Fabrikalar akıllanacak, peki ya toplum?

Fabrikalar akıllanacak, peki ya toplum?
Aslında 4. Sanayi Devrimi, bir başka deyişle Endüstri 4.0, 1950’li yıllarda bir ütopya olarak, bilim kurgu kitaplarında kendine yer bulmuştu. Philip K. Dick’in 1955’te yayınlanan “Autofac” adlı öyküsünde Sanayi 4.0’ın...

Aslında 4. Sanayi Devrimi, bir başka deyişle Endüstri 4.0, 1950’li yıllarda bir ütopya olarak, bilim kurgu kitaplarında kendine yer bulmuştu. Philip K. Dick’in 1955’te yayınlanan “Autofac” adlı öyküsünde Sanayi 4.0’ın sembolü “karanlık fabrikalar” anlatılmıştı. Bu fabrikada üretim tamamen robotlar tarafından ve onların karar vermesiyle yapılıyordu.

Aradan geçen 66 yılda bu ütopik hikaye, ete kemiğe bürünmüş bir şekilde hayatlarımıza yerleşti. Teknolojik gelişmeler, internet hızındaki ilerleme, robotların ulaşılabilir hale gelmesi ve niteliklerinin artması, gelişmiş ülkelerin yatırımlarını tekrar kendi ülkelerine çekme arayışları ve salgın, Sanayi 4.0’ı “uzaktaki bir gelecek” olmaktan çıkardı, ekonominin temel değişim unsuruna çevirdi.

Bu değişimin çalışma hayatına yansımaları ise Türk Metal Sendikası’nın yayınladığı “İş’te Gelecek” kitabında detaylıca tartışıldı. Gazeteci Hacer Boyacıoğlu’nun hazırladığı kitapta yer alan görüşleri Gazete Pencere de okurlarıyla paylaşmaya devam ediyor.

Yazı dizisinin ilk gününde TİSK ve MESS Başkanı Özgür Burak Akkol, Ford Otosan Genel Müdürü ve OSD Başkanı Haydar Yenigün, Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu, MAN Türkiye CEO’su Münür Yavuz ve Türk Traktör Genel Müdürü Aykut Özüner’in görüşlerine yer verilmişti. Yazı dizisinin ikinci ve son gününde iş dünyası, sendikacı ve akademisyenlerin değerlendirmeleri yer alıyor…

Yapay zeka kuralları tanımlanmalı

SIEMENS Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis: Yeni sanayi devrimlerinin getirdiği dalgalar karşısında sağlam durabilmek için nasıl işbirliği yapacağımızın, insan ve makine arasındaki etkileşim kurallarını nasıl belirleyeceğimizin tanımlanması gerekiyor. İnsanlar ve makineler gelecekte daha yakın etkileşime girecek ve işbirliği yapacak. Dünyanın önde gelen teknoloji şirketleri ve hükümetler yapay zeka kurallarını tanımlamak için bir çerçeve belirlemeli. Karanlık fabrikalar, yüksek oranda otomatikleştirilmiş üretim, kendi kendini yöneten tedarik zincirleri gerçeğe dönüşmeye başladı. Şu anda dünyanın geleceği ve insanlık için oyunun kurallarını önceki endüstriyel devrimlerden bile daha fazla değiştirecek bir dönemeçteyiz. Bu dönemin getirdiği sorulara en iyi yanıtları vermek için düşünme zamanı.

Fabrikaların üretim mantığı değişecek

Marelli Mako Genel Müdürü Erol Bakan: On yıl sonra bir fabrikaya gittiğinizde muhtemelen şimdi üretilenden çok daha farklı ürünler göreceğiz. Egzoz üreten bir fabrika görmeyeceğiz. Belki benzin istasyonları yerine elektrikli şarj üniteleri göreceğiz. Teknolojik anlamda farklı bakış açıları çıkacak. Ama insanın genel tüketimine baktığımızda yine üç binlerden beş binlerden söz etmeyeceğiz, milyonların veya milyarların tüketimine uygun araçlardan söz edeceğiz. Fabrikaların da üretim mantığı değişecek. Mesela karanlık fabrika var. Ama ona baktığınızda da günün sonunda insanların kurduğu fabrikalar ve oradan çıkan ürünleri de insanlar kullanıyor. Birçok insanın işsiz kaldığını düşünürsek, tüketimin de azalması gerekir. O zaman dünyanın buz devrine dönmesi lazım. Ama elektrifikasyon olacak, o bir gerçeklik. Adını bugün koymasak da çok farklı inovatif ürünler, teknolojiler devreye girecek.

3-4 yıl içinde treni kaçırmış oluruz

BOSCH Teknik Genel Müdürü Mustafa Bulut: Türkiye açısından bu dönüşüm kritik. Geri kalmamak gerekiyor. Hem fırsat hem de ciddi bir risk. Fırsat şurada; Genç bir nesiliz ve çok esneğiz. Yeni konulara hızla uyum sağlayabiliyoruz. İkinci aşamada da hızlı hareket etmeliyiz. Hem okullarımızı hem de şirketlerimizi adapte etmeliyiz. Çin ne yapıyor, diğer ülkeler ne yapıyor bakmamız gerekiyor. Bunu yapmazsak 3-4 yıl içinde treni kaçırmış oluruz. Sanayide dönüşüm özel hayattaki dönüşümden biraz daha yavaş ilerliyor. Başarılı bir şekilde bu yeni dünyada devam etmek için hem bireysel hem de kurum içinde öğrenme çok önemli.

Teknoloji avantajı rekabet gücünü artıracak

Oyak Renault Genel Müdürü Dr. Antoine Aoun: Endüstri 4.0 destekli tesisler, güçlü izleme sistemleriyle, olası bakım sorunlarını arıza sürelerine neden olmadan belirleyebilecektir. Bu sayede plansız duruşların önüne geçilerek, ciddi maliyet kazançları ve verimlilik elde edilebilir. Otonom kalite kontrol, bağlantılı fabrika ve veri bilimi, mobil çalışanlar, sanal eğitim ve uzaktan bakım imkanları, verimliliklerin ve rekabet gücünün artması için kullanılması gereken avantajlı teknolojiler.

Verimlilik artmışken, iş saatlerini azaltmak akla gelmiyor

TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak: Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok, gideceğimiz yol belli: Eğitim ve öğretim. Şans ancak hazır olanlar için vardır. Biz de hazır olmalıyız. Herkesin fedakarlık yapması gerekiyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Mesela verimlilik bu kadar artmışken, iş saatlerini azaltmak kimsenin aklına gelmiyor. Teknolojiyi sadece kendi çıkarına kullanmak, kârını artırmak için basit bir teknik gelişme olarak görmek, insanlığın içine düştüğü açmazın en temel sebebidir. Oysa azaltılacak iş saatlerinin çalışanların kendisini geliştirmesini sağlayacak eğitimlerle donatılması asıl zenginliktir.

Yaşam boyu öğrenme evrensel koruma

ILO Türkiye Direktörü Numan Özcan: İşgücü piyasasının yanı sıra sosyal ve çevresel konularda da en iyi sonuçları elde etmek için teknolojik değişime hâkim olmamız gerekiyor. İnsanların karşı karşıya kalacağı bu geçiş sürecinde onları desteklemek için bazı önlemler almak gerekiyor. Bu süreçte yaşam boyu öğrenme ve kaliteli eğitim, evrensel sosyal koruma gibi önemli bir rol oynuyor. İlk 3 sanayi devrimi bizler için bir örnek oluşturuyor. Belli bir süre türbülans ve uyum dönemlerinden sonra başlangıçtan çok daha iyi bir noktaya gelindi, daha fazla ve daha iyi işler, daha iyi yaşam koşulları ve daha sağlıklı ve güvenli iş yerleri yaratıldı.

Üreteceğimiz ürünlere ihtiyaç kalmayabilir

INDUSTRIALL Küresel Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Özkan: Türkiye’nin bütün paydaşlarıyla masaya oturması lazım. Bir projeksiyon yapılmalı. Günlük olmamalı. Bu dönüşüm yakalanamaz ise bir müddet sonra üreteceğiniz ürünlerin niteliği değişebilir ve ihtiyaç kalmayabilir. Biz işçiler olarak kaderimizi, işlerimizin geleceğini, başkasının belirlemesini kabul edemeyiz. Sendikalar, işveren örgütleri ve hükümet oturup, buna çalışmalı. Bu tek başına hükümetlere ya da işverenlerin
istek ve iradesine bırakılamaz.

Fabrikalar akıllanıp insansızlaşırken toplumların akıllı olup olmayacağını şimdeden bilemiyoruz

Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu: 4. Sanayi Devrimi de akıllı fabrikanın coğrafyasının gelişmiş kapitalist ülkeler olması gerçeğini değiştireceğe benzemiyor. Gelişmekte olan ülkelerde sanayinin hem robota yatırım yapıp hem de istihdamı mevcut işçiye göre nitelikli elemanlarla artırması nasıl mümkün olacak? 50 yıl sonra nasıl bir dünyada yaşayacağımız insan unsuruna bağlı ise 10 yıl sonrasının fabrika turunda neler göreceğimiz de insana bağlı. İnsansız mekanlar göreceğimizi şimdiden biliyoruz ama “akıllı fabrikalar” insansızlaşırken, toplumların “akıllı” olup olmayacağını şimdiden bilemiyoruz.

KOBİ’lerin dönüşümü ve iklim değişikliğine uyum sağlaması önemli

Prof. Dr. Güven Sak: İşgücü en zor kısmı. Hizmet içi eğitimleri yeniden örgütlemek gerekecek. 50 ve 60 yaş üstü olanlar en zor adapte olacak kesim gibi duruyor. Yurttaşlık geliri gündeme getirilebilir. Özellikle bu virüs günlerinde, sosyal yardım sistemimizin ne kadar zayıf olduğunu gördük. Büyük şirketlerin uyumu küçüklere göre daha fazla. KOBİ’lerin dönüşümü ve iklim değişimine uyumları için daha fazla çalışmak gerekir. ‘KOBİ’ler için ne yapılabilir’ diye bakıldığında, organize sanayi bölgeleri (OSB) dikkatimi çekiyor. OSB yönetimlerini yeniden misyonlandırıp, bu dönüşüm sürecinde önemlerini artırabiliriz.