Yerli alternatif sahnenin ayağı yere sağlam basan üretken gruplarından Bulut Atlası, yeni single’ı “Aşk Küstü Kendine”yi Garaj Müzik etiketiyle tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluşturdu. Tüketerek tükenmekten bitap düştüğümüz sevgi ve aşkın dönüştüğü garip hâle dikkat çeken şarkı, Bulut Atlası’nın da gerek sound gerek de “canlılık” açısından en üst düzeyde gezinen eserlerinden biri olarak yorumlanabilir. Şarkı ve içerdiği mevzuların derinliğini grupla konuştuk.
Ortadan gireyim konuya: “Aşk Küstü Kendine”nin uyumunuzun en yüksek olduğu şarkınız olduğunu düşünüyorum. Şarkıya diğerlerinden ayrı tutamazsınız ama bunda biraz daha üstüne düşmüş gibisiniz. Çok “canlısınız” diyeyim. Neler söylemek istersiniz?
Kaan: Öncelikle teşekkür ederiz sorularınız ve değerli analizleriniz için. Bu eser bizim için bir nevi kırılma oldu yılın ortasında. Hem kişisel hem de müzik hayatımızda yaşadığımız bazı olaylar ile birlikte müziğimizde de biraz farklılığa gitmek istedik. Özellikle indie-rock ve post-punk elementlerinin ağırlıklı işlendiği bir perspektif ile birlikte modern aranje yapılarını sentezleyerek dinleyicimize daha keyifli bir dinleti sunmayı amaçladık. Bu yüzden de üzerinde daha fazla durmamız gerekti, evet. Özellikle “Geri Ver” adlı eserimizden sonra bir nevi “üretim patlaması” yaşayarak, yıl sonuna kadar her ay bir eser yayınlamak gibi bir hedefe girdik. Şu ana kadar da istediğimiz doğrultuda gidiyor gibi gözüküyor.
Kadir: Öncelikle çok teşekkür ederim. Bunun en büyük iki sebebi benim açımdan “sadeleşme” ve “planlama” diyebilirim. Öncelikle yaptığımız işte, oluşturduğumuz aranjede ve hayatımızdaki çoğu parametrede sadeleşmeye gittik. Akabinde, planlamamızı olması gerektiği gibi yaptık. Ne eksik planlama ne de fazla planlama. Elinizde gerçekçi ve uyabildiğiniz, üzerinde ince düşünülmüş bir plan varsa işin geri kalanına odaklanmak daha kolay oluyor.

Özel bir çıkış noktası var mı şarkının?
Kaan: Parçanın özel bir çıkış noktası var evet fakat spesifik bir durum anlatamayacağım. Bu yüzden şöyle cevap vermek isterim; sanatçının eserine kendinden bir şeyler gömmesi, işlemesi sanat eseri için kaçınılmaz oluyor diye düşünüyorum. Bununla birlikte kişisel hayatımda yaşadığım bazı özel deneyimler ile birlikte ilişki kavramını kurguya yakın bir düzlemde acımasızca eleştirmek ve irdelemek istedim. Temelde çıkış noktası bu diyebilirim.
Şarkıda iki kişinin iç içe geçmiş hâlinden söz edebilir miyiz? İki farklı ağızdan dinliyoruz ama şarkının “sahibi” tek kişi gibi. Katılır mısınız bu görüşüme?
Kaan: Kesinlikle söz edebiliriz. Dinleyiciye göstermek istediğim yaklaşım da tam olarak bu açıydı. “Aşk Küstü Kendine” temelde toksikleşmiş, zarar verici bir ilişkiyi anlatıyor. Ve bence bu ilişki yapılarında her zaman iki taraf da haklıdır. İşin ironik kısmı ise bu kadar iyi hissettiren, sevgi merkezli bir kavramı nasıl bu kadar zararlı bir yapıya dönüştürüyor oluşumuz. Ve genelde bu hikâyeler severek ayrılanların hikayesi oluyor. Bu yüzden de iki tarafın da hissettikleri benzer şekilde acı verici. Tüm bu sebepler ile beraber esere nereden bakarsanız o tarafın ağzını okuyor oluyorsunuz.
“Geçmişi göre göre sustuysak yine/aşk küstü kendine” ile başlayıp devamında da bunun açılımını yaparken bir bağımlılıktan söz ediyorsunuz aslında. Kopamaz hâle gelmiş bir çift. Ama vaziyetin de farkındalar. İkisi de birbirinin “günah defteri”ni çıkarıyor fakat bir “nefret” yok ortada. Bunu yapmak pek kolay değil artık… Bunu kurarken zorlandınız mı?
Kaan: Öncelikle teşekkür ederim ince düşünceniz için. Evet, eser ilişkiyi bu bağımlılık ekseninde tutuyor anlatım için. Pek zorlanmadım diyebilirim çünkü maalesef ki hayatta farklı; özel deneyimler yaşayabiliyoruz kendimizce. Ben de bu deneyimlerden kalan kırıntıları, bazı kayıp parçaları ve düşünceleri derledim kağıt üzerinde. Bir de “aşkı kendine küstürmüşleri” dinlemek istedim sanırım.

Üretkenliğiniz ve “aslı” çok değişmeyen şarkılarınız sayesinde bir “Bulut Atlası dinleyicisinden” söz etmeniz mümkün mü?
Kadir: Evet, bir “Bulut Atlası” dinleyicisinden bahsetmemiz mümkün. Bunun sebebi ise aslında küçüklüğümüzden beri dinlediğimiz esinlendiğimiz eserlerin harmanlanmış bir şekilde Bulut Atlası sound’unu oluşturması. Eserlerimizde birçok imza bulunmakta karakterimizi yansıtan. “Ölü Şehir”den, “aşk küstü kendine”ye kadar bunlar her şarkımızda barınıyor.
Şarkı üretiminiz bu çizgide devam edecek mi?
Kadir: Üretimimiz her zaman olduğu gibi canlı bir şekilde devam edecek. İkimiz de üretim konusunda takıntılıyız. Sürekli kendimizi geliştirerek, üstüne daha fazla kafa yorarak, müziğimizi nasıl daha fazla “biz” ve nasıl daha iyi hale getirebiliriz diye düşünüyoruz. İkimiz de duygularımızı yansıtmadan durabilen insanlar değiliz; müzik yapmadan birkaç gün geçirmek zorunda kaldığımızda bile gerçekten özlüyoruz. Bu bizim için gerçekten bir tutku. Bu yüzden dinleyicilerimiz takipte kalmaya devam edebilir. Onlara sevecekleri, düşünecekleri, kendilerinden bir şeyler bulabilecekleri ve bizimle duygularını paylaşabilecekleri eserlerimizi sunmaya devam edeceğiz!
Sadece müzikle uğraşarak “yaşayacağınız” günler yakın mı sizce?
Kaan: Çocukluğumdan beri sanat ve bilimi aynı anda götürmeye çalıştım. İkisine de inanılmaz şekilde tutkuluyum. Bu iki kavramın kendi iç dünyamda birbirini beslediğini düşünüyorum. Bu yüzden ikisini de hayatımın merkezinde tutmaya devam edip, birbirine beslemeye devam etmesine izin vereceğim mümkün mertebe. Muhtemelen daha da zorlaşacaktır işler ama buna kesinlikle değeceğini düşünüyorum.
Kadir: Aslında sadece müzikle yaşamak, ürettiğimiz müziğin kalitesinde negatif bir etki yaratabilir. Müzik yapmak insanın yaşadığı her şeyin bir dışavurumudur ve bu yalnızca duygusal olarak yaşanan olaylar da değil. Çok yönlü olmak ve farklı uzmanlık alanlarında yer almak, çeşitli alanlarda kendini geliştirmek; müzikle alakasız alanlar olsa bile müzik üretirken pozitif etki yaratıyor.