GELECEK GÜZELDİR

Son Güncellenme Tarihi: Aralık 26, 2021 / 13:53

Kadına yönelik şiddet konusu olsun, temsilde eşitlik olsun bugünlere bakınca, “Sularında boğulmuş göller” gibiyiz…
Gelişmiş ülkeleri gezdikçe, gördükçe bunların dedeleri torunları için çok mu çalıştı diye insan düşünmeden, kendine sormadan edemiyor. Bu sorularıma karşın bizim dedelerimiz bize niye güzel gelecekler bırakmadı demeye de dilim varmıyor. Hemen biz ne yapabiliriz sorusuna yoğunlaşıyorum.

Bu topraklara ötekileştirmeyi, çatışmacı dili, kutuplaştırmayı, linç kültürünü, kadına şiddeti asla yakıştıramıyorum. Hele günde üç kadının şiddetten ölümü insan olan herkes gibi benim de yüreğimi yakıyor.
Dönüp yaşadığım topraklara bakıyorum…
Görüyorum ki bu toprakları mayalayan düşünürler, bilgeler bir yerleşim alanından Anadolu’ya ses veriyor. Bozkırın ortasında Hacı Bektaş Veli, “Dostluk ve Barış,” mesajı yanında on üçüncü yüzyılda “Kadınlarınızı okutunuz,” demeyi unutmuyor. Yol arkadaşı olarak Kadıncık Ana’yı seçiyor. “Kadıncık Ana eşiniz mi,” diye soranlara “Eşitim,” diyor. Mevlana, “Yola çık yol görünür” sözüyle yol gösteriyor. Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı ilk sivil toplum örgütünü kurarak “İşine, aşına, eşine sahip ol’’ şiarı ile kadınları örgütlüyor.

Atatürk, “Yeryüzünde yaratılan tüm güzellikler kadınların eseridir” demekten asla çekinmiyor. Kurtuluş mücadelesini birlikte verdiği mücadele arkadaşı kadınların haklarını, 5 Aralık 1934 yılında ‘Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’ tanıyarak dünyaya örnek oluyor. Devrim ülkesi Fransa ise bu hakkı 1944 yılında kadınlara tanıdığını dünyaya duyuruyor.
Dünya şairi Nazım Hikmet en güzel şiirlerini kadınlar için yazıyor: “Hoş geldin kadınım benim hoş geldin/ayağını basdın odama/kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi/güldün,/güller açıldı penceremin demirlerinde/ağladın,/avuçlarıma döküldü inciler/gönlüm gibi zengin/hürriyet gibi aydınlık oldu odam…”
Diyarbakır’dan ses veren büyük şair Ahmed Arif, en güzel aşk mektuplarını yazar Leyla Erbil’e yazıyor. “ Leylim – leylim/ Ayvalar, nar olanda/ Sen bana yar olanda./ Belalı başımıza/ Dünyalar dar olanda,” dizleri yıllar aşıp geliyor. Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş, “Kadınlar insandır, biz insanoğlu,” demekle yetinmeyip; “İki büyük nimetim var/ Biri anam biri yârim/ İkisine de büyük hürmetim var/ Biri anam biri yârim türküsünü sazıyla, sessiyle zihinlere nakışlıyor.
Sait Faik’in yüreklere düşen, zihinleri aydınlatan, kutup yıldızı olan sözü: “Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”

Bu güzelliklerden hiç mi hiç nasiplenmeyenler, kadına şiddet uyguluyor. Bu güzellikleri içselleştirmeyenler, ülkemizin en güzel şehrinin adını taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nden ülke olarak imzasını çekiyor.
Her ne kadar Anadolu dense de analara ağıtlar yaktırılıyor. Çağdaş olmayan anayasalarla anaları utandırılıyor. “Ana dili dillerin hasıdır” deyip ana diller yasaklanıyor. Ana Haberler deyip günde şiddetten ölen kadın haberleri vermeyi sürdürüyoruz.

Bu topraklarda boy veren fidanlar, zaman zaman budansa da kanatlanmak isteyen kadınların kanatları kırılsa da mücadeleden asla vazgeçmiyorlar. Geçtikleri yerlere, dokundukları yüreklere sevgi tohumları ekiyorlar. Kadınlar en zor koşullarda örgütleniyor. Yaşamın özü ve rengi oldukları gibi her renk, her düşüncede bir araya gelerek ses duvarını aşmayı başarıyorlar. Dünya kadın hareketi ile buluşan, başka ülkelerin başbakan ve Cumhurbaşkanlarından ödül alacak başarılara imza atan kadınlarımızla göneniyoruz.
Son yıllarda ‘Nobel Barış Ödülü’ mücadele eden Asyalı, Afrikalı kadınlara veriliyorsa durup düşünmeliyiz. Tüm sorunların temelinde sevgisizlik, barışı öncelememek yatıyor. Biliyoruz ki barış dili sevgi dilidir. Barışı sevgiyle örmek gerekir. Bilinen bir gerçektir. Barış savaştan zordur. Zoru başarmak için biz olmayı, birlikte mücadele etmeyi, sorunlara çözümü yaşama dönüştürmeliyiz.

İktidara kadın erkek eşitliği ile yürünür…
İktidara yürüyenler kadının sesine, sözüne, mücadelesine önem vermeli. Erkek egemen görünüm temsilde eşitliğe dönüşmeli. Biliyoruz ki temsilde eşitlik yoksa adalet de demokrasi de güzel bir gelecekte yoktur!
Güzel bir gelecek umuduyla,
mutlu yıllar…

Yaşar Seyman

Yaşar Seyman (d. 17 Mart 1954; Erzincan), siyasetçi, yazar, sendikacı. Kadın hakları savunucusu, aktivist. Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyesi.
Yaşar Seyman 17 Mart 1954 tarihinde Erzincan’da dünyaya gelmiştir. Ankara Eğitim Enstitüsü ve Bankacılık Enstitüsünden mezun olmuştur.

İş Bankası bünyesinde çalışma hayatına atılmış ve 1976-1987 yılları arasında çalışmaya devam etmiş aynı dönemde Sendikacılık yapmıştır. 1983 yılından itibaren Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası, Ankara ve İç Anadolu Başkanlığını sürdürmüştür. 2018 yılında 29 yıldır sürdürdüğü görevini CHP’den Milletvekili aday adaylığı için sendikacılık görevlerinden ayrılmıştır.

1982 yılında Hürriyet Gösteri’de ilk yazısı, Ozan Ali Yüce İle Söyleşi yayınlanmış daha sonra Milliyet, Cumhuriyet ,Bizim Gazete ve Birgün bünyesinde yazıları yayınlanmıştır. Sendikacı, yazar olarak yaşamını Ankara’da sürdürmektedir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top