Geleceğin doktorları kadına şiddete müzikle “DUR!” diyor

Son Güncellenme Tarihi: Ekim 16, 2022 / 02:16

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin kurduğu Gazi Tıp Müzisyenleri topluluğu, bir öğrenci topluluğu olmanın ötesine geçerek toplumsal sorunlara parmak basan işler yapmaya devam ediyor. Daha önce sağlık çalışanlarına şiddete dikkat çekmek için ‘Beni Yaşat Ki’ şarkısını yayınlayan topluluk şimdi de kadın cinayetlerine dikkat çeken ‘Ben Dün Gece Öldüm’ü dinleyiciyle buluşturdu.

Gazi Tıp Müzisyenleri olarak öncelikle sizin hikâyenize başlamak isterim. Ne zaman kuruldunuz? Ne gibi etkinlikler düzenliyorsunuz? Diğer öğrenci topluluklarından farkınız var mı?

Dr. Onur Cem Demir (Eski Müzik Kulübü Başkanı, Mezun): Tam tarihi belli olmamakla birlikte 1990’lara uzanan bir geçmişimiz var. Kulübümüzün altın çağı ise ikinci kuruluş tarihimiz olarak nitelendirdiğimiz 2015-2016 döneminde kulübün tekrar açılmasıyla başlamış ve 2022 yılına kadar artan bir ivmeyle kesintisiz sürmüştür. Biz sosyal bir kulübüz ve diğer kulüplerden farklı olarak bilimsel etkinlikler düzenlemiyoruz. Yoğun tıp eğitimi içinde nefes aldırmayı, öğrencilerin ruhunu dinlendirmek için yoğun tempolarından bazen kaçmalarını sağlamayı ve hayat telaşından uzaklaşabilecekleri bir alan yaratmayı; müzik yaparak eğlenmesini, eğlenirken kendini geliştirmesini ve son olarak da bir tıp öğrencisine meslek hayatına atılmadan önce kendisini sosyokültürel açıdan geliştirebilecek bir ortam yaratmayı vizyon edinmiş bir kulübüz. Okulumuz bünyesinde müzikle ilgilenen onlarca tıp öğrencisini bir araya getiren kulübümüz, çeşitli sosyal farkındalık projeleri üzerine çalışmış, karaoke partileri düzenlemiş, dinletiler organize etmiştir ve bunları yapmaya devam edecektir. Ayrıca sadece aktif olarak enstrüman çalan öğrencilerden oluşmayan kulübümüzün Rutin isimli bir aylık dergisi bulunmakta ve ekip arkadaşlarımız olağanüstü bir özveriyle bu dergiyi Gazi Tıp öğrencileriyle buluşturmaktadır. Enstrüman çalan, kalemine güvenen, müzikle bir türlü ilgili olan herkese kapısı açık olan kulübümüz yüzlerce seyircisiyle konserler düzenlemeye, sosyal farkındalık projeleriyle insanlara dokunmaya, müziği sevmeye ve sevdirmeye son gaz devam edecektir.

Bildiğim kadarıyla öğrenci toplulukları, kendi alanlarıyla ilgili –müzikten bahsettiğimiz için oradan örnekleyeyim- dinleti, üniversite içi konserler vs. gibi etkinlikler düzenliyor. Sizse kendi yaptığınız şarkıları yayınladınız. Bunun ilki de 2021 Tıp Bayramı’nda yayınladığınız ‘Beni Yaşat Ki’ydi. Öncesinde şarkı yapma, sonrasında ise bunları yayınlama fikri nasıl ortaya çıktı?


Berk Gülşen:
Ben kulübe katılmadan önce her zaman bir hayalim vardı, rock grubu kurup şarkı yapmak. Zaten hep beste üzerine uğraştığım için bunları beraber seslendirebilecek grup arkadaşlarına ihtiyacım vardı. Kulübe katıldığımda Onur Abi başkandı ve kulüp seçim mülakatında herkese proje fikri soruyordu, ben de biraz da gözlerine gireyim diye “doğa için çal” tarzında bir proje yapmak istediğimi belirttim. Ardından beste yapabiliyor musun diye soru gelince çalışmalara koyulmuştuk. Tabii ki beste özellikle bir tıp fakültesinin öğrenci topluluğundan çıkacağı için bir amacı bulunması gerektiğini düşündük ve maalesef pandemi döneminde sağlıkçılara şiddetin revaçta olmasından dolayı bu olaya “DUR!” demek için daha da özveriyle çalıştık. Hepimiz kendi şehrinden, daha yüz yüze tanışmamışken bile; bir olduk, videomuzu çektik ve kayıtlarımızı topladık. İşimizi yaparken yaşadığımız her zorlukta, “Seneye bir tanışalım kaynaşalım, onun da verdiği heyecanla yeni ve daha profesyonel işlere imza atacağız…” diyerek bugün bu hayalimizi de gerçekleştirmiş olduk.

Kalabalık bir ekipsiniz. Okuduğunuz bölümün zorluğuna hiç girmiyorum zaten. Şarkıları yapmak için epey mesai harcıyorsunuzdur diye düşünüyorum…

Melisa Bilgin: Tabii ki hem tıp okumak hem böyle bir projeyle ilgilenmek hem de kulüp işlerini yürütmek zor görünüyor. Zor da aslında ama en azından kendi adıma konuşmam gerekirse ben kulübümüzü de yaptığımız işleri de çok seviyorum. Sevince de kolaylaşıyor bence. Hele bir de ortaya sözünden müziğine, klibinin senaryosuna kadar bütün üretim süreçleri “bizim” olan bir şey koymak ve bununla ilgili olumlu geri dönüşler almak insanı çok tatmin ve motive ediyor. Sadece böyle bir sonuç ortaya çıkarmanın zevki bile yeterli hatta.

‘Beni Yaşat Ki’nin hikâyesi nedir? Ne anlatıyordunuz?

Nihal Narı: ‘ Beni Yaşat Ki’ projemiz bizim ilk göz ağrımız. Ve bu proje online döneme denk geldiği için gerçekten çok zor şartlarda oluşturduk. Bizler tıp öğrencileri olduğumuz için sağlıkta şiddeti bizzat gören insanlarız. Ve maalesef ki çoğu konuda olduğu gibi ülkemizde sağlık çalışanlarına şiddet had safhada. Bizler de bu camianın içinden birileri olarak hem okurken hem çalışma hayatımızda yaşadığımız zorlukları müzikle aktarmak istedik. Bizleri yaşatmalısınız ki sizler de yaşayın. Bizlerin tek amacı ve hayatlarımızı adadığımız şey halkın sağlığı ve bilim. Dileriz ki hekime ve sağlık çalışanlarına şiddet en kısa sürede son bulur. Atatürk’ün de dediği gibi: “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.”

Son şarkınız ‘Ben Dün Gece Öldüm’de kadın cinayetlerine dikkat çekiyorsunuz. O nasıl filizlendi?
Nihal Narı:
Online dönemde yaptığımız ‘Beni Yaşat Ki’ projesi bizim ilk projemiz olsa da ‘Ben Dün Gece Öldüm’ projemizin bizdeki yeri gerçekten ayrı. Maalesef ülkemizdeki kadına şiddet vakalarının vahşice ve hızla artması tüm vatandaşlarımızı olduğu gibi bizleri de çok üzmekte.  Kadınlara olan fiziksel ve  psikolojik şiddetlerin yanında bizi en çok yaralayan şeylerden biri de buna göz yumulması veya “Hak etmiştir!”, “Ne giymiş ne ima etmişse artık…”  gibi nefret  cümlelerinin de kullanılmasıydı. Bizler de geleceğin doktorları olarak olaya öldürülen bir kadının gözünden yaklaşmak istedik. Katledilen, şiddete maruz kalan kadınlarımızın bizlere kırgınlığını da dile getirmek istedik. Ben sözleri yazarken de bilhassa kendimi düşünerek yazdım aslında. Katledilen, şiddete maruz kalan her kadınımızda bizler de ölüyoruz.

Bedia Hacer Ertürk: Beni Yaşat Ki’de de olduğu gibi toplumsal farkındalık yaratmak istediğimiz bir başlıktı kesinlikle. Kadın cinayetleri ve kadına şiddet toplumun kabuk bağlamasına izin verilmeyen yaraları olduğu için o dönemde de bu hepimizin üzerine eğilmek istediği bir konuydu. Umarım en azından bazı kadınların sesi olmuşuzdur.

Ahmet Emin Algın: Müzik yaparken ki tek amacımız hiçbir zaman sadece eğlence olmadı. Özellikle sıfırdan bir şarkı yaparken asla olamazdı. Farkındalık yaratmamız, bir konuya dikkat çekmemiz gerekiyordu. Açıkçası neredeyse hepimizin aklındaki konuydu. Herkes fazlasıyla heyecanlıydı, fikirler bir olunca zorluklara rağmen hevesle devam etti.

Şarkının klibini oratoryo havasında olmuş. En çok da hepimizin bildiği gibi sokak müzisyenlerinin para toplamak için kullandığı, enstrümanların kılıflarına, case’lerine para yerine gül atılan sahnede etkilendim. Klipte sanıyorum hepiniz yer alıyorsunuz ve kendi kimliklerinizle varsınız. Bunun da kadın cinayetlerinin dil, din, ırk, sınıfsal farklılık gözetmediğini, aradaki konuşmaların da etkisi sayesinde şarkının ve klibin “Kadın cinayetleri politiktir” sloganını doğruladığını düşünüyorum. Bu bilinçli bir tercih miydi? Ve bu düşünceme katılır mısınız?

Dr. Onur Cem Demir: Bizler müzisyeniz ve gördüğümüz sorunları enstrümanlarımızla dile getirdik. Bahsettiğiniz sahnedeki amacımız kadın cinayetlerini lanetlediğimizi imgeleştirerek seyircilerimize aktarmak ve bunu hafızalara kazınacak şekilde yapmaktı. Geri dönüşlerin amacımıza ulaştığımız hakkında ipuçları vermesiyle ve sanatçı ekibimizin ortak kararıyla projemizin ana sahnesi belirlenmiş oldu. Projemizde kadın erkek farklı kimliklerde birçok sanatçı arkadaşımızın yer almasının klibi daha renkli yaptığını, çok sesli müzik yapmamız vasıtasıyla ortaya daha kaliteli bir sanat eseri çıkmasını sağladığını düşünüyoruz. Amacımız karşı çıktığımız şiddetin ve cinayetlerin çözüme ulaşmasının çok sesli bir kültürle gerçekleşebileceği fikrimizi ortaya koymaktı. Kadın cinayetlerini herhangi bir çerçeveye sokma, net ifadelerle sınır belirtme niyetimiz olmadı. Bizler sanatçıyız, yorumumuzu katarak toplumumuzun ve insanlığın en büyük ayıplarından olan kadın cinayetleri hakkında toplumu bilinçlendirmek amacıyla bir proje gerçekleştirdik. Çözüm üretebilecek mekanizmaları ve toplumun her kesimini bu konu hakkında özeleştiriye, çözüm konusunda sorumluluk almaya davet ediyoruz. Ortak akılla, çok sesli bir şekilde bu olayın ele alınmasını ve çözümlenmesi için adımlar atılması en büyük dileğimiz. Sorunuzun içindeki güzel yorumunuz için size teşekkür ederiz.

Melisa Bilgin: Biz senaryo aşamasına geldiğimizde kılıfa çiçek atma fikrini bulduğumuz zaman bundan kendimiz de çok etkilendik ve sonradan projemizin simgesi haline geldi zaten, en azından benim için. Çıkış noktası da şuydu aslında: “Kadınlara uzanan eller, artık lütfen, sadece onlara çiçek vermek için uzansın.” Ve bunu konseptimize bir müzik topluluğu olduğumuz için de gitar kılıfına çiçek atmak şeklinde uyarlamaya çalıştık. Eklemeye gerek bile yok belki ama şiddetin her türlüsüne karşıyız tabii, bu proje özelinde “kadına şiddet” olsa da. Klipte de şarkıda yer alan bütün arkadaşlarımız gözüksün istedik ki “kadına şiddet”e ve “kadın cinayetleri”ne karşı toplumun her kesiminden insanın duyarlılıkla yaklaşması gerektiği ve bu birliğin bizi daha güzel günlere götürebileceği mesajını versin.

Üniversitelerin dekanından doçentine, öğretim görevlisinden asistanına ama en çok da öğrencilerinin ablukaya alındığı bir dönemde siz bir öğrenci topluluğu olarak çok fazla cesaret isteyen bir iş yapıyorsunuz. Çekinceleriniz oldu mu bu konuda?

Dr. Onur Cem Demir: ‘Beni Yaşat Ki’ ve ‘Ben Dün Gece Öldüm’ projelerini hazırlarken herhangi bir siyasi misyon üstlenmediğimizi gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Kadına, hekime şiddetin ve cinayetin siyaset üstü olgular olduğunu ve bu olgulara karşı olma erdeminin herhangi bir etnik/siyasi grubun değil tüm insanlığın, tüm sanatçıların sahiplenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu sebeple projelerimizin maddi kaynağının tamamını ve manevi yükünü Gazi Tıp Müzisyenleri olarak biz üstlendik. Herhangi bir çekincemiz olmadı, çünkü biz yaptığımız işin ve verdiğimiz mesajın çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz, bu sorumluluğu birilerinin alması gerektiğini biliyoruz. Her akademisyenin, her öğrencinin ve her hekimin fikirlerini korkmadan söyleyebildiği, düşüncelerinden dolayı önyargıyla yaklaşılmadığı, şiddete maruz kalmadığı bir dünya hayal ediyoruz. Bu hayalimizin peşinden gitarlarımızla, mikrofonlarımızla ve kalemlerimizle gidiyoruz. Her ne kadar bazen maddi ve manevi destek konusunda yalnız bırakıldığımızı hissetsek de bu yolda yanımızda olan kıymetli hocalarımıza, meslektaşlarımıza ve yapımcı şirkete sonsuz teşekkür ederiz.

Nihal Narı: Bu konuda özellikle sözleri yazarken çok dikkatliydik. Maalesef ki bu ülkede her aksiyonun bir sonucu var. Bundan bağımsız olarak da ben sözleri yazarken daha dikkatli olmamız gereken tecavüz, aile içi istismar gibi konularda da yazmaktan biraz çekindim. Bir kişiyi gücendirmek, üzmek benim de ve ekibimizin de en son isteyeceği şeydir.

Son olarak Gazi Tıp Müzisyenleri olarak sosyal-politik konulara dikkat çekeceğiniz şarkılar yapıp yayınlamaya devam edecek misiniz?

Melisa Bilgin: Kendi adıma şöyle düşünüyorum ki biz doktor olacağız ve bizim bütün işimiz gücümüz insanlarla. Ve bu tarz şeyleri kendimize dert edinip merhamet dolu olmalıyız ki işimizi iyi yapabilelim. O yüzden durumumuz el verdiğince insana dair her sorunu bireysel ya da toplu olarak dert edinip dikkat çekmeyi isteriz, umarım devam ederiz.

Bedia Hacer Ertürk: Böyle toplumsal farkındalık yaratan şarkılar yapmaya devam etmeyi hepimiz istiyoruz bence. Bu temenniyi kulübümüz dışında da birçok kişiden duyuyoruz. Sesimizi duyurduğumuz herkes, aldığımız her geri dönüş bizim için çok değerli. Bunun da Gazi Tıp Müzik Kulübünün bir parçası olarak devam etmesini umuyorum. Farkındalık kazandırmaya çalıştığımız konular varlığını sürdürdüğü sürece içimizdeki kıvılcımın sönmeyeceğini inanıyorum.

Burak Soyer

Burak Soyer 9 Ocak 1986’da Kütahya’da doğdu. 1992 yılında Çanakkale’ye yerleşti. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı’nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Radikal Kitap’ta stajyer olarak gazeteciliğe başladı. 2006-2008 yılları arasında Akşam gazetesi Ekler servisinde muhabir olarak çalıştı. 2008’in sonunda “memleketim” dediği Çanakkale’ye geri döndü. Burada çeşitli yerel gazetelerde görev yaptı. 2010 yılında internethaber.com’da editör olarak işe başladı. 2012 yılında Reklam Store şirketine bağlı 12 sektörel internet sitesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Buradan ayrılıp sözcü.com.tr’de editör olarak işe başladı. Bu dönemde İstanbul Oyuncu Tayfası’ndan oyunculuk eğitimi aldı ve tekrar Çanakkale’ye dönerek Çanakkale’nin ilk özel tiyatrosu Tiyatro Troya’da oyunculuk eğitimine devam etti. Bu eğitimler neticesinde Son Mektup filminde George karakterini canlandırdı. 2009 yılında girdiği Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldu.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top