Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

GELECEK

On bin yıl sonra bugün: Yeni bilginin eski bilgi üzerine kurduğu hakimiyet binlerce yıldır hüküm sürerken bir grup arkeolog Anadolu’nun ortasında yer alan antik bir başkentin 39 bin küsur derece kuzey, 32 bin küsur derece doğu yönüne denk gelen alanda kazı başlatıyor. Amaç biraz eski medeniyetlerin toplumsal sorunları çözmede pragmatik kaygıları temele almasını bir hata olarak kodlamak ve gençlerin eğitiminde örneğe dayalı bir çalışma alanı olarak belirlemek içindir. Öyle ya, insan hatalardan öğrenir, ders çıkartır. Toprağın katmanlarını bir bir geçtikçe binlerce yıl içinde birbirinin üstüne katlanmış medeniyetlerin izleri ortaya çıkıyor.

Katmanlar arasında bir tanesi hepsinden daha fazla dikkat çekiyor. Çünkü alanda bulunan her şey zamanında burada tek bir saray olduğunu ortaya koyuyor. Birbirine geçişli odalar, gizli geçitler, ilkel model dinleme ve izleme aygıtlarının kalıntıları, seramik ve altın kaplama ayak yıkama lavabo parçaları, sayısı yüzleri bulan altın kaplama musluk başlıkları, kalkan/kılıç ve bornoz parçaları kaya üstünde fosilleşmiş olarak bulunuyor. Güneş enerjili bilgisayar teknolojisi sayesinde duvar içine gömülmüş tomarlarla kâğıt parçaları (ki bunların bir zamanlar dolaşımda olan bir tür para olduğu varsayılmaktadır) ortaya çıkıyor. Aynı ve farklı kâğıt parçaları sarayın zamanında bahçesi olarak kullanıldığı düşünülen alanda şimdi ilkel bir barınma yöntemi olarak nitelendirdiğimiz beton odalarda da karşımıza çıkıyor. Bu da botanik bahçe olarak ayrılmış alanın altında içinde yaşanmayan ve kasa olarak kullanıldığı düşünülen beton odaların varlığını düşündürtmekte..

Aynı alanda bulunan ve zamanında çekmeceli bir dolabın parçası olduğu ihtimali üzerinde durulan çelik kutucukta başka tür kâğıt tomar kireçleşmiş halde bulunur. Bilim insanları laboratuvarda ayrıştırması yapılan bu kağıt tomarında “altılı gan..an” ve “piyango bi..” ibaresini okumayı başarırlar. Bir varsayım olarak, bu antik sarayın önemli bir bölümünün bir tür kumarhane olduğunu düşünen antropologlar daha fazla kanıt için kazılan alanın genişletilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Onları böyle düşünmeye iten bir başka nedense, bir tür ilkel bilgisayar ekranı olduğu varsayılan yüzlerce ekran görüntüsünün bin yıllar içinde kaya üzerine işlemiş bir borsa oyunu görüntüsü olduğu varsayımıdır. Kaya üzerinde iz bırakması ve günümüze ulaşması için eski bir enerji tüketimi olan elektrik devresinin kesilmeden öylece bırakılıp terk edildiğini düşündürtmekte...   

Bulunan kalıntılar yaklaşık 9 ila 10 bin yıllık bir geçmişe işaret ederken, onu hepsinden farklı kılan nokta yıkılışının evrelerine rastlanmamasıdır. Şöyle anlatmak gerekirse, 12 bin yıl önce Vezüv yanardağının eteğinde yer alan Pompei ve Herculenium kazılarında ortaya çıkanlarla benzeşiyor. Arkeoloji mesleğinden olan atalarımızın ilk kez karşılaştıkları ansızın gelen ölüm ve yok edilişin belirtilerinin bir kısmını gözlemlemelerine benzer bir durum vardır ama civarda ve tarihte patlamış bir volkan bulunmuyor. Kayda değer bir yer sarsıntısı da yok. Pompei kazılarında bulunan olduğu gibi bırakılmış, yeni başlamış işler, birdenbire duruvermiş rutin işler bu yazıya konu olan antik başkent sarayında da gözlemleniyor ancak herhangi bir insan kalıntısıyla karşılaşılmadı.

Örneğin sarayın kumarhane olarak kullanıldığını varsaydığımız alanın iki yüz metre ötesinde okside olmuş ve katılaşmış döşemelik kumaş balyaları arasında bir tanesi üzerinde makas olduğu halde bulundu. Optik inceleme sonuçları henüz tamamlanmamakla birlikte sarayda yaşadığı varsayılan seçkin ve küçük grubun döşemelik kumaştan elbiselik diktirdiği düşünülüyor. Bunun bir tutumlu davranışa mı işaret ettiği yoksa başka bir nedene mi dayandığı bilinmiyor. Zira aynı tür kumaş parçalarına kral ya da kraliçenin giyinme odası olarak nitelendirilebilecek alanda da rastlandı. Sarayın mutfağı olarak işaretlenmiş yer henüz kazılmaya başlanmadığı için buluntular hakkında bilgimiz yok.

Sonuç olarak, alandaki çalışmalar önümüzdeki yıllar içinde devam edecek. Her yeni bilgi geçmiş medeniyetlerin yeryüzünde bıraktığı izlerin de bir okuması olmayı sürdürecek. Yine de şimdilerde hepimizin aklını kurcalayan sorular var: On bin yıl önce ne oldu da saray paldır küldür boşaltıldı? Sarayda bir iki önemsiz(!) değerli eşya dışında hiç altın paraya, mücevhere, değerli taşa rastlanmadı. Bu da bir acilen kaçıp gitme durumunu destekliyor mu? On bin yıl önce, iktidarı elinde tutanlar sarayda kumar mı oynuyordu? Kiminle oynuyordu? Halkıyla mı?

Arkeologlar ve antropologlar konuyla ilgili çalışmalarına devam ediyor.

Olabildiğince neşeli pazarlar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi