurumların koordinasyon sıkıntısı çektiği görülüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi