Alaaddin Dinçer

Alaaddin Dinçer

Eğitimde Ayrımcılık, Eğitim Hakkı İhlalidir!

Eğitim hakkı, hem uluslararası çocuk hakları sözleşmelerinde hem de iç hukukta geniş yer bulan bir normdur. Yurttaşları din, dil, inanç, sosyo ekonomik gelir ve engellilik durumlarına göre ayrıştırarak eğitimi ve okulları bu ayrışımlar üzerinden tasarlamak, planlamak ve düzenlemek eğitim hakkını ihlal anlamına gelmekte. Özellikle siyasi iktidarların, yurttaşların bir bölümünün anadillerini eğitim dili olarak tanımamaları, çoğunluk diliyle öğrenmeye zorlamaları, çoğunluk inancını toplumun farklı inançlarına sürekli empoze etmeye çalışmaları, buna uymayanları dışlayıcı tutum içine girmeleri de bir norm ihlalidir. Adına ayrımcılık denilen bu uygulamayı dolaylı ve doğrudan ayrımcılık olarak iki kategoriye ayırabiliriz. Ayrımcılık, aynı zamanda toplum içinde bazı kişi ve/veya kişilere, haksız bir şekilde başkalarından farklı olarak davranılmasıdır.

Doğrudan ayrımcılığa uğrayan kişiler; açık bir şekilde cinsiyetleri, inançları, etnik kökenleri gibi faktörler dolayısıyla hakaret edilmekten, dalga geçilmekten tutun da nefret söylemlerine ve şiddete maruz kalmaya kadar birçok farklı şekilde haksız muamelelere tabi tutulmakta. Eğitimde öğrencilerin uğradıkları ayrımcılığa gelir düzeyi ya da fiziksel engeli sebebiyle dışlanan, arkadaş gruplarına kabul edilmeme durumunu örnek olarak gösterebiliriz. Ayrıca siyasi iktidarların doğrudan müdahalelerle okullar arasında yaptığı ayrımcılığı da örnek verebiliriz. Örneğin 28 Şubat süreci iktidarlarının gözde okulları 8 yıllık ilköğretim okulları olurken bugünün siyasi iktidarının gözde okulları din eğitimi ağırlıklı okullar olabilmektedir. Aynı mahallede bir genel ortaokul 40 öğrencili sınıflarda ikili eğitim yaparken din eğitim ağırlıklı ya da özel okulda 20 öğrencili sınıflarda tekli eğitim yapılması gibi.

Dolaylı ayrımcılığa baktığımızda ise ortada doğrudan olumsuz bir tutum veya davranış görünmese de bazı kişi veya kişileri imalar, kinaye, dolaylama gibi fark edilmesi güç bir şekilde ayrımcılığa maruz bırakan tavırlar olduğunu görüyoruz. Bu ayrımcılık türünün en belirgin örneği, var olan bireyi bir biçimde yok saymadır. Örneğin sınıfta öğretmenin soru sorduğunda, soruyu cevaplamak için elini kaldıran öğrencilerden notları düşük olanlara söz hakkı vermemesi veya görmezden gelme tavrı dolaylı ayrımcılık olarak düşünülmekte.

AYRIMCILIK TÜRLERİ VE ÖRNEKLER
Etnik Köken: Öğrenciler, farklı ırk, renk veya etnik kökenleriyle ilişkili olabilecek diğer durumlar nedeniyle olumsuz hareketlerle karşı karşıya kalmakta. Örneğin okullarda farklı etnik kökenlerden olan öğrencilere yönelik aşağılamalar ve dışlamalar ile kalıplaşmış ırkçı dil kullanmak, hareketler yapmak.

Dini İnanç: Dinleri, mezhepleri, ibadetleri ve dini yaşayış biçimleriyle ilgili olarak ayrımcılığa maruz bırakılma. Örneğin farklı din ve mezhepten bir öğretmenin veya öğrencinin kendi din ve mezhebinden olmayan öğrenciye karşı olumsuz tavırlar göstermesi.

Cinsiyet ve Cinsel Yönelim: Öğrencilerin cinsiyetleri ya da cinsel yönelimleri sebebiyle öğretmenler ve/veya öğrenciler tarafından olumsuz tavır ve davranışlara maruz bırakılması. Örneğin ders kitaplarında toplumsal cinsiyet rolleri, görsel ve söylemlerin yer alması veya kız çocuklarının erken yaşta okuldan alınması.

Sosyoekonomik Düzey: Okulda veya sınıfta özellikle düşük gelirli ya da geliri olmayan öğrencilerin daha iyi durumda olanlar tarafından dışlanması.

Engellilik veya Özel Gereksinimler: Öğrencinin, doğuştan, doğum sırasında veya sonradan meydana gelen fiziksel veya zihinsel olarak ortaya çıkan birtakım özel durumlarından dolayı ayrımcılığa uğraması.

Sonuç olarak, genelde “tutunamayanlar” olarak tanımlayacağımız toplum kesinlerinin, okullarda ve sınıflarda karşılaştığı her türlü ayrımcı tutum ve davranışlar, insan ve eğitim hakkı ihlalidir. Ayrımcılık, eğitimin bütün öğrencilere eşit sunum amacını engellemekte, bireylerin sosyal, duygusal becerilerden yoksun kalmalarına neden olmakta. Bir yandan eğitimin diğer sorun alanlarıyla mücadele yürütülürken, ayrımcılık sorunu ile de hiçbir gerekçe arkasına sığınmadan sürekli mücadele vermek gerekmekte. Bu sorun çözülmedikçe “eğitimde eşit fırsatlar sunma” iddiası slogan ve ajitasyondan öteye geçmeyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alaaddin Dinçer Arşivi