FETVA NİZAMI VE EKONOMİ YÖNETİMİ

Ekonomi yönetiminde bilim ve akılcılıktan uzaklaşıldığında doğan boşluk hurafe ve boş inanç ile dolduruluyor. Son zamanlarda fetva kurulunun verdiği kimi fetvalar konuşuluyor ama sorun sadece bununla sınırlı değil. Ekonomiden sorumlu bakan ışıltılı bakışlardan, altı ay uyusak uyansak gibi önlemlerden bahsederek büyük sorunlara çözüm getireceğini açıklıyor. Merkez Bankası Başkanı ise yürütülmekte olan tanımsız çalışmalara atıf yapıyor, nazar değmesin diye açıklamaktan çekindiği olumlu göstergeler olduğundan bahsediyor. Bu konuşmalara bakınca fetva kurumunun diyanet işleri kadrosu ile sınırlı olmadığı ekonomi yönetimini de içerdiği açık.

Fetva, “güncel bir problemin dini kurallara ve dayanaklara göre açıklanması ve çözüme kavuşturulması” olarak tanımlanabilir. Dayanaklar mümkün olduğu kadar somut olmalı yani kutsal kitaba ve güvenilir hadislere ve bunların güvenilir yorumlarına göndermeler içermelidir. Dünyaya dair ilahi düzenin birincil kaynaklardaki açıklanması doğal olarak güncel ayrıntıları içeremez. Gündelik hayattaki ayrıntılara dair uygun tavır ve davranışların, ahlaki normların oluşması geniş göndermelere, kutsal kişilerin davranışlarının ve sözlerinin yorumlanmasına dayanır.

Bu yorumların da haliyle ehil kişiler tarafından ve güncel tartışmaların dışında kalınarak yapılması uygun olur. Ancak, günlük hayat düzenlemelerinde ayrıntı düzeyi derinleşip “teknik” konuları kapsamaya başladığında işler de karışmaya başlıyor. Örneğin, TL ve USD bazındaki maliyetler ile üretim yapıp Euro kazanan tipik bir ihracatçımızı düşünelim. Tekstil sektöründe küçük bir kâr marjı ile ihracat yapan ve 50 kişinin çalıştığı bir işletmeden söz ediyor olalım.

Bu kadar oynak kur ve keskin uluslararası rekabet ortamında uygun fiyatlamayı nasıl yapacak? Hele üretim ile satış arasında genişçe bir süre varsa. Bu gibi durumlar için kurlardaki değişimlere karşı koruma sağlayan “hedging” vb. gibi finansal ürünler var. Fakat işverenimiz mütedeyyin biri ise büyük ihtimalle, bu tür araçları kullanmadan önce fetva kuruluna bu durum caiz midir diye sormak ister. Alacağı cevap ise yine diyanetin bahsettiği benzer referanslar çerçevesinde büyük ihtimalle caiz değildir şeklinde olacaktır.

Gel zaman, git zaman paritelerde çok ters bir hareket olursa kur koruması olmayan işverenimiz batar. İşletmede çalışan 50 kişi artık eve ekmek götüremez duruma düşmüştür. İşletmenin batması ülke ekonomisi için zarar oluşturmuştur. Ayrıca işletme üretim yaparken kullandığı mal ve hizmetleri de artık talep edemeyeceği için ekonominin diğer sektörlerine de yayılan bir zarardan bahsedebiliriz.

Bu işin sorumlusu kimdir? Bu ürünleri sunan bankacılık sektörü değil. Bu ürünlerin farkına varıp inancına uygun olup olmadığını soran işveren hiç değil. Bu işin sorumluları, bilmediği hatta anlamadığı teknik konularda fetva veren, bu tür fetvaların verilmesini organize edenlerdir. Verdikleri fetvalar farkında olmasalar da pek çok insanın büyük zararlar görmesine neden oluyor. Yarın öbür gün ölüp gideceğiz. Öbür tarafta kimin nereye gideceği konusunda çok büyük sürprizlerle karşılaşabiliriz. Bazı önemli kişiler tahminlerin tersine cehennem ateşini tatmak zorunda kalabilirler. En azından bir süreliğine…

Fetva sonuçta inançlı insanları ve inançları ile gündelik hayatlarını mutlak olarak uyumlulaştırmak isteyenleri etkiliyor. Peki ekonomi yönetiminin durumu ne olur? Bence çok karanlık. Bir merkez bankası başkanı düşünün, sorulan azıcık teknik soruları kavramaktan ve yanıtlamaktan uzak bir görüntü çiziyor. En öncelikli görevi enflasyonla mücadeleyken üç haneli rakamlara koşan enflasyonu tamamen dış koşullara bağlayıp dünyanın başındaki bela tekerlemesine sığınan. En önemli aracını, politika faizini kullanmaktan vazgeçen ve bu durumla övünen bir bakanın altında çalışmaktan gocunmayan. Öte yandan içinde bulundukları bu durumu meşrulaştırmak için sorulan soruya bütün merkez bankaları aynı şeyi yapıyor diye yanıt veren. Diğer merkez bankaları faizi sabit tutarken enflasyonlarının yıllık %1, bizim enflasyonumuzun ise %80 olduğu gerçeğini dikkatlerden kaçırmaya çabalayan. “Son bir hafta on günü saymazsak, ondan önceki bir ay içinde en iyi biziz” diye övünmeyi başaran. “Kim iyi politika uyguluyor onu da zaman gösterecek” diyebilen. Üstelik bütün bunları sadece tek bir toplantıda dile getiren bir başkandan bahsediyoruz.

Başında bulunduğu kurum sıradan bir kurum değil. En önemli sermayesi güvenilirlik, bilgi ve ehliyet. Böyle bir kurumun başkanının her önemli konuşmasında kurumun yaptığı enflasyon kestirimlerinin en az %50 sapma göstermesinden rahatsız olmaması, “rakamları da güncelledik” diyerek büyük bir pişkinlikle geçiştirmesi kabul edilemez. İşgal ettiği koltuk itibariyle ekonomiye ve insanlara vermekte olduğu zararları ölçmek mümkün değildir.

Bir an önce istifa edip fetva kurulunda hizmet vermesi herkes için çok daha iyi olacaktır. En başta kendisi için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haluk Levent Arşivi