GEÇMİŞ OLSUN

Gazete Pencere’de yazmaya başladığım günden bugüne en zorlandığım yazı bu. Kelimelerin yetersiz kaldığı zamanlardan geçiyoruz.

Yaşanan deprem felaketinde hayatını kaybeden canlarımıza Allah’tan rahmet, başta aileleri olmak üzere tüm sevenlerine sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Felaketin üzerinden yaklaşık yirmi gün geçti hâlâ yemek yemeye, uyumaya, sokağa çıkarken üzerime palto, mont giymeye, “Hava soğukmuş, üşüdüm” demeye utanıyorum.

Hayatın bir başka acı gerçeği de devam ediyor olması. Pek çoğumuz artık işimize döndük.

İşin manevi ve psikolojik tarafını yönetmekten henüz daha ekonomik yansımalarına gelmedik. Verimetrik tarafından hazırlanan çalışmadan birkaç veriyi burada sizinle de paylaşmak isterim. Depremden etkilenen on ilde toplam 13,4 milyon vatandaşımız yaşıyor. Bu sayı Türkiye nüfusunun %15,7’sine karşılık geliyor.

Türkiye’deki toplam hane stokunun %13’ü deprem bölgesinde bulunuyor.

Depremden etkilenen on ilimizin milli gelirden aldığı pay %9,3.Türkiye’nin tarım sektörünün %14,3’ü deprem bölgesinde. Bu 10 ilden yıllık 20 milyar USD tutarında ihracat yapılıyor. Bir başka ifade ile Türkiye ihracatının %8’den fazlası deprem bölgesinden yapılıyor.

Televizyonlarda sürekli enkaz görüyoruz ama sorun gördüğümüzden, düşündüğümüzden çok daha büyük.

Yaşanan deprem felaketinin toplamda ne kadarlık bir ekonomik hasara yol açtığı henüz bilinmiyor. İlk tahminler 35-50 milyar USD arasında olabileceği yönünde. Ama bilinen bazı gerçekler var. Ciddi bir insan kaynağı kaybı var, üretim kaybı var, tarım sektöründe önemli kayıplar var. Bu kayıplar doğal olarak büyüme üzerinde aşağı yönlü bir baskı yaratacaktır. Bir büyük risk de zaten kontrol altına almakta zorlandığımız enflasyon için var. Yaşanan felaket 2023 yılı için tahmin edilenden daha yüksek bir enflasyon ile karşı karşıya kalabiliriz.

Hükümet bir yıl içinde deprem konutlarının depremden etkilenen vatandaşa teslim edileceği sözünü verdi. Böylesine büyük bir hasar için bence çok kısa bir süre ki; bölgede hâlâ büyük depremler yaşanmaya da devam ediyor.

Bu hafta Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden birinde toplantıdayken devletin Van ve Elazığ depremlerinde ortalama 200 günde evleri teslim ettiği, ama depremde inşa edilecek bina sayısının çok fazla olduğu söylendi. İş makineleri bulunsa bile operatör ve inşaatta çalışacak insan bulmakta zorlanılabileceği de düşünülüyor.

Yine de yapılacak evlerin büyüme üzerinde pozitif bir etkisi olacağı kesin. Büyüme üzerinde diğer sektörlerden gelecek kayıp, inşaat sektörü tarafından giderilebilir.

En büyük isteğimiz çadırda, konteynerde yaşayan vatandaşlarımızın en kısa sürede evlerine geçmeleridir. Ama bu yeni binalar fay hatları üzerine değil, zemini sağlam alanlara, yeni ve sağlam teknolojilerle yapılsın ki en azından bölgede bir daha böyle bir acı yaşanmasın.

Ve artık bilimle inatlaşmadan, bilimin ışığında yürüyerek iş yapalım.

Deprem bir daha gösterdi ki; ülkede çok vicdan sahibi, yardımsever insan var. Ama vicdansızların, ahlaksızların vicdan sahibi insanların emeklerini, hayallerini çalmayacak denetleme ve düzenlemelerin de yapılması şart.

Diğer taraftan bu süreçte borsa açıldı sonra kapatıldı, pek çok tartışma oldu ama gerçekten içimden gelmiyor bunları yazmak. Belki bir sonraki hafta dertleşiriz bu konuda.

Gündem bile değil artık ama yine de yazayım; dün yapılan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısında faiz indirim kararı çıktı ve politika faizi %8,50’ye indirildi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi