EN BÜYÜK VİRÜS UMUTSUZLUK!

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 4, 2021 / 01:05

Lise yıllarımda kendisinin şarkılarıyla tanıştım. Her sözünde derin anlamlar buldum, her bestesinde duygularımın içinde kaybolup gittim. Aşkın türlü hallerinde, hayatın renkli duygularındaki yolculuklarımda sanki o beni dinliyor ve kendisiyle dertleşiyor gibi hissettim yıllarca. Ne şanslıyım ki hayran olduğum Vedat Sakman ile İstanbul’a geldiğim ilk zamanlarda tanıştım, kendisini tanıdıkça hayranlığım daha da arttı. Özü sözü bir, duruşundan taviz vermeyen, her şarkısında iz bırakan, kaliteli kalmayı seçerek az seçilen yolda kendi müzik yolculuğunda yaşayan gerçek bir sanatçı o. Vedat Sakman ile pandemi sonrası müzik sektöründen, gece hayatı ve müzisyenlerin sorunlarından, müzik çalışmalarına varan derin mevzularda uzun bir sohbet ettik. Kendinizi anlamlı bir dünyanın içinde bulmak istiyorsanız Vedat Sakman şarkılarını dinleyin hatta sonra da kendisini canlı dinlemek için Sakmak Konak’a gitmenizi tavsiye ederim. Herkese sağlıklı ve mutlu pazarlar. 

Böyle bir virüs ile baş başa kalmak hem psikolojik anlamda hem sağlık anlamında sizi nasıl etkiledi? Tabii ki de en çok müzik dünyasını etkilediği için o etkiyi de sormak isterim.

Geçen yıl dalganın en yüksek olduğu dönemde şiddetli ve ağır bir şekilde geçirdim hastalığı. 1 ay yoğun bakımda kaldım yani bir gittim geldim denebilir. Dibine kadar bu dönemi yaşadım.  Biliyorsunuz işletmeler kapandı bizim de bir işletmemiz var. Hatta hala müzik yasak 12’den sonra bu nedenle 12’den dolayı erken saati aldık programımızı. Ama bir sürü yer var ki gece kulüpleri oralarda çalışan insanlar zor durumlar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. İlk başta düşünülmesi gereken en mağdur kesim müzik yapılan yerler, gece hayatında çalışan garsonundan müzisyenine kadar pek çok insan. Fransa bu konuda covid başladığı zaman önce bu insanları korumaya almış bizde ise hala korunmaya alınmadı. Sektörde intiharlar oluyor. Toplum herhalde müzisyenleri azınlık görüyor.

Müzisyenlerin dertlerini burada anlatmak durumundayım ve dert ediniyorum

Bir müzisyen olarak üstelik virüsü geçiren biri olarak kendinizi çok yalnız hissettiniz mi, hissediyor musunuz?

Tabii ki hissettim şimdi kendi adıma şikayetçi olmaktan çok hoşlanmıyorum neden çünkü benim yaşım ilerledi ve emekli maaşımla bir şekilde idare ettim. Çocuklarım büyüdü sorumluluğum yok bu durumda kendi adıma bir şikayette bulunmak bana hoş gelmiyor. Ben bir ağabey olarak, bütün müzisyenlerin abisi olarak onların haklarına konuşmak ve derdini paylaşmak isterim. Düşün ki ben şimdi 35 yaşındayım, evliyim ve iki çocuğum var geçen sene Mart ayından şu ana kadar hiçbir şey ekonomik destek almamışsın nasıl yaşarsın diye sorarım?  Böyle birçok evli olmayan müzisyen kardeşlerimiz hepsi ailelerin yanlarına şehirlerine ve köylerine gitti. Aileleri olup çocuğu olanlar geçinemiyor. Bu insanlar hassas ve duygusal insanlar taşıyamadılar hayatı birçoğu şimdi çok ağır bir durumun içinde. Ama medyada da görüyorum böyle çok çabuk geçiştiriliyor bu mesele. Orada bir trajedi var onun için kendimi bir kenara bıraktım. Ben abileri olarak müzisyenlerin dertlerini burada anlatmak durumundayım ve dert ediniyorum.

Bir türlü huzur bulamamış bir ülkeden söz ediyoruz

Müzik yolculuğunuzda 56 yılı geride bırakmış bir usta olarak bu kadar zor bir dönem ile karşılaşmış mıydı müzik?

Sorun orada, hayır böyle bir dönem olmadı. Ben 60 ihtilali, 80 ihtilalini de gördüm. Bakın hep siyasetten bahsediyoruz bir türlü huzur bulamamış bir ülkeden söz ediyoruz. Yani kardeşim biz huzur istiyoruz, müziğimizi yapalım bu huzursuzluk nedir bu ancak sanatla hallolur. Bu dönemleri yaşamış bir insan olarak 80 ihtilalinde de çok sıkıntılar yaşadık, o dönem sendikamız çok güçlenmişti ben oradan emekli oldum zaten. O zaman çok mücadeleler verildi ama sosyal haklarımızı da kazanmıştık.  

Eve ödediğim para emekli maaşının üzerinde

İyi ki o dönem emekli oldunuz peki emekli maaşınızla geçinebiliyor musunuz ?

Nasıl geçinelim 1 artı 1 eve ödediğimiz para emekli maaşının daha üzerinde. Her şey çok çelişkili borçlanıyoruz sonra kredi alalım diyoruz bu sefer kredide alamıyorsun. Şimdi uzun zaman sonra Sakman Konak açıldı sahneye çıkmaya başlayacağım yine şarkılar söyleyeceğim, çalışmaya devam.

İlhan Şeşen bir sanatçıdır bu durumlara gelmesi hakikaten ayıp değil mi?

İlhan Şeşen de geçenlerde bir röportajında “böyle giderse belki intihar etmem ama sokakta çalgıcılığa başlayacağım” demiş. Aynı kuşağın çok değerli sanatçılarısınız. Sizin şu an maddi ve manevi olarak çok güçlü olmanız gerekiyor ve gelinen durum çok üzücü.  

Hayat bize ya da ülkemiz bize öyle bir şey sunmadı zaten hiçbir müzisyen, müzisyen derken sanatçıyla yorumcuyu ayırmak lazım. Bir kere onun adını koymak lazım. Sanatçı sanat üreten kişidir. İlhan Şeşen bir sanatçıdır bu durumlara gelmesi hakikaten ayıp değil mi? Toplum adına da ayıp düşünsenize ne kadar güzel şarkılar üretmiş, insanlara ne güzel şeyler sunmuş geldiğimiz duruma bak gerçekten çok üzücü. Bu hiç hoş bir durum değil yani benim de tamamen anlatmak istediğim buydu. Üç beş tane pop şarkıcısı çok büyük paralar kazanmış bir bakıyorsunuz ki sosyal medyada 3,5 milyon takipçisi var. Popülizmin getirdiği bir şeydir bu, dünyada da durum böyle. Popülizm çabuk uçar gider sonra o paralar filan kalmaz, kalıcılık başka bir şeydir. Gördüğünüz gibi kimse o popülizm ile övünmesin geleceğe bırakacakları bir şey yok, kalıcı olamayacaklar. İnsanın doğasında vardır bir iz bırakıp gitmek. Ben müzisyenim bir şeyler yapayım da benden sonra bir hissi olsun, izi kalsın. Böyle bakıyorum ben müziğe ve sanata.

Müzik söylenecek sözün en güzel şekilde söylenmesidir

Müzik nasıl bir şey?

Eğer sen benim burada yaşadığım ya da bir yaşamdan gözlediğim bir konuyu açıp onu müziklendirip sana dinletirken sen onu yaşayabiliyorsun işte müzik zaten o. Aslında çok basit bir tarifi var müziğin söylenecek bir sözün en güzel şekilde söylenmesidir. Bunu da yeteneği olan insanlar o sözü güzel hale getirip insanlara ulaştırdığı zaman zaten insanlar kendisinden bir şey olduğunu onun hissediyor. Benim için yazılmış bu, bu benim hayatım bu diyor işte müzik bu, bunun ötesinde bir şey değil. Bir Beethoven eseri dinlerken de öyle dinliyoruz.

Taksim’den Şişli’ye kadar 40 tane gece kulübü vardı

En çok değerinizin bilindiği maddi ve manevi çok iyi bir dönemdi dediğiniz en güzel dönem yıllar hangi yıllar ve neden?

Bu dediğin 70’li yıllardı şöyle söyleyeyim bilgi olarak Taksim’den Şişli’ye kadar 40 tane gece kulübü vardı. 40 gece kulübünde de canlı orkestralar vardı ve oralardan birbirlerine şarkıcı transferleri olurdu bu uğurda cinayetler bile işlendi. Bir kulüpten diğer kulübe futbolcu transferleri gibi müzikte de transferler olurdu. Müzik altın devrini yaşadı. Elmadağ’da bir kulüp iki sahnesi vardı. Ayrı ayrı orkestralar ve sanatçılar çıkardı. O dönemler Ajda Pekkan ve Neco çok popülerdi. Programlar müthişti bir kalite patlaması vardı, müzik dinlemeye gelinir, dans edilirdi. Bu zincir türkülere bakıyorsun orada da çok kaliteli insanlar Ahmet Sezgin, Nuri Sesigüzel gibi isimler vardı. Ahmet Sezgin fenomendi arkasındaki bağlamacılarından birisi Orhan Gencebay birisi Arif Sağ’dı. Orhan Gencebay aslında bağlama virtüözüdür onu bilmez insanlar.  

Böyle işlerin siyasetin içinde müzisyenler olmamalı

Şu an başka türlü biliyoruz kendisini o yüzden olabilir. Orhan Gencebay’ın durumu sizi üzüyor mu?

Ne yazık ki hem de nasıl, bunlar nasıl üzüyor bizi. Böyle işlerin siyasetin içinde müzisyenler olmamalı. Ne işiniz var kardeşim ya dönemlere siyaset şeylerine falan müzik girmez hiçbir bir zaman girmemiştir, olmamalı zaten. Çok evrensel bir şeydir müzik bu öyle diyor, bu böyle taraf gibi bunlar yanlış şeyler. Bu müzisyene böyle demek, bu taraf demek  hiç iyi bir şey değil. Yani yanlış bir hareket, yanlış şeyler müzisyen dediğin böyle olmamalı. Bunlar her dönemde oldu 80 ihtilalinde de hemen gücün arkasına sığınmaları o dönemde de gördük. Ama bunlara gerek yok ki!

Şarkılar toplumdaki herkes içindir

Peki şaşırttı mı sizi?

Şaşırtmaz niye şaşırtsın ki çünkü daha önceden de hep gördük. Başka insanlarda da gördük. Müzisyen böyle işlerin içinde olmamalı doğru bir şey değil. Şarkılar toplumdaki herkes içindir.  

Geçen bir kızcağız geldi mekanımıza o bana bakıyor ben ona türbanlı bir kızımız. Oturup ön yargıyla girsen iletişim olmayacak. Çalışanımız bir küçük pasta hazırlamış o gün doğum günüymüş ve benimle fotoğraf çektirmek istedi. “Tüm şarkılarınızı biliyorum yaşadığım hayatı anlatıyorsunuz” dedi başladı ağlamaya ve karşılıklı ağladık. Müzik böyle bir şey buraya tutunmak akıllılıktır. Kendi siyasal görüşürüz olur tabii ki, olur mu apolitik asla değiliz.  Sokaktaki sorunlarla da ilgilenmeli bir müzisyen hele ki insanlara mesaj veren birisi ise. Ama nerede, nasıl yapacağına dikkat etmeli bu bir sorumluluk da getiriyor çünkü insana.

Şarkılarımızın önünden ne iktidarlar geçti ama şarkılarımız hep ordaydı

Dengesini korumalı ve bilmeli yani bir yerin tarafı olmak sıkıntılı o bir hayal kırıklığı yaratıyor kişide.

Şarkılarımızın önünden ne iktidarlar geçti ama şarkılarımız hep ordaydı. Siyasetler üstüdür bu işler. Şarkılarımız hep siyaset üstüdür.

Ne olacak bu insanlar yok mu sayılıyor?

Müzikte pandemi sonrası yeni dönem başladı. Saat 22 dediler şimdi 00’a çekildi. Bu kararlardan ne kadar memnunsunuz?

Uzun bir kapanma süreci yaşadık. Uzun bir ara verildiği için tekrar kimlerle buluşacağız, müdavimler gelir mi göreceğiz. Bizim işletmemiz bu kurallar çerçevesinde en az etkilenen mekan. Asıl konuşmamız gereken bizim gece 12 sonrası bir sektör var. Türkiye’de köylere gidin köyler ile şehirlerarası yolda giderken ışıltılı bir yerler görürsünüz. Ve önünde bir sürü araba vardır, yoğundur. Oralar kardeşim ruhsatlı, vergisini ödeyen insanlar onlar ve orada müzisyenler, garsonlar, travestiler, aileleri ve onların aileleri var. Benim bildiğim örnek vermek gerekirse bir köyde 3 tane pavyon gördüm. Şimdi konuşmamız gereken bunlar çok ciddi bir rakam ve bu insanlar bir buçuk senedir kapalılar. Yani biz değiliz konuşulması gereken şimdi. Ne olacak bu insanlar yok mu sayılıyor, yani nasıl oluyor toplumun dışına mı atıldılar? Ölsünler mi yani ne olsun sorun burada ama hiç kimsenin umurunda değil işte kaçta kapanırsa 00’da kapansın.

Gece hayatında çalışanlar 1,5 senedir işsizler

Gece hayatı yok edilmeye çalışılıyor gibi bir durum var mı?

Olmaz ki böyle şey değil ya burası demokratik bir Cumhuriyet öyle bir şey var da biz mi bilmiyoruz. Onlar emekleriyle çalışıyorlar, vergi veriyorlar ve 1,5 senedir işsizler.

Müzisyenler bir araya gelemiyor bu durumu eleştiriyorum

Sektör olarak kendi içinizde birlik var mı ve bu duruma ses çıkartıyor musunuz?

Orada da bir sorun var bir türlü bir araya gelinmiyor. Kardeşlerime abileri olarak hep söylüyorum örgütlenin, sendikalaşın. Sendikanız olmadan sizin hakkınızı koruyacak hiç kimse yok işte şimdi bu dönem gördüler. Müzisyenler bir araya gelemiyor bu durumu eleştiriyorum, böyle bir sorunları var. Bak şimdi bu dönemlerden sonra bu yaşadıklarından sonra umuyorum ki bu genç arkadaşlarım artık örgütlenmeyi başarır. Onların bu işleri alıp yapmaları lazım. Biz şarkılarımızı yapalım, ömrümüz azaldı yani o bir mücadele ve kolay elde edilen bir durum değil.

Ben duymadım öyle bir şey

Bu durumla ilgili bir dakika müzisyenlerin hali ne olacak gece 12’den sonra gece hayatı ne olacak diye ses çıkartan ünlü ve popüler isimler yok mu ya da ben mi kaçırdım.

Ben duymadım öyle bir şey. Bu olay başladığı zaman konserler başladı işte devletin yaptığı diyelim popüler isimler onları biliyorum.

150 bin dolara gidip aile içinde konserler veriliyor

Siz davet edilmediniz herhalde

Asla tabii canım beni tanıdıklarını bile sanmıyorum o ayrı bir mevzu, yolumuz kesişmemiştir bir yerlerde. Popüler isimler oralarda baya iyi paralar alarak konserler yaptı. Ve ben hemen bir şey başlatmak istedim bu arkadaşlara emek vermiş de bir insanım, aranjörlük yaptım, çalışmalarında da bulundum. Dedim ki; “yahu bu kazandığınızın yarısını müzisyenlere dağıtın, bakın müzisyenlerin durumu kötü o konserden aldığınızın bir kısmını yardım yapın”  tek cevap alamadım. Bir daha yüklendim herkes kulağının üstüne yattı. Sanki kimse duymadı, bir hareket olmadı. Bakın şöyle şeyler de oluyor ben bunu söylemek zorundayım lüks saray yavrusu villalarda sahneler yapılıyor ve o sahnelerde belli sanatçılar var. 150 bin dolara gidip aile içinde konserler veriliyor. Bakın bir taraftan bunlar olurken biz neler konuşuyoruz. Bunları da biliyoruz biz, tabii insana çok acı veriyor. Gidiyorsun o parayı alıyorsun kardeşim, dön arkana bak senin geldiğin yer düğün salonu, pavyon orada müzisyenlere bir yardımın olsun. Buralara girdiğin zaman üzücü şeyler var görülmeyen bir şey bu sektörde dönen bir para var tabii ki. Bu ne yazık ki paraları kazananlar bir elin parmakları kadar insan. Hani duyar da acaba utanırlar mı bir ara acaba bilemiyorum. Yine tek elde belirli kişilerde toplanmış durumda güç.  

Şarkılarınızda çıkış noktanız şiir o duygunun içinde dolaşmak nasıl bir duygu ve çalışmalarınız nasıl çıkıyor?

Benim çalışmalarımda öncelik şiirdir. Önce şiirle derdini anlatıp onu melodik bir hale getirip daha sonra da orkestrasyonunu yapıyorum bu bir süreç. Melodi ve ritmi uyumlu bir şekilde yol aldırırsanız şiirle bütünleşir. O şiir o melodiyi ister zaten beyni özgür bırakmak lazım. Öncelikle insanların kulağına ulaşan o duygu o seste verilen duygu. Benim çalışma sistemim böyle. Önce şiir, şiir beni etkiliyorsa size ulaşıyor.

Dünya şairlerinden oluşan bir proje hazırladım

Şiirlerden oluşan yeni projeleriniz var mı?   

Dünya şairlerinden oluşan bir projem var şu dönem geçsin yayınlayacağım hazır ve bitmiş bir proje. Shakespeare’den Nietzsche’ye Füruğ Ferruhzad’dan Halil Cibran’a 12 şarkılık dünya şairlerinden bestelerim var. Kendimi heyecanlandıran şiirleri seçtim. Beni heyecanlandıran bir proje bu.

Zaman daraldı daha yapacak çok iş var

Başka projeler var mı?

Ömer Hayyam müzikali yazıyorum. Klasik bir müzikal yapıyorum üzerinde çalışıyorum epey yol aldım. İş Sanat şiir gecelerinde Nazım Hikmet sözlerinden şarkılar seslendirdim zaten. Bu gecelerden yola çıkarak Nazım Hikmet sözlerinden oluşan 10 şarkılık bir proje hazırladım. Yeni şarkılar ve besteler devam ediyor daha yapacak çok iş var zaman daraldı hızlanmaya çalışıyorum.

Virüsten kaybettiklerimiz için bir şarkı yaptım

1 ay yoğun bakımda kaldığınız zaman yaşamla ölüm arasında o çizgide insan nasıl bir ruh halinde oluyor?

Evet işi bırakıyorsunuz, bir süre sonra bulunduğunuz hastanede diyorsunuz ki “aaa böyle bitecekmiş demek ki” diye soruyorsunuz. Kritik bir noktadan ya dönüyorsunuz ya da gidiyorsunuz. Bu pek hafife alınacak bir olay değil özellikle ileri yaşlar için. Çok insan öldü kaybettiklerimiz için bir şarkı yaptım ‘Bir Dosta’ duygularımı anlattım. Çok yazık bir dönem oldu, insanlar bir felaketle hayata veda ettiler.

Gençler karamsarlığa düşmesin, ben bir umut olarak duruyorum

Yarım aşırı geçen 56 yıllık bir müzik yolculuğu, yılların tecrübeleri, anılar hayat yolculuğunuza şöyle bir baktığınızda yaşamak nasıl bir şey? Hepimiz umutsuzluk içindeyiz virüsün etkisi, ekonomik zorluklar derken dertler tasalar çoğalıyor gittikçe ama umut da verelim istiyorum.

Bu virüsten daha tehlikeli olan şey de ne biliyor musun o umutsuzluk. Hayat tabii ki zordur ama umut her zaman var bütün tecrübemle söylüyorum. Çok böyle ekonominiz bozulur her şey bitti kıyamet artık dersiniz yapacak bir şeyim yok dediğimiz anda o telefon çalar bunu hiç kimse unutmasın. Gençler karamsarlığa düşmesin. Ben müzisyenlikte şu ülkede 56 yıl şurada durup konuşabiliyorsam umut var demektir. 56 yıldır zannetmesinler ki ballar böreklerle içinde çocuklarımız büyüdü, torunlarımız var. Ama ben duruyorsam eğer hala şarkı yapıp söylüyorsam ben bir umut olarak duruyorum karşılarında işte bana baksınlar. Umutsuzluk diye bir şey yok. En büyük virüs umutsuzluk.

Mutlu Hesapçı

20 Ocak 1979 doğumlu. Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi mezunu, yazar.
Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler:
Apolyohtun Balıkçısı – 2001
1. Rastgele Balıkçı ve Deniz Belgeselleri Festivali. 2001

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top