Funiculì, Funiculà / Luigi Denza, Peppino Turco

Füniküler, adını Latince “funiculus” sözcüğünden alıyor, kablo, halat gibi anlamları var. Füniküler sadece bir vagon aslında, kendi gücü olan bir araç değil, eğime karşı hareketi yukarıdaki bir makinenin çektiği çelik halatlarla sağlanıyor

Funiculì, Funiculà

Aissèra, Nanninè, me ne sagliette

Ah Nanetta, bu akşam yukarı tırmandım
Tu saie addò? Tu saie addò?

Biliyor musun nereye?
Addò 'stu core 'ngrato cchiù dispietto

Bu nankör kalbin
Farme nun pò! Farme nun pò

Artık ızdırap çektirmediği bir yere
Addò lo fuoco coce, ma si fuie

Ateşin yandığı yere, ama eğer kaçarsan
Te lassa sta! Te lassa sta

Seni rahat bırakır!
E nun te corre appriesso, nun te struie

Seni takip etmez ya da işkence etmez
Sulo a guardà, sulo a guardà

Sana sadece bir bakışıyla

Jamme, jamme ‘ncoppa, jamme jà,

Durmayalım, en tepeye gidelim
Jamme, jamme ‘ncoppa, jamme jà,

Durmayalım, en tepeye gidelim
funiculì, funiculà, funiculì, funiculà,

Füniküler yukarı, füniküler aşağı
‘ncoppa, jamme jà, funiculì, funiculà!

En tepeye, füniküler yukarı, füniküler aşağı!

Nè jamme da la terra a la montagna

Aşağıdan dağın tepesine çıkalım
No passo nc'è! No passo nc'è

Bir adım ötede!
Se vede Francia, Proceta e la Spagna

Fransa’yı, Procida’yı ve İspanya’yı görebilirsin
E io veco a tte! E io veco a tte

Ben de seni görebilirim
Tirato co li ffune, ditto 'nfatto

Kablo çekecek seni bir çırpıda
'Ncielo se va, 'ncielo se va

Gökyüzüne
Se va comm' 'à lu viento a l'intrasatto

Bir hortum gibi yükseleceğiz
Guè, saglie sà! Guè, saglie sà
İşinin ehli!

Jamme, jamme ‘ncoppa, jamme jà,

Durmayalım, en tepeye gidelim
Jamme, jamme ‘ncoppa, jamme jà,

Durmayalım, en tepeye gidelim
funiculì, funiculà, funiculì, funiculà,

Füniküler yukarı, füniküler aşağı
‘ncoppa, jamme jà, funiculì, funiculà!

En tepeye, füniküler yukarı, füniküler aşağı!

Se n’è sagliuta, oje né, se n’è sagliuta,

Vagon tepeye tırmandı bile bak
la capa già! La capa già!

En tepesine!
È gghiuta, po’ è turnata, po’ è venuta,

Gitti, etrafında döndü ve indi
sta sempe ccà! Sta sempe ccà!

Şimdi de durdu!
La capa vota, vota, attuorno, attuorno,

Tepe dönüyor
attuorno a tte! Attuorno a tte!

Senin etrafında
Stu core canta sempe nu taluorno:

Kalbim aynı nakaratı söyleyip duruyor
Sposamme, oje né! Sposamme, oje né!

Evlenelim, evlenelim!

Jamme, jamme ‘ncoppa, jamme jà,

Durmayalım, en tepeye gidelim
Jamme, jamme ‘ncoppa, jamme jà,

Durmayalım, en tepeye gidelim
funiculì, funiculà, funiculì, funiculà,

Füniküler yukarı, füniküler aşağı
‘ncoppa, jamme jà, funiculì, funiculà!

En tepeye, füniküler yukarı, füniküler aşağı!

Napoliten

Neşeli bir Napoliten şarkının sözleri yukarıdakiler. Şarkının “kahramanı” olan erkek, bir yandan volkana benzettiği sevgilisine aşkını –tekrar- ilân ederken bir yandan da yeni kurulan füniküler hattını sevdiğinin kalbine ulaşmanın en hızlı yoluymuşcasına heyecanla karşılıyor. Yıllarca radyolarda, filmlerde ya da reklamlarda duyduğunuz tanıdık bir ezgi bu.

“Funiculì, Funiculà” Vezüv dağının yamacına kurulan ilk füniküler hattının açılış töreni için 1880’de Luigi Denza tarafından bestelenir, şarkı sözleriyse Peppino Turco’ya ait [Sözleri İtalyancayı andırsa da Napolitence (Neapolitan) bir şarkı “Funiculì, Funiculà”. Napolitence, İtalya’nın güneyindeki Campania bölgesinde yaklaşık 8 milyon kişi tarafından konuşulan bir dil. Başlangıçta İtalyancanın bir lehçesi sayılsa da 2015’te UNESCO tarafından korunması gereken bir dil olarak tescil edilmesinden sonra farklı bir konuma yükselen Napolitence, özellikle adını aldığı Napoli ve çevresinde en yaygın konuşulan dil olagelmiş taa ki 1950’lerde televizyonun tüm ülkede yaygınlaşması ve İtalyancanın lingua franca(1) olmasına kadar].

Strauss, Rimsky-Korsakov

“Funiculì, Funiculà” şarkısı çok sevilir, açılışı izleyen festivallerde de sıkça çalınır olur, öyle ki satışa sunulan nota kağıtları bir yıl içinde 1 milyon adet satar. Radyo ve televizyonun olmadığı çağlarda şarkıların yaygınlaşması, bulundukları ülkeye göre troubadour, minstrel, âşık ya da dengbej gibi adlar alan gezgin ozan/müzisyenler sayesinde mümkün olabilmiştir. Matbaanın icadıyla şarkı notalarının basılıp satılmaya başlanması arasında sadece 20 yıl olsa da, bunun iyice yaygınlık kazanması 19. yüzyılı bulacaktır. O yüzden 1 milyonluk nota kağıdı satışı bugün müzik listelerinde 1 numaraya çıkmakla eşdeğer.

Şarkı tüm İtalya’ya o denli hızlı yayılır ki, bestelenmesinden sadece altı yıl sonraki İtalya gezisinde pek çok yerde “Funiculì, Funiculà”yı duyan Richard Strauss şarkıyı anonim zanneder ve  “Aus Italien” adlı senfonik şiirinde kullanır. Durumdan ancak Luigi Denza’nın açtığı telif davasıyla haberdar olan Strauss yüklü bir telif ödemekten kurtulamaz. Şarkıyı anonim sanma hatasına düşen sadece Strauss da değildir, Nikolai Rimsky-Korsakov da 1907 yılındaki “Neapolitanskaya Pesenka”sında (Napoliten  Şarkısı) aynı ezgiyi kullanır anonim diye not düşerek.

Füniküler, adınıLatince “funiculus” sözcüğünden alıyor, kablo, halat gibi anlamları var. Füniküler sadece bir vagon aslında, kendi gücü olan bir araç değil, eğime karşı hareketi yukarıdaki bir makinenin çektiği çelik halatlarla sağlanıyor. Bizim de -hem de oldukça erken bir tarihte hizmete giren- bir fünikülerimiz var, Karaköy-Taksim Tüneli ya da sadece “Tünel”.

Tünel

“Dünyanın ilk metrosu Londra’da Farrington Sokağı ile Bishop köprü yolu arasında kalan 6 kilometrelik bir bölümde yapılmıştır. 1863 yılında hizmete giren metroda vagonlar buharlı bir lokomotif tarafından çekilmektedir. Eugene-Henri Gavand adlı bir Fransız mühendis 1867 yılında turistik bir gezi yapmak için İstanbul’a gelmiştir. Gavand bu gezisi sırasında, İstanbul’un iki önemli merkezi olan Galata ile Beyoğlu arasında çok sayıda insanın gidip geldiğini gözlemlemiştir. Gerçekten de, Galata’nın önemli bir mali ve ticari merkez olmasının yanında Beyoğlu da hareketli ve cazip bir eğlence yeridir. Galata’da İstanbu borsası, gümrük, çeşitli alanlarda işyerleri, mağazalar ve antrepolar bulunmaktadır. Beyoğlu’nda ise eğlence yerleri yanında, elçilikler, oteller ve ikametgâhlar mevcuttur. Bu şekilleriyle her iki merkez kalabalık bir nüfus barındırmaktadırlar. İnsanlar Galata’dan Beyoğlu’na çıkmak veya Beyoğlu’ndan Galata’ya inmek istediklerinde bu iki merkezi birbirine bağlayan yol olan Yüksekkaldırım’dan geçmek mecburiyetinde bulunmaktadırlar. Fakat Yüksekkaldırım’ın çok dik ve bakımsız olması sebebiyle yaya yürümeye ve taşı-macılığa elverişsizliği buradan geçenleri hayli yormaktadır.

Gavand’ın tespitlerine göre bu iki hareketli merkez arasında günde ortalama 40.000 kişi gidip gelmektedir. Fakat Yüksekkaldırım bu yoğunluğu taşıyamamaktadır. Her şeyden önce bu caddede % 24 gibi çok önemli sayılabilecek bir eğim mevcuttur. Caddenin genişliği ise an-cak 6 metredir. Hatta yer yer 4 metreye düşmektedir. Bu şartlarda yaya yürümek çok güç ve yorucu olmaktadır. Atla gidildiğinde ise çekilen zorluk yanında bir de düşme tehlikesini göze almak gerekmektedir. Bir mühendis olması hasebiyle Gavand, insanları bu yokuşu inip çıkmaktan kurtaracak bir yöntem düşünmüştür. Gavand’ın bulduğu çözüm şudur: Galata ile Beyoğlu arasında yapılacak asansör tipinde bir yer altı demiryolu (Tünel) ile insanları ve eşyaları taşımak mümkün olabilecektir. Böylece halk için önemli bir kolaylık getirilmiş olacağı gibi, kendisi de bu sayede kazanç elde etmiş olacaktır. Henri Gavand kafasında bu işi tasarladıktan sonra Fransa’ya dönmüştür. Burada kendisine maddi destek sağlayabilecek bazı zengin Fransızlarla temas kurarak projesine destek sözü almıştır. Daha sonra İstanbul’a gelerek 1868 yılı Şubat’ında Tünel’in yapımına dair projesini Bâbıâ-li’ye sunmuş ve imtiyaz talebinde bulunmuştur. Gavand projesinde şu hususları belirtmiştir: Galata ile Beyoğlu arasında inşa edilecek bir tünel aracılığı ile bu iki merkez arasında direkt bağlantı kurulacaktır. Tünel içine demiryolu döşenecek ve sabit bir buharlı makinenin halatlar vasıtasıyla çekeceği vagonlar yolcu taşıyacaklardır.

Tünel’in Galata girişine yapılacak istasyon Yenicami sokağında Karaköy köprüsüne mümkün olduğu kadar yakın bir noktada bulunacaktır. Beyoğlu istasyonu ise Galata Mevlevihanesi karşısında, Teke kabristanı yanında yapılacaktır.”(2)

İstanbul Tüneli, Galata-Pera Tüneli, Galata Tüneli, Galata-Pera Yer Altı Treni, İstanbul Şehir Treni, Yer Altı Asansörü ya da Tahtelarz(3) gibi adlarla anılan Tünel, projenin 1869’da kabulünden altı yıl sonra, 1875’te hizmete girecektir.

Gavand, önce iki Fransız bankası ile ortak olarak “Chemin de Fer Metropolitain de Galata à Péra” (“Galata’dan Beyoğlu’na İstanbul Metropoliten Demiryolu”) adlı bir şirket kurar. Ancak 1870 yılındaki  Fransa-Prusya savaşı nedeniyle Fransız bankaları taahhüt ettikleri finansmanı sağlayamayınca bu kez İngiliz sermayesiyle “The Metropolitan Railway of Constantinople from Galata to Pera” ya da kısa adıyla “Payitaht Demiryolu Şirketi” şirketi kurulur. 1871’deki istimlaklarla başlayan inşaat 1875 yılında tamamlanır. Ancak 1874 yılında, yani açılıştan bir yıl önce, tünelin yapımı amacıyla kurulan şirket türlü işlemlerle Gavand’ı devreden çıkarır ve projenin tek hâkimi durumuna gelir.Bu kırgınlığından dolayı, Tünel’in fikir babası Eugene-Henri Gavand açılış törenine katılmaz. İşletmeci şirketin 1904 yılında Osmanlı Devleti ile imzalanmış 75 yıllık imtiyazı olmasına rağmen, şirket 1939’da genç Türkiye Cumhuriyeti tarafından satın alınır ve millileştirilir.

Giuseppe di Stefano, 1960:

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi