Ekonomi Politikasındaki Denemenin Artırdığı Enflasyon

Türkiye ekonomisinin patolojik sorunlarından birisi olan enflasyon, pazartesi günü açıklanan resmi rakamlarla son 19 yılın en yüksek seviyesine gelerek ekonomi gündemindeki başat rolünü kaptırmadı.

Kur şoku ile cari fazla yaratma politikasına bağlı olarak uzun vadede enflasyonun önleneceği yönündeki görüş çerçevesinde Eylül ayından beri PPK kararları ile politika faizinde yapılan indirimler sonucunda kurlarda önlenemez fiyatlamalar gerçekleşti. Bunun üzerine MB uyguladığı politikanın yol açtığı sorunu çözmek ve kur yükselişini baskılamak için 7 yıl aradan sonra rezervlerini kullanarak doğrudan satış ile 5 kez müdahalede bulundu. TL’deki değer kaybının tarihi yüksek seviyeye ulaşması ve kurlardaki yükselişin önlenememesi enflasyona rağmen büyümeyi önceliklendiren modelin iflası anlamına geldi ve dövize yönelik atağın önüne geçmek için yeni enstrümanlar hayata geçirildi. Dövize endeksli mevduat enstrümanları içerisinde döviz tevdiat hesaplarından TL’ye geçiş, kur korumalı TL mevduatları ve 28 Aralık’ta da altın hesapları ile hurda altın karşılığı hesapların dönüşüm fiyatı üzerinden TL’ye çevrilmesine olanak sağlayacak enstrümanlar oluşturuldu. Bu enstrümanlarla amacın döviz tevdiat hesaplarını çözmek değil, dövize yönelimi engellemek olduğu belirtildi.

Pazartesi günü açıklanan resmi enflasyon rakamları sonrasında düz mevduat sahiplerinin gelirlerinin enflasyonun altında kalması nedeniyle bu defa da enflasyon korumalı yani enflasyona endeksli tahvil ve mevduatların yer alacağı yeni bir enstrüman üzerinde çalışıldığı Hazine ve Maliye Bakanı’nca duyuruldu.

TÜİK'in açıkladığı verilere göre TÜFE Aralık 2021'de yüzde 13,58 artarken yıllık bazda yüzde 36,08 oldu. Yİ-ÜFE ise yıllık yüzde 79,89, aylık yüzde 19,08’e yükseldi. Verilere göre bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar sırasıyla, yüzde 53,66 ile ulaştırma, yüzde 43,80 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 40,95 ile ev eşyası oldu. Enflasyon sepetinde artan ürünlerin toplam sepetteki ürünlerin sayısına oranını gösteren yayılım endeksi ise Aralık ayında endeks tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında yüzde 92,13, dayanıklı tüketim malında yüzde 46,16, dayanıksız tüketim malında yüzde 54,23, enerjide yüzde 122,76, sermaye malında yüzde 51,17 artış olarak gerçekleşti.

Yeni ekonomi politikası olarak yapılan denemenin yarattığı bir başka sonuç ise tahvil faizi, politika faizi, ticari kredi faizleri ve enflasyon beklentisini birbirinden ayrıştırması oldu. Ekonomik güven endeksinin aralıkta 97.6 değerine düşmesi de önemli bir diğer gösterge. Aslında tüm bu gelişmeler yeni bir ticari modelin doğmasına da yol açabilir. Özellikle yüzde 30’larda seyreden ticari kredi faizlerinin üretimi ve ihracatı yavaşlatma ihtimali oldukça yüksek. Her ne kadar ÜFE’deki artışta MB Fiyat Gelişmeleri Raporunda da belirtildiği üzere TL’deki değer kaybı, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir ve arz kısıtlarının belirleyici olduğu vurgulansa da yeni yıl ile birlikte doğalgaz, elektrik, otoyol geçiş ücretlerinde yapılan artış üretim maliyetlerine negatif yansıyarak önümüzdeki dönemde hem ÜFE hem de TÜFE’deki artışın habercisi oldu. Ekonomiye olan güven azalışı, tüketici beklentilerinin kötüleşmesi ve tüketicinin alım gücünün azalması da üretimi daraltarak önümüzdeki aylardaki ÜFE rakamlarını daha da artırabilir. Zira enflasyonun gelir dağılımı adaletini bozarak yoksulluğu da artıran bir ekonomik sorun olduğu göz ardı edilmemeli. Her ne kadar tüketicinin alım gücündeki azalmayı hafifletmek amacıyla asgari ücrete, memur ve işçi maaşlarına kademeli olmayan bir artış yapılmış olsa da bu artış sistematik sorunu çözmüyor. Çünkü enflasyon yüksek kaldığı sürece satın alma gücü kaybı devam edecek. Bu da ekonomik aktörleri TL’den uzaklaştırıp güvenli varlık alımlarına ve yabancı paraya yönlendirecek. Sonuç itibariyle kur ve enflasyon sarmalı devam edecek.

Görüldüğü üzere yaşamakta olduğumuz enflasyon gerçeği faiz indiriminin gerekli koşullar oluşmadan yapılmasının sonuçlarının ne denli ağır olduğunu ortaya koydu. Artık MB’nin beklenti ve kredibilitenin bozulduğunu göz önüne alarak politika hatası yaptığını kabul etmesi ve enflasyon hedeflemesi politikasını ütopya olmaktan çıkarması gerekiyor. Çünkü ekonomi faiz indirimi politikasının ağır bedelini yüksek enflasyon olarak ödüyor. Bu nedenle son açıklanan resmi enflasyon rakamları önümüzdeki PPK toplantısını çok daha bir önemli hale getirdi. Acilen enflasyon beklentisinin düzelmesini sağlayacak adımların atılması gerekiyor. Ancak tüm bunlara rağmen sayın Cumhurbaşkanı’nın pazartesi günü yaptığı konuşmada 2022’de ihracat hedefinin 250 milyar dolar olduğunu ve ihracatın büyümeye çok ciddi katkı verdiğine yönelik açıklaması enflasyonun önceliklendirilmediği ve cari fazla yaratılarak büyümenin desteklendiği politikadan vazgeçilmediğinin siyasi mesajı olarak yorumlanabilir. Diğer yandan da “kur köpüğünü aldık” ifadesi de kurun 13-14 bareminde tutulacağını ve daha fazla faiz indirimi yapılmayacağı şeklinde de okunabilir. Ayrıca sırada enflasyon köpüğünün olduğu ve bu köpüğünde alınacağı söylendi. Köpükten öte kemikleşmiş bir sorun olan enflasyon, uygulanmakta olan genişletici para ve maliye politikalarıyla nasıl önlenecek? Enflasyon beklentisinin kırılabilmesi için bunun en yakın zamanda açıklanması oldukça önemli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi