Elmalı Davası’nda medya sınıfta kaldı

Elmalı Davası olarak medyaya yansıyan ve herkesi dehşete düşüren haberlerle ne yazık ki çocukların toplum tarafından ikinci kez istismara uğratıldığını söylemek mümkün. Onlar özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafından istismar edilmeye devam edilmekteler. Yapılan haberlerde, çocukların kimlikleri sanki gizleniyormuş gibi hareket edilse de neredeyse açık adresleri veriliyor. Çocukların annesi ve üvey babasının fotoğrafları, yerleşim yerleri, çocukların yaşları, cinsiyetleri ve isimlerinin-soyadlarının baş harfleri açıkça vurgu yapılarak yer alıyor. Ne adına? Çocuklara yapılan zulme ses getirme ve çocukların haklarına sahip çıkma adına, adaletin sağlanması, suçluların hak ettikleri cezayı almaları adına. Oysa yapılan, tam anlamıyla çocuk haberciliği ile çocuk istismarını sürdürmek…

Geçtiğimiz haftalarda dehşet verici bir çocuk tacizi-istismarı olarak gündeme gelen Elmalı Davası’nda sergilenen görüntüler, özellikle çocukların çizimleri ve yazıları, kamuoyunda haklı olarak büyük infial ve öfke yarattı. Bununla birlikte Elmalı Davası’nın medyaya yansıma ve ele alınış biçimi de başlı başına bir çocuk istismarı olarak değerlendirilip tartışılması gereken bir sorundur.

Türkiye’de çocuklar medyada hiçbir zaman katılım hakları gözetilerek temsil edilmiyorlar. Medyada çocukların yer alma nedeni olumsuz durumlar ve daha çok da çocuk tacizleri ve istismar durumlarının haberleştirilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Diğer taraftan, ne zaman bir çocuk haberi yapılsa, medya dilinin çocuğu nesneleştirdiği ve çocuğu popülist bir yaklaşımla ele aldığını görüyoruz.

Türkiye’nin imza atarak yükümlülüğünü üslendiği Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. ve 17. maddelerinde çocukların kendi görüşleri ve katılım hakları doğrultusunda medyada yer almaları gerekliliğine dikkat çekilmektedir. Ülkemizde ise, medyada haber olan çocuklar özne, birey ve yurttaş olarak maalesef temsil edilemiyorlar. Bu, çocuk hakları açısından son derece ciddi bir sorun ve düzeltilmesi için de çok az çaba gösterilen bir durum. Dolayısıyla genel olarak söylemek gerekirse, ülkemizde çocuk haklarının en çok ihlal edildiği yer medyadır. Üstelik 2003 yılında UNICEF desteği ile, “Çocuk Dostu Medya İletişim Ağı”nın, habercilerin çocuk haklarından ödün vermeden kamuoyunu doğru haberle bilgilendirme amacı ile kurulduğunu da hatırlatalım.

Türkiye’de çocuk odaklı habercilik yok

“Çocuk Odaklı Habercilik” anlayışı çocuk haklarını ve her zaman çocuğun yüksek yararını gözeterek haberyapma ilkelerini kapsar. Söz konusu çocuk odaklı habercilik ilkeleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  • Her çocuğun onuru ve haklarının her durumda dikkate alınması ve saygı gösterilmesi;
  • Çocuklarla görüşme yaparken ve çocuklara ilişkin haber hazırlarken, her çocuğun özel yaşamı, gizlilik hakkı, görüşlerini iletme, kendilerini etkileyecek kararlara katılma ve potansiyel olanlar dahil her tür zarardan korunma haklarına özel bir önem verilmesi;
  • Herhangi bir haberin siyasal, sosyal ve kültürel yansımaları açısından çocuğun durumunu en iyi bilen ve bu durumu en iyi değerlendirebilecek konumda olan kişilere danışılması

Aslında bu ilkeler oldukça kapsamlıdır ve bu konuda en iyi kaynak olarak Sevda Alankuş tarafından 2007 yılında hazırlanan ve IPS İletişim Vakfı tarafından yayınlanan “Çocuk Odaklı Habercilik” isimli çalışma önerilebilir.

‘Çocuk haberciliği’ diye sürdürülen çocuk istismarı

Elmalı Davası olarak medyaya yansıyan ve son birkaç gündür herkesi dehşete düşüren haberlerle ne yazık ki çocukların toplum tarafından ikinci kez istismara uğratıldığını söylemek mümkün. Onlar özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafından istismar edilmeye devam edilmekteler.

Yapılan haberlerde, çocukların kimlikleri sanki gizleniyormuş gibi hareket edilse de neredeyse açık adresleri verilmekte. Haberlerde çocukların annesinin ve üvey babasının fotoğrafları, yerleşim yerleri, çocukların yaşları, cinsiyetleri ve isimlerinin-soyadlarının baş harfleri açıkça vurgu yapılarak yer alıyor. Bu şekilde çocukların bir ömür boyu toplumsal damgalanmalarına el birliği ile çaba sarf edilmektedir. Ne adına? Çocuklara yapılan zulme ses getirme ve çocukların haklarına sahip çıkma adına; adaletin sağlanması, suçluların hak ettikleri cezayı almaları adına… Oysa yapılan, tam anlamıyla çocuk haberciliği ile çocuk istismarını sürdürmektir.

Çocukların çizimleri ve kendi el yazıları ile maruz kaldıkları cinsel istismarı ifade ettikleri delil niteliğindeki belgeler, sorumsuzca elden ele sosyal medyada dolaşırken, olaya lanet edilirken kendilerinin ne kadar büyük suç işlediklerini bilmeyen sosyal medya kullanıcıları ve haber yapanlar, çocukları birer nesneye-malzemeye dönüştürdüklerinin farkında değiller. Tek bir amaç var, suçlular hak ettikleri cezayı alsınlar, adalet yerini bulsun… Fakat bu arada Elmalı olayını toplumsal bir pornografi malzemesine dönüştürdüklerinin farkında değil hiç kimse. Sokaklarda, marketlerde, kuaför salonlarında, toplu taşım araçlarında, komşuluklarda, mahallede çocuklar arasında konuşulan ve lanetlenen bir olay olarak yargıyı, devleti harekete geçirmeye yönelik olumlu katkı sağlandığı düşünülse de temel sorun yargının ve devletin buna ihtiyaç duyması ve toplumsal infialden sonra harekete geçmesi ve tüm yargı sürecinin kendisinin sorunlu ve sorumlu olmasıdır. Dolayısıyla bir şeyler hepten yanlış gitmiyor mu?!..

Medyanın yarattığı ‘çifte mağduriyet’

Peki ya tacize uğrayan, bu haberlerin nesnesi değil de öznesi olan “mağdur” çocuklara neler oluyor? Bu damgayı ruhlarından ve internetten nasıl silecekler? Buna dikkat çeken ve çocuklar için mücadele eden var mı? Üzerinde düşünülmesi gereken en önemli noktalardan bir tanesi de işte bu çocukların ruhsal durumları ve gelişimleri ile ilgili hiçbir uzmanın medyada görüşüne yer verilmemesi ve yorum alınmaması…

Çocuk çizimlerini yorumlamak ayrı bir uzmanlık alanıdır. Konsültasyon çalışmalarına ihtiyaç duyulur. Uzmanlardan kurulan bir ekiple değerlendirmeler yapılması gerekir. Acaba söz konusu bu davada gerçekten çocuklar yönlendirildi mi? Nasıl her iki çocuk, sanki birbirine bakarak çizimlerini neredeyse aynı çizebildiler?! Bu davada yorumlanan çocuk çizimleri, üstelik cinsel istismara uğramış çocukların çizimleri, herkesin erişebildiği bir şekilde bu kadar fütursuzca yaygınlaştırılırsa, artık tüm ebeveynler ve çocuk bakımından sorumlu olanlar çocuklarının tüm çizimlerinde bir sorun aramaya yönelecekler ve belki bu yüzden çocuklar da bundan sonra çizim yapmaya çekinecekler.

Sonuç olarak Elmalı Davası’nın mağdur çocukları, yargı süreci, haber yapanlar ve sosyal medya kullanıcıları tarafından istismar edilerek daha ağır ve derin izler bırakabilecek bir “çifte mağduriyet” yaşama durumunda kalıyorlar. Acil olarak gerçek anlamda “çocuk odaklı habercilik” ilkeleri ile hareket eden bir medya yaklaşımı ve diline ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca haber yapma adına çocukları ikinci kez mağdur edenler de uyarılmalı, hatta bu böyle devam ederse onlar hakkında da yasal işlemler yapılması yönünde harekete geçilmelidir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mesude Atay Arşivi