Enflasyon ve mücadelesi...

Hemen konuya gireyim. Yıl sonu Merkez Bankası tarafından bir kez daha revize edilen enflasyon beklentisinin yine tutmayacağını rahatlıkla görebiliyoruz. Fazla sayıda revizyonun ekonomik aktörlere fayda vermeyeceğini daha önceki raporlarda söylemiştim. Mesele matematiksel bir hatadan çok, "Kimsenin moralini bozmayalım" ya da "Faiz indirimlerine mesnet bulayım" olunca elbette revizyonlar üst üste geliyor.

Son açıklanan aylık enflasyon İTO rakamından düşük, yani % 2,39. Böylece yıllık enflasyon % 20'nin yanına kadar gelmiş durumda. Mevsimi olduğu için giyim ve ayakkabıdaki yüksek fiyat artışı dikkat çekiyor, hemen arkasından vergilerle fiyatları artan alkollü içecekler ve tütün var. Ancak ulaştırma da ekim ayının rekortmenleri arasında.

Endekse dahil olan 418 kalem ürüne bakıldığında sadece % 11'inin fiyatının düşmüş olduğu gözüküyor. Mevsimlik tarım ürünleri ve turistik seyahatlerin fiyatı düşmüş mesela. Ancak % 9 oranında fiyatı yerinde sayan ürünlere karşı, mal ve hizmetlerin % 80'inde fiyat artışı gerçekleşmiş. Merkez Bankası'nın önceliğe aldığı sonra vazgeçtiği çekirdek enflasyon ise nispeten yatay seyrediyor ancak, o da % 17 civarında geziniyor.

ÜFE CAN YAKMAYA DEVAM EDİYOR…
ÜFE'deki artış ise oldukça yüksek. Aylık olarak beklentilerin de üzerinde % 5,24 oranında artış gösteren ÜFE yıllık bazda ise % 46,31 ile geçen ay ara verdiği yükselişe geçmiş. Bu artış hem aylık hem de yıllık bazda neredeyse İTO Toptan Eşya Fiyatlarını ikiye katlamış durumda. Çarşamba sabahı Gebze OSB'de sanayicilerle konuşurken, maliyet artışlarının ürkütücü boyuta geldiğini gördüm. İhracat dolu dizgin yükseliyor ancak ihracatçılar ve üreticiler her saniye daha yüksek maliyetlerle üretim yapmak mecburiyetinde kalıyorlar.

Aslına bakılırsa büyüme devam ettikçe sıkıntı yok gibi düşünenler var. Ancak büyüme yavaşlarken enflasyon yükselmeye devam ederse, bu durum sadece bizi değil tüm dünyayı bir borç kriziyle karşı karşıya bırakabilir. Bu durumda faizlerin bir süre daha düşük seyretmesi gerekiyor. Ancak bizde zorla düşürülse de faizler hâlâ yüksek.

Bunun sebebi de küresel enflasyonun üzerine kendi kendimize yükselttiğimiz maliyetler. Parasal değil vergisel adımlarla bu işin üstesinden gelebiliriz. Vergi ertelemeleri değil, dolaylı vergilerde indirimlere giderek, nihai satıcıların değil "görünmeyen aracıların" üzerine giderek, riskleri azaltıp kurları sakinleştirerek bu zor süreci atlatmamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi